Basın Bültenleri
-
Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular
04 Kasım 2022
Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni KuyumcularŞehir ve kurum tarihi çalışmalarıyla tanınan Arsen Yarman’ın Osmanlı dönemi mücevherciliği ve Ermeni kuyumcuların katkıları hakkındaki yeni kitabı Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. “Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular” isimli, iki ciltlik bu geniş kapsamlı çalışma, kuyumculuk eserlerine dair zengin görsel malzemeye sahip. Çağlar boyunca ihtişamın ve zenginliğin sembolü olarak görülen mücevherlerin tarihin ve somut insan emeğinin bir ürünü olduğunu düşünmek kolay değil. Oysa tozun, toprağın içinden çıkarak usta ellerde mücevhere dönüşen değerli cevherler, bir saraya ya da malikâneye ulaşana dek pek çok insanın elinden geçer. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Arsen Yarman’ın hazırladığı “Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular” kitabı, hem kapsadığı uzun zaman süreci (14.-20. yüzyıl) hem de kullandığı arşiv ve kaynakların zenginliği sayesinde tozun toprağın içinden çıkan elmas ve altın gibi değerli cevherlerin sarraf ve kuyumcuların elinden geçerek Osmanlı sarayına, zenginlerin köşklerine kadar takip ettiği uzun yolu aydınlatıyor. Osmanlı mücevhercilik-kuyumculuğunu tarihi bir bütünlükte ele alan kitap, Osmanlı arşiv belgeleriyle görsel malzemeleri bu çerçeve içinde bütünleştiriyor. Bu sayede Osmanlı’nın kendine özgü mücevhercilik-kuyumculuk üslubunun şekillenmesinde Ermenilerin oynadıkları önemli rolü arşiv belgeleri aracılığıyla takip edebilmeyi mümkün kılan çalışma, kuyumculuk zanaatının icra edilme koşullarını ayrıntılarıyla ele alıyor. Kitabını meşakkatli bir süreç sonunda hazırladığını vurgulayan Yarman, şunları söylüyor: "Bu kitapla cevherin nereden geldiği, nerede işlendiği, mücevherin kimin tarafından ve nerede tasarlandığı, kimlerin bu tasarımları uyguladığı, ortaya çıkan mücevheri sarayda ve saray dışında kimlerin taktığı gibi konuları incelemeye çalıştık.” Kanuni ve Ermeni Sanatkârlar Osmanlı kuyumculuğunun gelişmesinde I. Selim ve I. Süleyman gibi padişahların bu zanaata duydukları şahsi ilgilerinin de payı bulunduğunu belirten Yarman, Kanuni’nin Irak seferi sırasında Van ve civar şehirlerden birçok Ermeni sanatkârı İstanbul’a getirttiğine dikkat çekiyor. Bu dönemde Ehl-i Hiref-i Hâssa Teşkilatı’nda çalışan “Hoca Mercan”, Kanuni dönemi İstanbul Kadı Sicilleri’nde adı geçen Ermeni kuyumcu “Yonoz (?) bin Tanrıvirmiş”, Kanuni’ye bayram hediyesi sunan kuyumcu Maksud Ali, kuyumcu Mircan, kuyumcu Murad gibi isimler, erken dönem Osmanlı kuyumculuğunda Ermeni kuyumcuların varlığına işaret eder. Evliya Çelebi’nin, kesin bir tarih vermemekle birlikte, mücevher yapan kuyumcu esnafı (“Esnâf-ı Zergerân-ı Cevahirciyân”) içindeki en değerli ustalar arasında Ermeni Bedros’un adını sayması da bu durumun daha sonra da devam ettiğini gösterir. Ermeni kuyumcular daha sonraki padişahlar döneminde de etkinliklerini giderek artırmış ve kitapta pek çok örneği görülen sorguç, çelenk, taç, tirkeş, broş, kemer, bilezik, yüzük, yelpaze, koşum takımı, nişan, madalya, gülabdan, buhurdan, şamdan, şekerlik, fincan zarfı, asa, ayna çerçevesi, sigara kutusu, beşik gibi hem takı hem de