Basın Bültenleri
-
“Mümtaz Yener Retrospektif” ile 70. Sanat Yılını Kutluyor...
06 Ocak 2006
“Mümtaz Yener Retrospektif” ile 70. Sanat Yılını Kutluyor...1918 yılında, İstanbul’da doğan Mümtaz Yener, 1935’te girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Nazmi Ziya, İbrahim Çallı ve Léopold Lévy atölyelerinde sekiz yıl boyunca eğitim görür. 1940 yılında, Prof. Léopold Lévy Atölyesi’nden öğrencilerin İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi salonlarında açtığı karma sergide Bir Kadın Portresi adlı yağlıboya resmiyle başarı ödülünü alır. Dönem arkadaşlarıyla 1940 yılında kurduğu ve Türk Sanatı’nda bir döneme damgasını vurmuş olan “Yeniler Grubu”nun toplumsal gerçekçi çizgisinden ödün vermeyen ender sanatçılardandır. 10 Mayıs 1941 tarihinde Yeniler Grubu’nun Basın Birliği binasında gerçekleştirdiği ilk sergi, gerçek bir balıkçı tarafından açılışı yapılan Liman Sergisi’dir; Mümtaz Yener bu sergiye Tamirat Fabrikası, Ajans Haberleri ve Balıkçı Portresi adlı üç yapıtı ile katılır. Yeniler Grubu’nun toplumsal konuları işleyen bu sergileri 1950’lere dek sürer. Resim çalışmalarının yanı sıra, 1950-60 yılları arasında afiş, grafik, karikatür ve sinema dallarında çalışan sanatçı dekoratörlük, sanat yönetmenliği, reji, senaryo yazarlığı (Atlas Film) yapmış, Papatya (Ergenekon Film, 1957) ve Binnaz (Atlas Film, 1959) adlı iki de film yönetmiştir. 1960’lı yıllarda tuvallerine insanların ve makinaların yanısıra, karıncalar girmeye başlar. Uzun sanat yaşamı içinde toplumsal konular hep resimlerinin ana teması olur. Ayrıntıcı üslubu ile usta işi figüratif yapıtlarında hep kalabalıkları işler. Karıncaların yaşamındaki toplumsallık da sanatçıyı, bu yaratıkları resmettiği bir metafora yöneltir. Toplumsal yapının temeline dayanan çok figürlü çalışmaları Neo-klasik bir üslupta gelişir. Makinalara ve karıncalara yönelişte de bu felsefe saklıdır. İnsan makinaya hükmedebiliyorsa, onu yeniden yaratabiliyor demektir. İnsan, makina ve karınca sanatçının renk ve şekil anlayışında çağdaş bir estetik yapı oluşturur. Çalışmalarını bugün de aynı konular çerçevesinde sürdür.“Akademi yıllarından, 1940’larda Yeniler Grubu’nu kurarak açtığımız “Liman Sergisi”nden bu yana insan kalabalıklarına heyecanla yönelişim çok figürlü kompozisyonlar üzerinde çalışmak zevkini verdi bana. Bu çok çetin bir yoldu. Bir yapıtı sonuçlandırmak için uzun bir süre çalışmak gerekiyordu. Çoğalan insanları birlikte görüyor, onların beraberce düşündüklerini bir araya gelerek büyük işler yaptıklarını ve yaşam kavgasını toplu olarak sürdürdüklerini fark ediyor, ortaya çıkan şiirsel görüntüyü tuvallerime aktarmaya çalışıyordum. Bireylerin aralarındaki mesafeyi yok edercesine yan yana gelişleri büyük bir güç kavramı simgeliyordu. Bugüne kadar yapıtlarımın teması bu olmuştur ve devam edecektir. Fırın, Dolmuş Motoru, Yağmur Altında, Okuyan Makinacılar, Makinacıların Şöleni gibi yapıtlarım bu çalışmalarıma örnek sayılabilir.” Mümtaz YenerMümtaz Yener Retrospektif Kâzım Taşkent Sanat Galerisi 6 Ocak - 9 Şubat 2006https://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/mumtaz-yener-retrospektif-ile-70-sanat-yilini-kutluyor -
Albert Gabriel (1883-1972): Ressam, Mimar, Arkeolog, Gezgin
15 Eylül 2006
Albert Gabriel (1883-1972): Ressam, Mimar, Arkeolog, GezginYapı Kredi Kültür Merkezi Kâzım Taşkent Galerisi, “Albert Gabriel (1883-1972): Ressam, Mimar, Arkeolog, Gezgin” başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor. Yapı Kredi Kültür Merkezi, Ulusal Sanat Tarihi Enstitüsü (Institut National d’Histoire de l’Art) ile Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü (Institut Français d’Etudes Anatoliennes) işbirliğiyle gerçekleştirilen ve 15 Eylül – 11 Kasım tarihleri arasında ziyaret edilebilecek sergi, uzun yıllar ülkemizde yaşayan ve yeri doldurulamaz pek çok çalışmaya imza atan mimar-arkeolog Albert Gabriel’i yeniden gündeme getiriyor.Albert Gabriel (1883-1972), parlak kariyerine karşın kendi ülkesi Fransa’da bile unutulmaya yüz tutmuş bir isim. Collège de France’da hocalık yapan, aynı zamanda Güzel Sanatlar Akademisi üyesi olan Gabriel, genelde İslam arkeolojisi üzerine olan uzmanlığıyla biliniyor. Çalışma hayatının önemli bir kısmını ülkemize ayıran Gabriel, 1926-1930 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi kürsüsünün başına geçmekle kalmadı, adı daha sonra Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü olacak İstanbul Fransız Arkeoloji Enstitüsünü kurdu. 1930-40 arasında Anadolu ve İstanbul’daki önemli tarihi yapılar hakkında monografiler hazırladı. 1908-1959 yılları arasında ülkemize kırkın üzerinde seyahat düzenleyen Gabriel, Türk hükümetinin isteği üzerine 1925’ten 1960’lara dek tarihi yapıların araştırılması, korunması ve restorasyonu üzerine pek çok çalışma yapıp raporlar hazırladı. Zamanla genç Türkiye Cumhuriyeti ile Fransa arasında entelektüel bir köprü oluşturan ve pek çok Türk araştırmacıların Fransa’da eğitim görmelerini sağlayan Gabriel, İstanbul’da sayısız konferans verdi, yazılar yayımladı. Özellikle de Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun dergisinde. İstanbul’un ilk nazım planının hazırlayıcısı olan Henri Prost, Gabriel’i “Fransa’nın Türkiye’deki gerçek büyükelçisi” olarak tanımlamıştı. Haksız da sayılmazdı. Çünkü Aralık 1972’de Bar-sur-Aube’da hayata gözlerini yumduğunda cenazesine katılan tek resmi temsilci Türkiye’nin Paris büyükelçisi olacaktı. “Albert Gabriel (1883-1972): Ressam, Mimar, Arkeolog, Gezgin” sergisi, Gabriel’in Türkiye ağırlıklı çalışmalarını gözler önüne seriyor. Neler yok ki: Mimari çizimler, Amasya’dan Mardin’e Bursa’dan Diyarbakır’a çektiği 50 adet 30x40 boyutunda fotoğraf; Türkiye,Yunanistan, Ortadoğu ve Avrupa’yı betimleyen suluboyalar, Rodos adası ile ilgili suluboyalar ve büyük boyutlu boyalı desenler; Boğaziçi yalıları, Mardin, Anadolu camileri ve medreseleri betimleyen desenler; Güzel Sanatlar Okulu’na yaptığı eserler, çalışmaları sırasında kullandığı malzemeler, kişisel eşyası…Tüm bu eserler, Gabriel’in Bar-sur-Aube’daki 1973’ten beri kullanılmayan evinde, serginin de küratörü olan Pierre Pinon tarafından keşfedildi.Albert Gabriel (1883-1972): Ressam, Mimar, Arkeolog, Gezgin Kâzım Taşkent Galerisi 15 Eylül – 11 Kasım 2006https://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/albert-gabriel-1883-1972-ressam-mimar-arkeolog-gezgin -
“Nur-ı Dîdem Kızım Hâmidem” Dünden Yarına Haberleşmenin Serüveni
22 Aralık 2006
“Nur-ı Dîdem Kızım Hâmidem” Dünden Yarına Haberleşmenin SerüveniYapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi, arka arkaya açtığı iki arkeoloji sergisinin ardından insanların haberleşmesini hem teknolojik serüveni hem de duygusal yönüyle ele alıyor. “Nur-ı Dîdem Kızım Hâmidem”, Dünden Yarına Haberleşmenin Serüveni başlıklı sergi, 22 Aralık 2006 – 25 Mart 2007 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.Abdülhak Hâmid’in kızına “Nûr-ı Dîdem Kızım Hâmidem”, oğluna “Nur-ı Âynım Oğlum Şakirim”, ve üst düzey bir devlet görevlisine “Nur-ı âynım Efendim Hazretleri” hitaplarıyla yazdığı mektuplarla, Cumhuriyet Şairi Yahya Kemal Beyatlı’nın Paris’te henüz öğrenciyken “Üsküp icra memuru pederim İbrahim Naci Beyefendi” ye “Sevgili Beybabacığım” hitaplı çok sayıda mektup kartları iletişimin sıcak, insani yönünü ortaya koyuyor. Bunlar gibi Dünya ve Türk edebiyatına mal olmuş çok sayıda mektup vardır; Kafka’dan Milena’ya Mektuplar, Napolyon’un mektupları, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanıma, kızkardeşi Makbule Hanıma ve eşi Latife Hanıma yazdığı mektupların yanında en ünlüsü de Kanunî den Hürrem Sultana yazılmış aşk mektubudur.Yaşlı dünyamızın farklı bölgelerinde haberleşme kurumları, maddi şartlara bağlı olarak, yer yer farklılıklar gösterse de benzer çalışmalar yapmışlardır. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan M.Ö.1950-1800 tarihli Anadolu’nun ilk yazılı kaynakları, aynı zamanda tarihin en eski mektup örnekleridir. Asurlulara ait bu ticarî mektup örnekleri sayesinde dönemin haberleşme kurumunu bir bütün olarak ortaya koyamasak da varlığını kesin olarak belirleyebiliyoruz. Müzelerimizin en önemli koleksiyonları arasında, Hitit kral ve kraliçelerinin gerek özel gerekse siyasi devlet yazışmalarını içeren zarflı, çivi yazılı mektuplar yer alıyor. "Dünden Yarına Haberleşmenin Serüveni" adlı sergide; Asurluların kullandığı kil tabletten yapılmış mektuplar, Roma İmparatorluğu’nda haberleşmenin önemli bir unsuru olan şifreli harfler ve telgrafın daha ilkel ve komplike çizimleri görülebilecek. Sergi, bireysel haberleşmenin serüvenini, konunun genişliği nedeniyle birkaç boyutta ele alıyor. Teknoloji boyutunda ilk insanların haberleşmesi olan duman, ses, ateş kuleleri, ilkel telgraf şifreleri sahra postasına kadar her dönem de kullanılan haberleşme araçları anlatılacak. Endüstri devriminden sonra yaşanan telsiz, telgraf, telefon ve teleks siyasi ve sosyolojik gelişimleri içinde ele alınacak. Yazının icadından sonra haberleşmeleri kolaylaştıran mektuplar teknolojik serüven içinde ayrı bir boyutta yer alacak.Bugünün ve yarının ışık hızı ile uzaydan haberleşmeler cep telefonları, internet ve chat olayları ütopyalar ve distopyalar üretilerek tıpkı günümüz gerçeği içersinde verilecek. Sergide, Yapı Kredi Koleksiyonunun yanı sıra PTT Genel Müdürlüğü PTT Müzesi, Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi ile Mehmet Günyeli, Haluk Perk ve Kemal Suman koleksiyonlarından yaklaşık 400 eser yer alacak. Serginin küratörlüğünü Şennur Şentürk, tasarımını Sadık Karamustafa-Ayşe Karamustafa, danışmanlığını Mustafa Kaçar ile Selim Eyüboğlu yapıyor. “Nur-ı Dîdem Kızım Hâmidem” Dünden Yarına Haberleşmenin Serüveni Vedat Nedim Tör Müzesi 22 Aralık 2006-25 Mart 2007https://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/nur-i-dîdem-kizim-hamidem-dunden-yarina-haberlesmenin-seruveni
YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK © 2024 YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK.