Temiz Kalpliler

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Sırtında çantası, evinin kapısının önünde onu okula götürecek olan aracı bekleyen küçük bir oğlan çocuğu kaçırılır. Ciddi anlamda bedensel özrü olan bir kadın ölümle yaşam arasında gidip gelir. Eski bir suçlu bir türlü suçtan uzak duramaz... Akıldan çıkmayan ve gerçekçi, heyecan verici ve inandırıcı, Temiz Kalpliler yalnızca heyecan dolu bir kitap ya da bir suçlu kim polisiyesi değil, karakter ve olaylardan doğan etkileyici bir polisiye roman.

Günün ilk ışıklarıyla birlikte lagünün üzerine hafif, duman gibi bir sis çökmüştü ve hava, Simon Serrailler’nin kalın kabanını giydiğine memnun olmasına sebep olacak kadar soğuktu. Yakasını kaldırmış, boş Fondamenta’nın üzerinde, yoğun sessizliğin ördüğü kozanın içinde öylece bekliyordu. Mart ayında bir pazar günü şafak sökerken, Venedik’in çok az turistin uğradığı bu bölgesinde fazla hareket olmazdı; işe gidecek olanlar uykudaydı ve erken saatlerde kiliseye gidenler bile henüz ortalıkta değildi.
Hep burada, az sonra onu suyun karşı tarafına geçirmek üzere gelecek olan dostu Ernesto’ya ait boş deponun üzerindeki kiralık odalarda kalırdı. Odalar rahat, sade ve gökyüzüyle sudan gelen harika bir ışıkla doluydu. Odalar geceleri sessiz olurdu ve Simon, Fondamenta’dan başlayıp, gözden uzak kanalların arasında yürüyerek çizecek bir şeyler arayabilirdi. Son on yıl içinde buraya yılda en az bir, çoğunlukla iki kez gelmişti. Burası çalışabileceği ve başmüfettişlik yaşamından kaçarak sığınabileceği bir yerdi, tıpkı Floransa ve Roma’daki diğer sığınakları gibi. Ama kendini evindeymiş gibi hissettiği ve tekrar tekrar geri döndüğü yer Venedik’ti.
Yaklaşan motor sesini duyduktan sonra gümüşi sisin arasından çıkan tekneyi gördü.
“Ciao.”
“Ciao, Ernesto.”
Tekne küçüktü ve ustalıkla inşa edilmişti. Üzerinde geleneksel Venedik işçiliğini yansıtan hiçbir romantik ayrıntı ya da süs yoktu. Simon bez çantasını oturduğu yerin altına koyduktan sonra, tekne dönüp açık sulara yönelirken ayağa kalkıp kayıkçının yanına gitti. Sis yüzleriyle ellerini örümcek ağı gibi sarıyordu ve Ernesto tekneyi bir süre yavaşlattıktan sonra beyazlığın arasından aniden puslu bir aydınlığa çıktıklarında, Simon karşıdaki adayı görebildi.
St Michele’e daha önce birkaç kez dolaşmak, çevreyi incelemek, gördüklerini zihnine kaydetmek için –asla fotoğraf makinesi kullanmazdı– gitmişti ve şansı varsa bu saatte çevrede kimse, karalar içinde aile mezarlıklarına bakım yapmaya giden yaşlı, artiritli dullar bile olmayacaktı.
Ernesto sohbet etmezdi. Geveze bir İtalyan değildi. Bir fırıncıydı, ailesinin nesillerdir kullandığı büyük mutfakta çalışıyor; kanallara taze, sıcak ekmek servisi yapıyordu. Ama Simon her seferinde ailesinde bunu yapan son kişi olacağını söylerdi; oğulları bu işle ilgilenmiyor, Padua ve Cenova’daki üniversitelerde okuyorlardı, kızıysa San Marco yakınlarındaki bir otelin müdürüyle evliydi. Ekmek yapmayı bıraktığında fırınlar soğuyacaktı.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.