gündelik kullanım eşyalarına kadar yayılan geniş bir yelpazede kuyumculuk eserleri üretmişlerdir. Kapalıçarşı Arsen Yarman, kitabında Osmanlı döneminde bu zanaatın hem icrası hem de imal edilen malların teşhir ve satışı için önemli olan Kapalıçarşı gibi mekânları da ihmal etmiyor. Hem bu yapının mimari bütünlüğüne hem de burada faaliyet gösteren atölye ve dükkânlara dair değerli bilgilerin yer aldığı kitapta, kuyumculuk zanaatının icra edildiği atölye ve dükkânları ve lonca düzeninin işleyişine dair kuralları da bulmak mümkün. Düzyan (Düzoğulları) ailesi Kitapta Osmanlı dönemi Ermeni kuyumculuğunun en önemli ailelerinden biri olan Düzyanlara da çok geniş bir yer verilmiştir. Düzyanlar hem Darphane-i Amire’deki etkinlikleri hem de III. Ahmed döneminden itibaren Osmanlı sarayına yaptıkları işler nedeniyle öne çıkmaktadır. Kuyumculuğun yanı sıra değerli taş ticaretinde de etkin olan aile, hem ustalıkları hem de yabancı mücevhercilik üsluplarına aşinalıkları nedeniyle Osmanlı padişahlarının yabancı devlet adamları için yaptırdığı pek çok hediyeyi de ya bizzat yapmış ya da yapım sürecinin denetimini üstlenmiştir. Abdürrahim Muhib Efendi tarafından Napoléon’a sunulan mücevherli sorguçlar, tuğralı mineli kutular; Fransa imparatoriçesi Eugénie’ye yapılan gerdanlık; İngiltere kralı III. George ve oğullarına hediye edilen elmaslarla süslü meç ve kılıçlar; Kraliçe Victoria ve eşi Prens Albert’a verilen hediyeler; III. Selim’in Rus Çarı’na gönderdiği mücevher sorguç; Abdülmecid’in Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph’e hediye ettiği Mecidiye Nişanı ve eşi İmparatoriçe Elisabeth’e hediye ettiği pırlantalı gerdanlık; Napoléon Bonaparte’ın elçisi Horace Sebastiani’ye verilen mücevher kutu; Rus elçisine verilen mücevherli nişanlar; Fas Hâkimi ve İspanya hükümdarına gönderilen elmasla süslenmiş asa, sorguç, altın donanmalı gaddare vd. Düzyan ailesinin yaptığı işlerin bazılarıdır. Osmanlı’da Saatçilik ve Kuyumculuk (Babayan, Kapamaciyan, Nişastaciyan, Arabyan) Kuyumculuğun yalnızca takı ya da süs eşyalarının üretimiyle sınırlı olmadığına, günlük hayatın çeşitli alanlarında kullanılan eşyalara daha özel bir kimlik ve değer kazandırmak için de kullanıldığına işaret eden Yarman, mücevherlerle süslenmiş saatçilik ve silah yapımı hakkında da ayrıntılı bilgiler veriyor. Dönemlerinin tanınmış ustaları olarak bilinen Babayanlar, Kapamaciyanlar, Nişastacıyanlar, Arabyanlar vd. ustalar kuyumculuk alanının kapsadığı zengin saha içerisinde, özellikle Batı’yla kurulan kültürel-sanatsal ilişkilerin artmasına paralel olarak Osmanlı’da da gelişen saatçiliğin en parlak ürünlerini yaratmıştır. Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminin önemli isimlerinden Levon Mazlumyan da özellikle oturtma masa saatleri alanında öne çıkan ustalar arasındadır. Çok yönlü bir kuyumcu olan Levon Mazlumyan’ın 20. yüzyıla ve Cumhuriyet’in ilanından sonrasına da uzanan işleri arasında en dikkat çekici olanı ise TBMM tarafından Latin harflerine geçiş nedeniyle Mustafa Kemal Paşa’ya hediye edilmek üzere sipariş edilen ve yaklaşık yedi ayda yaptığı anıtsal levhadır. Silahların çeşitli mücevherler, değerli taşlarla süslenmesi de kuyumcuların erken dönemlerden itibaren etkin bir şekilde çalıştıkları bir alandır. Bu konuda çok ayrıntılı bilgilere yer verilen kitapta, özellikle Hovhannes Ağa Düzyan’ın I. Mahmud için mücevherlerle süslediği tüfek ve eserleri dünyanın pek çok müzesinde sergilenen Sarkis Acemyan’ın (Acemoğlu) imal ettiği murassa kılıçlar dikkat çekiyor. “Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular” kitabı, 2.500 fotoğraf, belge vb. görsel malzemeyi (mücevher fotoğrafları, mücevher çizimleri, kuyumcu mühür ve imzaları) içeriyor. Sonunda Türkçe ve Ermenice birkaç farklı kaynaktan derlenen kuyumcu listelerine de yer verilen kitap, aynı zamanda bir kaynak niteliğinde. Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular Arsen Yarman İki cilt (1460 sayfa) Şömiz cilt, kutu Yapı Kredi Yayınları https://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/osmanli-doneminde-mucevher-ve-ermeni-kuyumcular -
Uzak Dağlar ve Hatıralar
21 Eylül 2022
Uzak Dağlar ve HatıralarOrhan Pamuk'un resimli ve özel hatıra defterlerinden seçmeler… “Burası bana ait bir dünya. Gizli olduğu için değil, burada en özgür olduğum, bu duyguyla yazı ile resmi birleştirdiğim için.” Orhan Pamuk Pamuk, on dört yıldır her gün küçük not defterlerine notlar alıyor ve resimler yapıyor. Sayfalarda günlük hayatını, güncel gelişmeleri, duygularını, yazmakta olduğu romanların sorunlarını anlatıyor ve tartışıyor. Bazan roman kahramanlarıyla konuşuyor, bazan bir rüyasını ya da bir yolculuğu anlatıyor, bazan da manzara resmi ya da mutluluk hakkında fikir yürütüyor. Bir sayfadaki resme ya da yazıya üzerinden aylar hatta yıllar geçtikten sonra yeni renkler ve kelimeler de ekliyor. Böylece defter sayfaları yazılarla renklerin ve şekillerin iç içe geçtiği ve yeni mânâların araştırıldığı yoğun, zengin ve benzersiz resimli sayfalara dönüşüyor. Pamuk defterindeki binlerce sayfadan “Uzak Dağlar ve Hatıralar” adını verdiği bu seçkiyi düzenlerken, özel bir hatırası olan bir rüya üzerinden hayatını bütün açıklığıyla hem kelime hem de resim olarak ortaya koyuyor. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Uzak Dağlar ve Hatıralar”, Pamuk'un okurlarınca bilinmeyen-günce tutan ressam yanını, günlük hayatını, şaşırtıcı hayallerini ve deneyimlerini okura ulaştıracak ve dünyaca ünlü yazarı bir insan olarak tanımamıza ışık tutacak. "Orhan Pamuk'un çılgınlığında deha var." Umberto Eco Uzak Dağlar ve Hatıralar Yazar: Orhan Pamuk Editör: İshak Reyna Sayfa: 400 YKY Orhan Pamuk Dizisi / Edebiyat / Özel https://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/uzak-daglar-ve-hatiralar -
“Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet” Sergisi 15 Eylül’de Kapılarını Açıyor
12 Eylül 2022
“Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet” Sergisi 15 Eylül’de Kapılarını AçıyorYapı Kredi Kültür Sanat, “Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet” isimli güncel sanat sergisine ev sahipliği yapıyor. Farklı coğrafyalarda yaşanan adaletsizliklere aşk, umut ve direnişle bakmayı öneren sergi, 15 Eylül 2022 – 2 Ocak 2023 tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Sanat Galeri’de ziyaret edilebilir. Dünyanın her yerinde farklı biçimlerde yaşanan sosyal, siyasi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ya da ekolojik sebeplerden kaynaklanan adaletsizlikler son yıllarda yaşadığımız küresel salgın ile daha da belirgin hale geldi. Türkiye’de ve yurt dışında yaşayan güncel sanatçılar, içinde bulunduğumuz bu durumu kimi zaman aşkı ve hayatı kutlayan umut dolu bir yaklaşımla, kimi zamansa düşündürücü ve alternatifler üretmeye teşvik eden bir zeminde ele alıyor. “Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet” sergi için üretilen yeni eserlerin yanı sıra güncel sanatçıların yakın dönemde üretilmiş fotoğraf, yerleştirme, video ve duvar resimlerine yer veriyor. İsmini sanatçı Hale Tenger’in aynı adlı ses yerleştirmesinden alan sergi, hak ve adalet arayışına saygı ve dayanışmayla, kimsenin yaşam tercihleri nedeniyle ayrımcılığa uğramadığı bir zemin umuyor. Sanatçı Cansu Yıldıran’ın doğayı, bedeni ve bağımsızlığı kutladığı fotoğraf, kuir bedenlerin varoluşunu ön plana çıkararak alışılagelmişin dışında bir tür Onur Anıtı oluşturmayı hedefliyor. Berlin’de yaşayan sanatçı Jasper Kettner’in aktivist İbrahim Arslan ile birlikte ürettiği “Die Angehörigen / Akrabalar” (2019) adlı fotoğraf serisi insanları rakamlara indirgeyerek anonimleştirip kurbanlaştıran bir yaklaşım yerine, her birinin bireysel öyküsünü vurgulayan bir bakış açısı öneriyor. İstanbullu sanatçı Mustafa Emin Büyükcoşkun’un Galatasaray Meydanı ile konuşan “Tekerrür” (2015 - devam eden proje) isimli fotoğraf yerleştirmesi kendi içinde mütevazı bir anma alanı yaratıyor. Sanatçı Aslı Uludağ, Ege Bölgesi’nde yer alan Büyük Menderes, Denizli ve Gediz Grabenleri’ndeki jeotermal enerji yapılaşmasının yol açtığı yavaş şiddetin tezahürlerini, bölge halkının direnişine de tanıklık ederek büyük bir titizlikle çalışıyor. Viron Erol Vert’in otobiyografik ve performatif olan video çalışması, sergiye hem kaybedilenleri bulma umudu hem de ev ve iç dünyaya ait bir boyut ekliyor. Paris’te yaşayan Azerbaycan doğumlu sanatçı Babi Badalov, duvara uyguladığı mekâna özgü görsel şiirlerinin yanı sıra kumaş çalışmalarında de farklı alfabeler ile dilin sınırlarını araştırıyor. Macar fotoğrafçı István Zsiros’un Suriye’deki savaştan kaçan ve Budapeşte tren istasyonunda sabahlayan insanları fotoğrafladığı çalışması aşk ve umut dolu bir anı yakalıyor. Sanatçı Larissa Araz’ın aslen ses çalışması olarak üretilen “Umut Arşivi: Mektuplar’”ı (2015, 2022), sergi için yeniden soyutlanıp görselleşerek duvarda bir form buluyor. Sergi Viyana’da yaşayan sanatçı Rojda Tuğrul’un nesli tükenmekte olan Fırat kaplumbağalarının bozulan ekosistemlerini ve doğanın silah olarak kullanılmasını tartıştığı yerleştirmesiyle devam ediyor. Savaş Boyraz’ın sakin ve büyüleyici doğa manzarasının önünde duran kırık üç objenin kumaşa basılan fotoğrafları, ‘insan yıkımı nasıl belgeler?’ sorusunu soruyor. Dünya çapında insan hakları ihlallerini araştıran çok disiplinli araştırma ve sanatçı grubu Forensic Architecture’ın “Triple Chaser” videosu ise ilk defa İstanbul’da sergileniyor. Serginin üst katında sanatçı Dana Kavelina’nın Ukrayna’daki çatışmayı incelemek ve alternatif bir bakış açısı geliştirmek amacıyla yaptığı gerçeküstü bir film-şiir çalışması yer alıyor. Şafak Şule Kemancı’nın sergi için mekâna özgü yeni ürettiği eser de suyun akışkanlığından yola çıkarak aşkın ve tutkunun durdurulamaz oluşuna atıfta bulunuyor. Fransız Kültür Merkezi, Goethe-Institut Istanbul ve Tarabya Kültür Akademisi’nin desteğiyle hazırlanan sergi, 15 Eylül 2022 – 2 Ocak 2023 tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Sanat’ta ziyaret edilebilecek. Forensic Architecture, Larissa Araz, Adalet Atlası, Sevgi Aka, Babi Badalov, Savaş Boyraz, Mustafa Emin Büyükcoşkun, Ayşe Draz, Marianne Fahmy, Dana Kavelina, Jasper Kettner & İbrahim Arslan, Şafak Şule Kemancı, Rojda Tuğrul, Hale Tenger, Aslı Uludağ, Viron Erol Vert, Cansu Yıldıran ve István Zsíros’ın çalışmalarıyla katkıda bulunduğu serginin küratörlüğünü Didem Yazıcı ve Peter Sit üstleniyor. Serginin asistan küratörü Burcu Çimen. Sergiye eşlik edecek aynı isimde bir yayın ise Ekim ayında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanacak. Türkçe ve İngilizce olarak basılacak kitapta Banu Karaca ve Didem Yazıcı’nın metinleri, sergide yer alan sanatçıların eserlerine dair detaylı bilgiler olacak. Etkinlik ve Söyleşiler Sergi dolayısıyla 15 Eylül 2022’de saat 18:30’da Loca’da bir söyleşi yapılacak. Söyleşide küratör Didem Yazıcı ve sergide eserleriyle yer alan sanatçılar, serginin ve eserlerinin arka planındaki fikirlerden ve süreçten söz edecekler. Ekim ayından itibaren Loca’da yapılacak sanatçı atölyelerinde ise “hayat, ölüm, aşk” ve “adalet” kavramları ele alınacak. Bu dönemde ayrıca sergi için hazırlanan kitap üzerine de bir söyleşi yapılacak. Tiyatro sanatçısı Ayşe Draz’ın sergiden yola çıkarak ürettiği performans ise Aralık ayında sergi mekânında izleyicilerle buluşacak. Ayrıntılı bilgi için: https://sanat.ykykultur.com.tr/ Yüksek çözünürlüklü görseller ve sorularınız için: Derya Soğuk Soykan, YKKSY Basın İlişkileri Sorumlusu derya.soguk@ykykultur.com.tr “Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet” sergisini ve etkinliklerini sosyal medyada takip etmek için: https://www.facebook.com/YapiKrediKulturSanat https://www.instagram.com/yapikredikultursanat/ https://twitter.com/YapiKrediKultur https://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/hayat-olum-ask-ve-adalet-sergisi-15-eylulde-kapilarini-aciyor -
Yapı Kredi Müzesi’nin 30. Yılı “Ölümsüz Yüzler” Sergisiyle Kutlanıyor
11 Mayıs 2022
Yapı Kredi Müzesi’nin 30. Yılı “Ölümsüz Yüzler” Sergisiyle KutlanıyorYapı Kredi Müzesi’nin 30. Yılı, Uluslararası Müzeler Günü’ne özel hazırlanan “Ölümsüz Yüzler” sergisiyle kutlanıyor. 16 Mayıs Pazartesi günü açılacak olan sergi, 27 Kasım 2022’ye kadar Yapı Kredi Müzesi’nde ziyaret edilebilir. Beyoğlu’ndaki Yapı Kredi Kültür Sanat’ın 1. katında bulunan Yapı Kredi Müzesi, 16 Mayıs 2022 – 27 Kasım 2022 tarihleri arasında “Ölümsüz Yüzler” sergisine ev sahipliği yapıyor. Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) tarafından 18 Mayıs 2022 Uluslararası Müzeler Günü’nün teması “Müzelerin Gücü” olarak belirlenmişti. Bu temadan ilham alınarak hazırlanan “Ölümsüz Yüzler” sergisi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonlarından seçilen mermer heykeltıraşlık eserleri ile Yapı Kredi Müzesi koleksiyonunda yer alan portre betimli sikkeleri bir araya getiriyor. Sergilenen eserlerin hükümdar, tanrı/tanrıça ve kahraman betimleri olmak üzere üç ana grupta sunulduğu sergide mitolojik karakterler ve gerçek kişilerin yanı sıra sanat eserleriyle ölümsüzleşen yontucu ve darpçıların da hikâyesi anlatılıyor. Küratörlüğünü Nihat