- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Sahtekâr
-
Özgün Adı:
IMPOSTER -
Kategori:
Edebiyat / Roman -
Yazar:
Damon Galgut -
Çeviren:
Duygu Akın -
ISBN:
978–975–08–2442–5 -
Sayfa Sayısı:
264 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Şubat 2013 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
2. Baskı / Mart 2022
Adam Napier hayatına yeniden başlamak için Johanesburg’dan ayrılır. İşsiz ve amaçsızdır ama içinde edebiyat hırsı vardır, şiir yazmak ister. Hayatını gözden geçirip içindeki şairi uyandırmak için savana kasabalarından birinin kıyısındaki, ağabeyine ait yıkık dökük eve taşınır.
Burada tesadüfen karşılaştığı eski okul arkadaşı Canning, Adam’ı savanların ıssızlığından ayırıp ona ülkenin yeni para ve güç dalgalarıyla şekillenen yüzünü gösterir. Sömürgeci eski zenginlerin ve erk kazanmaya başlayan siyahların yeni Güney Afrika rüyasından pay koparmak için acımasızca mücadele ettiği karmaşık ve tehlikeli dünya, Adam’ı da girdabına çekmeye başlar.
Yolculuk bitmek üzereydi, varış noktasına yaklaşmışlardı. Yakında bir sapak vardı ve görünürde bir ağaç, bir tarla dolusu koyun ve asfalttan yükselen ısı dalgaları dışında hiçbir şey yoktu. Adam’ın bu noktada durması gerekiyordu ama o durmadı, daha doğrusu tamamen durmadı. Gelip geçen yoktu nasılsa, her şey güvenliydi ve yaptığı şey de kimse için tehlikeli değildi.
Dolayısıyla polis bir anda ağaç arkasından çıkınca sanki yoktan var oldu. Üniformasının içinde bir ünlem gibi, tertemiz, dimdik ve buyurgan görünüyordu. Az sonra yolun ortasına dikilerek elini havaya kaldırdı, Adam da arabayı kenara çekti. İkisi açık pencereden birbirlerine baktılar.
“Hadi ama, şaka mı bu?” dedi Adam.
Koyu renk camlı gözlük takan polis epey genç biriydi. Bütün bu toz toprağın ve güneşin ortasında, akıl almaz derecede serinkanlı ve sakinmiş izlenimi yaratıyordu. “‘Dur’ tabelası var burada,” dedi Adam’a. “Ama siz durmadınız. Cezası bin rand.”
“Vay canına. Çok paraymış.”
Polis gülümsedi, omuz silkti. “Ehliyetiniz lütfen.”
“Ceza kesmeseniz, olmaz mı? Uyarı falan verseniz mesela?” Adam, adamın bakışlarını yakalamaya çalıştı ama koyu renkli gözlük camlarının ötesine geçemedi.
“Kurallar neyse, onu yapmak zorundayım, beyefendi. Kuralları çiğnememi mi istiyorsunuz?”
“Hani, azıcık esnetseniz fena olmazdı.”
Polis yine gülümsedi. “Başım derde girer, beyefendi.” Biraz duraksadıktan sonra ekledi: “O durumda buna değmesini sağlamanız gerekir.”
“Anlamadım.”
“Kuralları çiğnememi istiyorsanız, buna değmesini sağlamanız lazım.”
Bu sözler öyle kayıtsızca, öyle sohbet havasında söylenmişti ki Adam yanlış işittiğini sandı. Ama hayır: Tam da işittiği şey söylenmişti. Neye uğradığını şaşırdı. Bu tür şeylerin olduğunu biliyordu ama onun başına hiç gelmemişti. Sinirleri gerilerek, direksiyon başında, ne yapacağını düşünmeye çalıştı. Polis, arabanın etrafında dolanarak farları, tekerleri, ehliyeti kontrol ederken, Adam’ın zaman duygusu dikey beyaz çizginin içinde donup kaldı. Polis yeniden pencereye döndüğünde, “Ayrıca ehliyetinizin de tarihi geçmiş. Bin rand da o ediyor. Evet, ne diyorsunuz? İsterseniz... İki yüz diyelim, her şeyi unutalım,” dedi.
Adam ani bir öfkeye kapılarak, “Hayır,” diye karşılık verdi.
“Hayır mı?”
“Kesinlikle hayır. Metelik ödemiyorum size.”
Polis yeniden omuz silkti. Gülümsemesi hâlâ küçük dolgun dudağının etrafında belli belirsiz duruyordu. “Ehliyetiniz lütfen,” dedi.