Basın Bültenleri
-
Atletizme Adanmış Bir Hayat: Cüneyt E. Koryürek, Türkiye’nin Olimpiyad Serüveni
26 Temmuz 2008
Atletizme Adanmış Bir Hayat: Cüneyt E. Koryürek, Türkiye’nin Olimpiyad SerüveniYapı Kredi Kültür Merkezi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi, 2008 Pekin Olimpiyatları öncesinde, hayatını olimpiyatlara ve Türk atletizminin gelişmesine adamış çok yönlü bir insan olan Cüneyt E. Koryürek sergisine ev sahipliği yapıyor. 2008 yılında kaybettiğimiz Cüneyt E. Koryürek’in anısına hazırlanan “Atletizme Adanmış Bir Yaşam: Cüneyt E. Koryürek, Türkiye’nin Olimpiyad Serüveni”adlı sergi 26 Temmuz – 16 Ağustos 2008 tarihleri arasında Kâzım Taşkent Sanat Galerisi’nde ziyaret edilebilir. Bir Olimpiyat emekçisinin, gençlik yıllarından başlayarak tuttuğu notlar, istatistikler, çektiği fotoğraflar, topladığı maskot, madalya ve aksesuarlar ve Türkiye’nin bu yolda yolculuğuna tanıklık eden çok sayıda eserin sergileneceği sergide, aynı zamanda Türkiye’nin ilk halkla ilişkiler şirketinin kurucu olan Cüneyt E. Koryürek’in çok farklı yüzleriyle de karşılaşılacak.Cüneyt E. KORYÜREK (1931 - 2008) 1931 yılında Ankara’da doğdu. 1950 yılında Ankara Koleji’nden, 1956 yılında California Fresno State College’dan mezun oldu (Gazetecilik, Halkla İlişkiler, Yakın Çağlar Tarihi). ABD’de üniversitede okurken hem atletizm yapıp, hem de okulun atletizm takımı menajerliğini yürüttü. Askerliğini Genelkurmay Başkanlığı’nda yedek subay olarak yaptı ve Orgeneral Cevdet Sunay’ın tercümanı olarak çalıştı.1950 yılında genç bir sprinter atletken Türkiye’nin ilk atletizm dergisi olan “Amatör Atlet”i çıkarmaya başladı. 1952 yılında Naili Moran, Akın Altıok ve birkaç arkadaşıyla Türkiye’nin ilk atletizm ihtisas kulübü olan Ankara Amatör Atletizm Kulübü’nü kurdu ve Dünya Atletizm İstatistikçileri Birliği’ne kabul edilen en genç üye oldu. Türkiye’ye döndükten sonra da bilgi birikimi ve tecrübesiyle kendini atletizmi yaygınlaştırmaya ve kalkındırmaya adadı.Çalışma hayatına serbest muhabir ve basın danışmanı (1960 Roma Olimpiyatları ve 1960 Amerika Seçimleri) olarak başlayan Koryürek, 1961-62’de “Daily News”da Yazı İşleri Müdürü olarak çalıştı. 1962’de Halkla İlişkiler konusunda Türkiye’de ilk şirket olan Delta Ajans’ı Ankara’da kurdu. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın fahri basın müşavirliğini (1969-73) yaptı. Halkla İlişkiler Derneği ve Türkiye Reklamcılar Derneği kurucuları arasında yer aldı. Delta Ajans’ı 1973’te İstanbul’a taşıdı.Atletizm Federasyonu’nda gönüllü olarak Genel Sekreter (1961-62), Asbaşkan (1971–73) ve Başkanlık (1984– 86) yaptı. Türkiye’de çalıştırdığı bazı atletler Türkiye ve Balkan rekorları kırdılar.1960 Roma, 1972 Münih, 1976 Montreal, 1988 Seoul, 1992 Barcelona, 1996 Atlanta, 2000 Sydney ve 2004 Atina olmak üzere sekiz Olimpiyat’ta gazeteci olarak çalıştı. Yarış ve Organizasyon Direktörlüğünü üstlendiği Kıtalararası Avrasya Maratonu’nu 1983-85, 89 yıllarında 12.000 yarışmacının buluştuğu uluslararası bir organizasyon haline getirdi. 1986 yılında Atletizm Eğitim ve Yardımlaşma Vakfı kurucuları arasında yer aldı.Olimpiyatlar konusunda TRT’ için 1976, 1988 ve 2000 yıllarında üç belgesel dizi hazırladı. Olimpiyat tarihi hakkında 1976 yılında Akbank, 1995 yılında Arçelik ve 2006 yılında HDK tarafından yayınlanan “Olimpiyadlar ve Olimpiyadlarda Türkler” kitaplarını yazdı.Buna ilaveten, “Lider ve Liderlik”, “Harf İnkılâbı” ve son olarak da Doğan Yayıncılıktan çıkan “Çömez” adlı kitapları yayınlandı. TRT ve NTV adına Olimpiyatlar, Dünya Atletizm Şampiyonaları, Grand Prix ve Golden League’leri yorumladı. 1983-2005 yılları arasında yapılan bütün Dünya Atletizm Şampiyonaları’nı gazeteci olarak izledi.Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Yüksek Gazetecilik Okulu’nda Reklâmcılık, İstanbul İktisat Fakültesi Yüksek Gazetecilik Okulu’nda Halkla ilişkiler, İstanbul Marmara Üniversitesi Yüksek Gazetecilik Okulu’nda Gazetecilik dersleri verdi. Hürriyet, Cumhuriyet, Yeni Yüzyıl, Radikal, Sabah ve Vatan gazetelerinde atletizm, Olimpiyatlar ve genel konular üzerinde yazılar yazdı ve köşe yazarlığı yaptı.AIPS Kartı sahibi olan Koryürek, Amerikan Atletizm Yazarları Derneği, Uluslararası Olimpiyat Tarihçiler Birliği ve Dünya Atletizm İstatistikçileri Birliği üyesiydi. Gazeteci-yazar Cüneyt E. Koryürek, 19 Ocak 2008 günü İstanbul, Şişli Harbiye’de yaya olarak yolun karşısına geçmeye çalışırken bir otomobilin çarpması sonucu hayatını yitirdi.Neden Olimpiyad? Cüneyt E. Koryürek, Olimpiyadlar adlı kitabında “t” yerine neden “d” kullandığını şöyle açıklıyor: “Okurlar, ‘Olimpiyad’ kelimesini (d) ile kullandığıma dikkat etmiş olabilirler. Kelimenin aslı dünyanın her dilinde (d) ile biter, bizde ise yanlış bir davranışla “Olimpiyat” olarak kullanılmaktadır.Atletizme Adanmış Bir Hayat: Cüneyt E. Koryürek, Türkiye’nin Olimpiyad Serüveni Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi 26 Temmuz – 16 Ağustos 2008https://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/atletizme-adanmis-bir-hayat-cuneyt-e-koryurek-turkiyenin-olimpiyad-seruveni -
İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü
29 Mayıs 2008
İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın ÖyküsüVedat Nedim Tör Müzesi, dünyanın ilk Frig sergisinden sonra bu kez de kâğıt paralar üzerine kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. “İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü” adlı sergi, 29 Mayıs – 31 Ağustos 2008 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.Dünyada tek örneği bulunan el yazması ve faizli kaimeler, ordu kaimeleri, belediye paraları, çok dilli paralar, kilise paraları, Atatürk ve İnönü resimli paralar, sergide anlatılan öykülerin kahramanları olacak. Sergide, kâğıt paralar ve karşılığı değerler, zamanın uluslararası ekonomik olayları Prof. Dr. Ali Akyıldız'ın ve Güçlü Kayral’ın metinleri eşliğinde sunuluyor. Kağıt paranın nesnel varlığının yanında, günlük ve ekonomik yaşamdan fotoğraflar, kartpostallar, hisse senetleri, antetli şirket faturaları ve tanıtım kartları gibi arşiv belgeleri de sergiye renk katıyor. Sergilenen paraların fotoğraf ve öyküleri Osmanlı para politikaları tarihine ışık tutacak nitelikte.Gelibolu İşgal ParalarıSergideki tarihe tanıklık etmiş her bir paranın ayrı bir hikâyesi var. İngiliz Gelibolu işgal paraları bunlardan biri. I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Hazine Dairesi, Akdeniz’deki kuvvetlerinin kullanımı için paralar bastırdı. İngilizler, Gelibolu çıkarmasından o kadar emindiler ki işgalde kullanacakları paraları da yanlarında getirdiler. Savaşa katılan İngiliz askerlerinin anılarına göre bu paralar dağıtılır ancak çıkarma harekâtı felakete sürüklenince bir hafta içinde geri toplanır. Bu paralar, normalde pullar için hazırlanan çok ince kağıtlara basılmıştı.Para Pul OlduParanın pul olması da sergide anlatılan en ilginç hikâyelerinden... Osmanlı Hükümeti, ülkede yaşanan bozuk para sıkıntısını pek çok girişime karşın bir türlü çözemeyince 1878 yılında damga ve posta pullarının arkalarına karton yapıştırarak bozuk para haline getirir. Pulların tedavüle çıkarılması hâlen kullandığımız “para pul oldu” deyiminin kaynağıdır.Kalpazanlığı Devlet Yaparsa...Kalpazanlığın, kimi zaman devlet eliyle düşman ülke ekonomilerini çökertmek amacıyla yapıldığını yine bu sergiden öğreniyoruz. I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler, zaten zayıf olan Osmanlı ekonomisine darbe vurmak için Vahdettin döneminin sahte 10 liralık banknotlarından bastırırlar. 28 Mart 1334 tarihli bu paranın İngiliz Savaş Konseyince basıldığı çeşitli yayınlarca ortaya çıkarıldı. Gerçeğinden ayırt etmek oldukça zor olan bu sahte paranın kâğıdı daha kalındır. Ayrıca arka yüzde bulunan küçük kupür yazıları ters basılmıştır.Batan Geminin ParalarıKâğıt para basma teknolojisine sahip olmayan Türkiye, uzun yıllar yüksek maliyetlere katlanarak bu paraları ithal etmek zorunda kaldı. Hava yolu taşımacılığının gelişmediği 1930’lu ve 40’lı yıllarda bu paralar deniz yolu ile taşınıyordu. 15 Mart 1940 tarihinde Londra’daki “Bradbury, Wilkinson &Co” şirketine 40 milyon adet 50 kuruşluk banknot sipariş edilir. Parayı taşıyan Yorkshire adı gemi, mola verdiği Yunanistan’ın Pire Limanı’nda Alman savaş uçakları tarafından batırılır. Su yüzüne çıkan ve savaş yıllarının prestijli Türk banknotları yağmalanır. Yunan hükümetinin ele geçirebildiği banknotlar Türkiye’de imha edilse de, tedavülde olmayan bu banknotlar Yunan tüccarlar tarafından olaylardan haberi olmayan doğu illerinde halka verilir. Ankara Hükümeti, 1945 yılına dek piyasada dolaşan bu banknotları toplayabilmek için yoğun uğraş verir.Dünden Bugüne Para:İlk çağlardan itibaren insanlar çeşitli malları para yerine kullanmışlar fakat mal mübadelesi ticaretin gelişmesiyle zorlaşmıştır. Tarihteki ilk “mal-para”, M.Ö.7. yüzyılda Anadolu’da Lidyalılar tarafından basılan elektron sikkelerdir. İlk kâğıt para M.Ö. 140 yılında Wu-ti Hanedanı zamanında Çinlilerce kullanıldığı ve Moğollar zamanına kadar aralıklarla tedavül ettiği genelde kabul edilir. Moğol hanı Kubilay Han 1260-1290 yılları arasında iki kere kâğıt para bastırmıştır. Uygurlar da, 11.yüzyılda Kumdu adı verilen ve kumaş parçaları üzerine mühürler basılı paraları kullanmışlardır. Ayrıca, Suvar Türkleri de Ekin (Suvar Türklerinin kumaş-parası) denilen kumaş ve İdil Bulgarlarıyla Hazarlar da deri-paraları kullanmışlardır.Avrupa’da ilk kâğıt para İsveç’teki Stockholm Bankasınca 1666'da basıldı. 1672’de İngiltere’de de Goldsmith’s paraları denilen kâğıt para piyasaya sürüldü. Amerika’da ise, 1690 yılında asker maaşlarına karşılık olmak üzere İngiliz kolonisi olan Massachusetts Hükümeti tarafından çıkarılır ve bunu diğer koloniler izler. Kâğıt para serüveni, Fransa’da 1716’da kurulan La Banque Générale isimli özel banka ile başlar.Osmanlı İmparatorluğunda ilk kâğıt para 1840 yılında çıkarılır. Ancak kâğıt para ilk başta bu günkü kullanımından farklı olarak, iç borçlanma aracı niteliği taşımaktaydı; yani faizliydi. Osmanlı mali yönetimi kıriz dönemlerinde başı sıkıştıkça kâğıt para tedavülüne başvurdu. İlk çıkanlar, Tanzimat reformlarının finansmanı için 1840-1863 Abdülmecid ve Abdülaziz dönemlerinde; ikinci defaOsmanlı -Rus savaşının finansmanı için, 1876-1879 V. Murad ve II.Abdülhamid dönemlerinde; son olarak da, I. Dünya Savaşı’nın finansmanı için 1912-1920 Reşad ve Vahdeddin dönemlerinde basıldı.Bu son paralar Cumhuriyetin ilk beş senesinde, 1928 yılına kadar tedavülde kaldı. Cumhuriyet, ilk kağıt parasını 1927 yılında bastırabildi, ancak bunlar harf devrimi öncesi olduğundan Arap harfleriyle basılmıştı. Nisan 1938 de Latin harfli banknotlara geçildi. Ancak Atatürk’ün ölümü üzerine İsmet İnönü paralara kendi resmini koydurdu. 1950’lere gelindiğinde Demokrat partinin ilk işlerinden biri paralara Atatürk resimlerini tekrar koydurmak ve paraları renklendirmek oldu. 1970’ler ise Türkiye’nin enflasyonla tanışma dönemiydi ve bu paralara da yansıdı. 80’lere gelindiğinde kuruş unutulup bol sıfırlı günlere geçildi. 90’larda en küçük birim milyon olmuş, paralardaki sıfırlar sayılmaz hale gelmişti.Koordinatörlüğünü Şennur Şentürk’ün, tasarımını Sadık Karamustafa’nın yaptığı serginin nümizmatik danışmanlığı ve hazırlık çalışmaları Güçlü Kayral tarafından yürütüldü. Serginin diğer danışmanı ve Türkiye’nin en önemli kâğıt para koleksiyonerinden Mehmet Tezçakın koleksiyonu, Yapı Kredi Koleksiyonu, Osmanlı Bankası Müzesi, Darphane Arşivi, Mehmet Gacıroğlu, Tunç Buyurgan ve Haldun Akayaz koleksiyonundan alınan örneklerle “İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü”, 168 yıllık sürede yaşanan çok sayıda olay ve öyküyle dolu bir sergi. Prof Dr. Ali Akyıldız’ın metinleri ile belgesel niteliğinde bir sergi kitabı da sergiye eşlik ediyor.İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü Vedat Nedim Tör Müzesi 29 Mayıs – 31 Ağustos 2008https://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/imparatorluktan-cumhuriyete-kagit-paranin-oykusu -
Aphrodisias’tan Roma Portreleri
25 Eylül 2008
Aphrodisias’tan Roma PortreleriAphrodisian'ın Muhteşem Heykelleri İstanbul'daYapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi; aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’ye adanan Aphrodisias antik kentinin mermer heykellerine ev sahipliği yapıyor. Döneminin önde gelen heykeltıraşlık merkezlerinden biri olan Aphrodisias’ın mermer heykel sanatına ışık tutacak “Aphrodisias’tan Roma Portreleri” adlı sergide; 51 tanesi Aphrodisias Müzesi’nden, bir tanesi de İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nden gelen toplam 52 muhteşem heykel yer alıyor. Ziyaretçiler, duvarlara yerleştirilen 18 adet panoyu okuyarak Aphrodisias portre heykelciliği ve kent hakkında ayrıntılı bilgiler edinecekler. Yapı Kredi Özel Bankacılık sponsorluğunda düzenlenen ve Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş. ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü işbirliğiyle açılan sergi, 26 Eylül 2008 - 25 Ocak 2009 tarihleri arasında ziyaret edilebilir.Aphrodisias kentinde Geyre Vakfı tarafından yürütülen kazılarda ortaya çıkarılan ve çoğu daha önce hiç sergilenmeyen orijinal mermer kabartma heykellerden oluşan sergi; “İmparatorluk devrinde Roma portre heykelciliği” ve “Mermer heykeltıraşlık” konularına odaklanıyor. Eserler, Roma İmparatorluğu döneminde Anadolu’da yaygın olan portre üslupları ve bireysel moda uygulamalarının önemli örnekleri oldukları kadar, mermer anıt ve heykellerin nasıl üretilip hangi amaçlarla kullanıldığını da ortaya koymaktadır. Sergide, Aphrodisias’ta günışığına çıkarılan mermer heykeller ve kabartmalar ışığında heykeltıraşlık sanatına işaret eden çok sayıda örnek de yer alıyor. Eserler incelendiğinde saç, göz ve yüz özelliklerini göstermede kullanılan tekniklerin nasıl geliştiği izlenebilecek. Aynı zamanda bir heykel yapım okulu oluşuyla ilgi toplayan Aphrodisias’ta bulunan çıraklık örnekleri, bir araya getirme ve yeniden yontarak kullanım gibi uygulamalar da dikkat çekiyor.Küratörlüğünü ve danışmanlığını Oxford ve New York Üniversitesi Aphrodisias Kazıları Başkanı Prof. Dr. R.R.R. Smith’in, koordinatörlüğünü Şennur Şentürk’ün yaptığı sergi çalışmalarında çok geniş bir uzman ekip görev alıyor. Sergilenen heykellerin restorasyon ve konservasyonu, Aphrodisias kazı laboratuarında yapılarak restoratör Thomas Kaefer ve ekibi tarafından sergiye hazırlandı.Sergi boyunca bir çok etkinliğe de yer verilecek. Arkeolog Nihat Tekdemir yönetiminde oluşturulacak “Çocuk Heykel Atölyelerine” paralel olarak yetişkinlere yönelik sergi gezileri de eşlik edecek.Aphrodisias’ta Mermer Heykel YapımıRoma İmparatorluğu’nun Asya eyaletinin özerk ve gelişmiş bir kenti olan Aphrodisias, Roma devrinde Aphrodite tapınağı ve kültü yanında mermer ustalarıyla da ünlenmişti. Mermer blokların taş ocağından çıkarılması ve heykel haline getirilmesi kentte önemli bir iş koluydu. Aphrodisiaslı heykeltıraşlar bütün Roma imparatorluğunda ün salmışlardı. Bu heykel ustalarının imzalarını taşıyan üstün kalitedeki eserler İtalya’nın Tivoli şehrindeki Hadrian’a ait ünlü villada bile bulunmuştur. Aphodisias’taki önemli bir heykel atölyesi, kazılar sırasına kentin göbeğinde, “Aphrodite Tapınağı”na ait kutsal alan ile meclis binası arasında ortaya çıkarıldı. Mermer heykel üretiminin çeşitli aşamalarını daha iyi anlamamızı sağlayan pek çok parça, burada ve kazı yapılan diğer alanlarda bulundu. Aphrodisias, 1961’den bu yana yoğun olarak kazılıyor ve benzerlerinin aksine çok iyi korunmuş yapıları ve mermer heykelleri açığa çıkarılıyor.SERGİDEN BAZI ESERLER:İmparator Heykelleri:Roma İmparatorları’nın resmi portreleri Roma’da tasarlanır, buradan eyaletlerdeki atölyelere gönderilerek imparator portrelerinin yerel kullanımı için uygun örnekler hazırlatılırdı. İmparator, tapınak, kamu binaları ve özel evlerde büst ve heykellerle onurlandırılırdı. Bu portreler o imparatora bağlılığı işaret ederdi. Portrelere bakarak belirli bir imajın yerel atölyelerde nasıl kopyalandığı, uyarlandığı, değiştirildiği veya tümden yok sayıldığını görmek mümkün. İmparator Claudius’a ait sergideki iki büst, farklı özellikleri ön plana çıkarıyor. “Tiyatro’da bulunan Cladius büstü”, Helenistik üslubun enerjik bir yüze yansımasıdır. “Anıtsal Claudius büstü” ise klasik bir tanrının pürüzsüz, sanki hiç yaşlanmayan özelliklerini ifade ediyor. Bu farklılık, iki heykelin boyut ve kullanım amaçlarından kaynaklanıyor. Biri gerçek boyutlarda bir heykel için tasarlanmış, diğeri ise belki bir tapınakta ibadet amaçlı kullanılacak anıtsal bir heykel için yapılmıştır.