Tekdemir, koordinatörlüğünü ise Derya Sayın’ın yaptığı serginin bilimsel danışmanı Buket Akçay Güven. Serginin tasarımı ise Sergikur’a ait. Beyoğlu’ndaki Yapı Kredi Kültür Sanat binasının 1. katında bulunan Yapı Kredi Müzesi, haftanın yedi günü ziyarete açık ve ücretsiz. Sergi: “Ölümsüz Yüzler” Tarih: 16 Mayıs 2022 – 27 Kasım 2022 Adres: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık İstiklal Cad. No:161 34433 Beyoğlu – İstanbul Tel: 0 212 252 47 00https://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/yapi-kredi-muzesinin-30-yili-olumsuz-yuzler-sergisiyle-kutlaniyor -
Yapı Kredi Yayınları ve Tüpraş iş birliğiyle “Bizans Dönemi’nde Anadolu”
12 Ocak 2022
Yapı Kredi Yayınları ve Tüpraş iş birliğiyle “Bizans Dönemi’nde Anadolu”Yapı Kredi Yayınları ve Tüpraş iş birliğiyle İngilizce ve Türkçe hazırlanan “Bizans Dönemi’nde Anadolu” kitabı, Bizans İmparatorluğu'nun Anadolu'da yarattığı yeni kültüre ve bıraktığı izlere yoğunlaşıyor. Tüpraş ve Yapı Kredi Yayınları iş birliğiyle 2011 yılında başlatılan ve tamamlandığı zaman Anadolu kültür tarihi için araştırmacılara ve okurlara kapsamlı bir külliyat sunacak olan “Anadolu Uygarlıkları Serisi” toplam 12 kitaptan oluşuyor. Seri kapsamında yayımlanan 10. kitap olan “Bizans Dönemi’nde Anadolu”, konusunda uzman yerli ve yabancı Bizans araştırmacılarının kaleme aldığı 32 makale aracılığıyla hem Bizans kültürüne hem de “Bizans Anadolusu”na ışık tutuyor. Siyasi, bürokratik, askeri, iktisadi ve dini hayat hakkındaki makaleler, devlet aygıtı ve toplumsal yapı üzerine eğilirken; edebiyat, sağlık, sanat ve maddi izler temalı makaleler, gündelik hayatla ilgili değerli bilgiler sunuyor. Kitabın son bölümünde; okuyucu, Bizans Anadolusu’nun farklı bölgelerine odaklanan makaleler üzerinden tarihsel bir yolculuğa davet ediliyor. İmparator I. Theodosius’un 395 yılında ölümünden sonra, Manş Denizi kıyılarından İran sınırına kadar uzanan geniş Roma toprakları batı ve doğu olarak ikiye ayrılır. Her ne kadar imparatorluğun batı parçası 5. yüzyılın ikinci yarısında tarihe karışsa da Roma İmparatorluğu varlığını doğudaki topraklarında 1453 yılına kadar sürdürür. Başkenti Roma’dan Byzantion kentine (yeni adıyla Konstantinopolis’e) taşınan, zaman içinde Hıristiyanlaşan bu İmparatorluk için “Bizans” adı, ilk kez 16. yüzyılda Alman hümanist ve filolog Hieronymus Wolf tarafından kullanılmış, 19. yüzyıl ve sonrasında bu terim yaygınlaşmıştır. Ancak, bu kitapta bahsedilen insanlar kendilerini hep “Romalı”, devletlerini de “Roma İmparatorluğu” olarak adlandırmış; komşuları da onları “Romalılar” olarak bilmiştir. Yaklaşık 11 yüzyıl boyunca varlığını sürdüren Bizans İmparatorluğu, Anadolu’da en uzun süre hüküm süren devletlerden biri olmuştur. Ağırlıklı olarak Yunanca konuşulan ve Hıristiyan olan Bizans dünyasının coğrafi, beşerî ve ekonomik beşiği Anadolu’dur. 14. yüzyıl itibarıyla Anadolu’nun kaybedilmesi, kısa sürede imparatorluğun sonunu getirmiştir. 13. yüzyılın ortasında İmparator II. Theodoros Laskaris’in, mektuplarından birinde Anadolu’ya “Kutsal diyar, anam, Anadolu!” diye seslenmesi, bu toprakların imparatorluk için ne denli yaşamsal olduğunu göstermektedir. Serinin bugüne kadar yayınlanan kitaplar listesi: Urartu - Doğu’da Değişim / Transformation in the East Frigler: Midas'ın Ülkesinde, Anıtların Gölgesinde / Phrygians: In the Land of Midas, In the Shadow of Monuments Hititler - Bir Anadolu İmparatorluğu / Hittites-An Anatolian Empire Pergamon - Anadolu’da Hellenistik Bir Başkent / A Hellenistic Capital in Anatolia Lukka’dan Likya’ya - Sarpedon ve Aziz Nikolaos’un Ülkesi / From Lukka to Lycia The Land of Sarpedon and St. Nicholas Persler - Anadolu’da Kudret ve Görkem / The Persians - Power and Glory in Anatolia Assurlular Dicle’den Toroslar’a Tanrı Assur’un Krallığı / The Assyrians Kingdom of the God of Assur from Tigris to Taurus Hellenistik ve Roma Dönemlerinde Anadolu - Krallar, İmparatorlar ve Kent Devletleri / Hellenistic and Roman Anatolia Kings, Emperors, City States Karialılar: Denizcilerden Kent Kuruculara/ The Carians: From Seafarers to City Builders Bizans Dönemi’nde Anadolu / Anatolia in The Byzantine Period Bizans Dönemi’nde Anadolu/ Anatolia in the Byzantine Period Hazırlayanlar: Engin Akyürek (Koç Üniversitesi), Koray Durak (Boğaziçi Üniversitesi) Seri Editörü: Nihat Tekdemir (Yapı Kredi Müzesi) 496 Sayfa Yapı Kredi Yayınlarıhttps://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/yapi-kredi-yayinlari-ve-tupras-is-birligiyle-bizans-doneminde-anadolu -
100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası – 2 (1950 – 1980) / “Belki Duyulur Sesim”
07 Ocak 2022
100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası – 2 (1950 – 1980) / “Belki Duyulur Sesim”Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ve üç ciltte tamamlanacak “100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası”nın ikinci cildi 1950-1980 arasının izlerini sürüyor. Derya Bengi ile Erdir Zat’ın birlikte kaleme aldığı kitap, Türkiye’de çok partili demokrasi deneyiminin ilk 30 yılından, bir yapboz tarihinin kıyılarından sesleniyor. Kitabın adı “Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar” şarkısındaki bir dizeden, “Bir haykırsam belki duyulur sesim”den geliyor. Şarkıda yeryüzünde yıldızlar kadar yalnız diye tasvir edilen bu insanlar kimlerdi? Yaşadıkları çağ onları nasıl etkiledi, neye benzetti? “Belki Duyulur Sesim” Adnan Menderes’li, Süleyman Demirel’li ve Bülent Ecevit’li yıllara, askerî müdahalelere, Amerikan yardımlarına, “Yanki Go Home” sloganlarına, hızla yayılan gecekondulara, azalan azınlıklara, kılık kıyafetlere, tiryakiliklere, meydanlara ve evlere gazete sütunlarının, dergilerin, Meclis tutanaklarının, mektupların, hatıratların, romanların, filmlerin ve şarkıların penceresinden bakıyor. Siyasetin temel tartışmalarının geçirdiği evrimi, gündelik hayatın küçük zevk ve alışkanlıklarındaki değişimi, eğlence hayatında, yeme içme kültüründe, tatil anlayışında, sporda nelerin başlayıp nelerin bittiğini, geçmişten alınan mirasla bugüne bırakılanlar arasındaki dengeyi araştırıyor. 100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası – 2 (1950 – 1980) / “Belki Duyulur Sesim” Yazar: Derya Bengi – Erdir Zat Editör: Murat Yalçın Sayfa: 396 YKY Özel Dizi / Cumhuriyet Tarihihttps://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/100-yilinda-cumhuriyetin-populer-kultur-haritasi-2-1950-1980-belki-duyulur-sesim
YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK © 2024 YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK.