Uzun Gecenin Tutsakları

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Anlatı kıvamındaki deneme, anı ve günlükleriyle tanıdığımız Uğur Kökden için, "İnsanlığın yazgısıyla ilgili, çarpıcı, uyarıcı yazılarıyla gecenin içinde bir sis çanı gibi çalan, bıkmadan usanmadan ses veren bir denemeci" demişti Memet Fuat. Geçmişe Açılan Pencere'de anılarına eğilen Kökden, bu kez on aylık (25 Şubat-24 Aralık 1982) bir tutsaklık güncesiyle karşımızda. Barış Derneği'ndeki yönetim kurulu üyeliği nedeniyle bir grup aydınla birlikte tutuklu kaldığı Maltepe Cezaevi'nde tuttuğu günlük, karanlık bir döneme 'içeri'den ışık tutuyor. Uzun Gecenin Tutsakları, duvar, namlu ve telörgüden oluşan bir ortamda, sorumluluk duyan bir aydının tanıklığını belgeliyor.

Uzun Gecenin Tutsakları, belgeselle güncel ya da gerçekle kurgu arasında sallanıp duran; son çeyrek yüzyılı bugünlere birleştiren bir beşik-metin! Geçen yıl, 12 Eylül’ün yirminci yıldönümüydü. Tutsaklar’ın ‘dosya’sı, ancak o tarihte Yayınevi’ne verilebildi. Önümüzdeki yılsa, bu kitabı oluşturan küçük ve gizemli notların yazılışının yirminci yılı. Ama, böyle bir trajik süreye neler neler sığmadı ki?.. Ölümler, unutuluş/unutuş, yoksunluklar, kısaca zamanın kâğıt üstünde bırakabileceği kalınlıksız pas rengi tortu! Ne var ki, o günden bu güne her sözcük içtenliğini, ağırlığını yitirdi; her hareketin kaynağındaki sıcaklık kurudu. Bundan böyle, ne ‘söz’ onu söyleyen ağzın malı; ne de ‘eylem’, tarihin sicilinde layık olduğu yere sahip. Çünkü, yirmi yıl önce, Barış Derneği Davası, Türkiye dış politikasının topluca sorgulandığı, enine boyuna irdelendiği, kendi içinde çapraz hesaba çekildiği bir çeşit düşünce arenasıydı. Bu yanıyla Barış Derneği, XX. yüzyılın son çeyreğinin gündemine oturmuş –elbet, Türkiye ölçeğinde– çok önemli sayılacak, sonuçları açısından da aynı ölçüde etkili bir davanın öznesiydi.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.