Süleymaniye

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

"Süleymaniye, imparatorluk başkentinin göğünde ikinci kez, hem bir saygı duruşu, hem de bir meydan okuma gibi yükselen kubbesinin kusursuz biçimiyle,tarihte yaşanan değişikliklerin ötesinde bir sonrasızlığın peşine düştüğünü vurgular gibidir." Ünlü tarihçi Stefanos Yerasimos, Süleymaniye başlıklı çalışmasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun en ihtişamlı döneminde, bu ihtişamın simgelerinden biri olarak inşa edilen Süleymaniye Camisi'ni bütün boyutlarıyla ele alıyor. Tarihsel bağlamdan ve bu muhteşem yapının Osmanlı Mimarisi içinde tuttuğu yerden yola çıkıp kullanılan malzemeden, şantiye organizasyonu ve inşaatın kronolojisine dek geniş bir yelpazede ufak ayrıntılara inerek okura kültür ve mimari tarihi açısından önemli bir toplam sunuyor. Ara Güler ve Samih Rifat'ın fotoğraflarının eşlik ettiği bu incelemeyi "muhteşem" bir mimari yapının monografisi olarak da değerlendirebiliriz. Stefanos Yerasimos'un kaleme aldığı, Ara Güler ve Samih Rifat'ın fotoğraflarının eşlik ettiği Süleymaniye adlı kitap Yapı Kredi Yayınları Sanat Dizisi'nden çıktı. Stefanos Yerasimos, bu kitapta Osmanlı İmparatorluğu'nun en ihtişamlı döneminin Osmanlı mimari sanatına yansıması olan Süleymaniye Camisi yapıtının tarihsel ve mimari bir analizini bulacaksınız.

Haliç'ten İstanbul'un panoramasına baktığımızda, kentin çizgisine taht kurmuş görkemli iki hacim, Ayasofya Kilisesi ile Süleymaniye Camisi arasında bin yıldan fazla bir zaman olduğuna inanmak zordur. İmparator İustinianos'un, Süleyman'ı ve onun Kudüs Tapınağı'nı alt ettiğini açıkladığı 27 Aralık 537 günü ile, Süleyman'ın, adaşı Muhteşem Süleyman aracılığıyla öcünü aldığı 15 Ekim 1557 günü arasında kalan bin yıllık iktidar düşleri, Ayasofya'nın kubbesiyle Süleymaniye'nin minarelerini ayıran zaman-mekân içinde birbiri ardınca tespih taneleri gibi sıralanırlar. Mekânsal yakınlıkları ve biçimsel benzerlikleri nedeniyle bu yapılar, oradan oraya koşturan günümüz İstanbullusu kadar, gözlerine inanmakta güçlük çeken turiste de kendini duyuran bir süreklilik isteği sergiler. İmparator İustinianos Ayasofya Kilisesi'ni, tam da Roma İmparatorluğu'nu yeniden kurmaya çalıştığında yaptırmıştı. Yarattığı siyasal yapıt, Konstantinopolis'in 1453 yılında Türkler tarafından alınmasına kadar geçen dokuz yüzyıl boyunca ayakta kalır. Devraldıkları mirasın bilincinde olan Osmanlı padişahları, İustinianos'la aynı imparatorluk tasarısını gerçekleştirmeye çalışırlar ve Batılı güçler karşısında, tıpkı kendilerinden önceki Bizanslılar gibi onlar da biricik imparatorluğun kendilerininki olduğunu ileri sürerler. İustinianos'un imparatorluğunun gücüne eriştiğinde, Sultan Süleyman da İustinianos'un bayındırlık yapıtıyla boy ölçüşmeye girişir, ne var ki bu çabaya girişirken İustinianos'a kölece öykünmez, hem ona beslediği saygıyı dile getirmeyi, hem de kendi gücünü kutsamayı amaçlar. Böylece Süleymaniye, imparatorluk başkentinin göğünde ikinci kez, hem bir saygı duruşu hem de bir meydan okuma gibi yükselen kubbesinin kusursuz biçimiyle, tarihte yaşanan değişikliklerin ötesinde bir sonrasızlığın peşine düştüğünü vurgular gibidir.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.