Marie Curie - Bilgin mi, Bilimin Meryem Ana’sı mı?

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Marie Curie’nin yaşamı bir efsaneye dönüşmüştür. Paris’e okumak için gelen Polonyalı yoksul genç kızın şaşırtıcı öyküsünü bilmeyen yoktur:
Bu genç  kız, fizik lisansını başarıyla elde eder, Pierre Curie’yle tanışıp evlenir ve onunla birlikte radyoaktiviteyi keşfeder; karı koca Nobel Fizik Ödülü’nü kazanır. Erkeklerin egemen olduğu bir toplumu zekâsı, inatçılığı, bağımsızlığıyla rahatsız eden bir kadının portresi. İki kere Nobel Ödülü’ne layık görülen Marie Curie, tümüyle insanlığın hizmetine girmiş katıksız bir zihin olarak bilimin Meryem Ana’sına dönüştürülmüştü. Efsane, bu genç, güzel, âşık, kanlı canlı kadını gölgede bırakmış, Marie Curie’nin hem bir bilgin hem de bir kadın olduğunu unutturmuştu.

Ulusu temsil eden Polonya soyluları

Marya Sklodowska’nın annesi ile babası, szlachta denilen, Polonya’ya özgü, yoksul ve kalabalık küçük soylular sınıfına mensuptu. Bu sınıf, uzun süre Polonya “ulusu” düşüncesinin somut örneği olmuştu. Polonya sözcüğü halkın geri kalanı için efendiler sınıfını belirtiyordu. XIX. yüzyıl başında Polonya’nın parçalanması szlachta için gerçek bir tarihi şans oldu. Gerçekten de, soyluluk unvanlarını kaybeden szlachta mensuplarının çoğu, çalışmaya başlamak zorunda kaldı. Halkın, çoğunlukla kendileri kadar bilgili olmayan öbür bileşenleriyle karışmaları gerekti, onların sözcüsü oldular; yabancı devletleri sadece kendi bozgunlarından sorumlu kılmakla kalmayıp sanki yüzyıllarca halkı baskı altında tutan kendileri değilmişçesine halkın başına gelen bütün felaketlerden onları sorumlu göstermeyi de başardılar. Bu ustalıklı karışımla “soylular ulusu”nu “Polonya ulusu”na dönüştürdüler. Marie Curie’nin anne babası ile büyükanne ve büyükbabası, Polonya idealinin olumlu değerlerini –gurur, bağımsızlık, (doğuştan gelen) bir eşitlik duygusu, her türlü baskıya karşı (doğal) bir direnme yeteneği...– inançla canlandırdıkları ölçüde, ulusal entelijansiya haline gelen bu soylular sınıfının özünü temsil ediyordu. Nitekim Marya’nın babasının babası Joseph Sklodowski, Aydınlanma’ya ve Fransız Devrimi’nin eşitlik idealine duyduğu ateşli hayranlıkla, taşrada bir okul kurmuştu; hiyerarşiye açıkça ters düşerek, soyluların çocuklarının yanı sıra köylülerin çocuklarını da kabul ediyordu bu kuruma. Szlachta, 1830 yılının Kasım ayında Rusya’ya karşı ayaklanınca, büyükbaba, soyluların ordusuna katıldı. Ayaklanma bozguna uğratılıp kanlı bir biçimde bastırıldıktan sonra, talihi yaver giden büyükbaba kurşuna dizilmedi, sürgüne yollanmadı, Sibirya’ya gönderilmedi ve öğretmenliğe devam edebildi.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.