Ölü Portreleri:Kentte, çok sayıda lahit yapılmış ve çoğu içinde yatanların portreleriyle süslenmiştir. Zengin olmayan ailelerse ölüleri için üzerinde portreler bulunan mezar taşları yaptırıyorlar ve bunları şehrin giriş ve çıkışındaki yollara diziyorlardı. Kemerli bir lahit sandığının parçası olan “Rahip lahti”, gülümseyen rahibin yuvarlak yüzünü gösteriyor. Kısa kesimli saçları ve hafif uzamış sakallı yüzü üçüncü yüzyılın sonu veya dördüncü yüzyılın başları için tipiktir. Hem saç hem de sakal kısadır ve küt keski ile şekillendirilmiştir. Rahip önceki rahipler gibi taç takmaktadır. Üçüncü yüzyılın başlarına tarihlenen bir lahit kapağında bulunan kadının çenesinin altında el parmakları yer almaktadır. Dolayısıyla bu kadının büyük bir lahtin kapağına yerleştirilmiş, divana uzanmış yatan bir figür olduğunu tahmin edebiliriz. Bu, en pahalı lahit tarzıdır.Kültür Adamları:Helenistik dönemin filozof ve yazarlar gibi ünlü kültür adamlarının portreleri, seçkin kişilerin evlerinde teşhir edilmek amacıyla yerel atölyelerde üretiliyordu. Bu eserler, müşterilerin istekleri doğrultusunda ya da yeni mermer portre tekniklerinin kullanımı sebebiyle değişikliğe uğradı. “Epikouros” heykeli, ünlü filozofun M.Ö. 3. yüzyılın başlarında erken Helenistik üslupta yapılmış portresinin dikkatli bir çeşitlemesidir. “Pindaros” da şairin M.Ö. 5. yüzyılın ortalarında yapılmış klasik portresine benzerliğiyle hemen tanınır.Rahipler ve Romalılar:Aphrodisias’ta bulunan ilk mermer portre, tiyatroda bulunan, toga giymiş “başı örtülü bir Romalı”ya aittir. Yaşı ilerlemiş bu figürün başının örtülü olması onun bir Roma kurban törenini yönetiyor olduğunu düşündürür. Hem rahip hem de bir Roma vatandaşı olan bu yaşlı figür, Julius Ceasar’ın aşırı gerçekçi tarzda yapılmış tanınan portresi örnek alınarak şekillendirilmiştir. Kırışık yaşlı boyun özellikle dikkat çekicidir. Figür, olasılıkla Sezar’ı destekleyen birinin portresidir.Siyah ve Beyaz Mermer Tekniği:Aphrodisias mermer ocaklarında bolca bulunan gri mermerler, beyaz mermerlerle iç içe geçtiği bölümlerden kesilerek pek çok sıra dışı heykellerin yapımında kullanılıyordu. Araştırmalar, gri ve beyaz mermerin bir arada kullanıldığı heykeller için ince zerreli ve iki renkli mermer blokların Muğla’ya bağlı Göktepe’deki taş ocağından getirildiğini ortaya koyuyor. Bu mermerden yapılan küçük heykeller, Aphodisias’ta yerel bir uzmanlık dalı haline gelmişti. Heykel Atölyesi’nde ortaya çıkarılan “Boğa Üzerinde Europa” heykelinde, aynı mermer bloğu üzerinde bulunan gri ve beyaz damarlar ustaca kullanılmıştır: Europa’nın çıplak vücudu mermerin beyaz damarına oyulmuş, giydiği elbise ve boğanın gövdesiyse siyah damara oyulmuştur. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nden gelen ve bir ustalık eseri olan “Triton”da kullanılan aynı teknik, onun Aphrodisias’ta yapıldığının kanıtıdır.Aphrodisias’tan Roma Portreleri25 Eylül 2008 - 25 Ocak 2009Vedat Nedim Tör Müzesihttps://kitap.ykykultur.com.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/aphrodisiastan-roma-portreleri
YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK © 2024 YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK.