Kürk Mantolu Madonna 70 Yaşında (Özel Baskı)

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

"Kürk Mantolu Madonna" 70 Yaşında!

"Kürk Mantolu Madonna", Sabahattin Ali’nin ve edebiyatımızın en güçlü yapıtlarından. Romanın “uzun hikâye” olarak yayımlanışının üstünden tam 70 yıl geçti. YKY’de bütün zamanların en çok okunan romanlarından biri olan "Kürk Mantolu Madonna", bu kez özel bir baskıyla okurlarına ulaşıyor.

On dokuzuncu yüzyıl Rus romanlarına özgü, okuru sarıp sarmalayan melankolik bir dünyası var kitabın. Havranlı Raif Efendi ile “Kürk Mantolu Madonna” Maria Puder’in Berlin’de geçen marazi ilişkisinde karasevda, romantizm, kısacası dünya ve hayat adeta yeni baştan duyumsanır.

Türk okurunun bu vazgeçilmez romanı için Füsun Akatlı on yıl önce şöyle demişti: “Süslerden uzak, yalın, ama yine de anlatının özünü yansıtmaya çok elverişli görünen şiirli bir dille, sürükleyici bir ‘tahkiye’ ile kaleme alınmış olan bu defter, Türk anlatı edebiyatının küçük ve zarif bir mücevheri gibidir.”

Öğle üzeri yemeğe giderken, onun yerinden kımıldanmadığını, masasının gözlerinden birini açarak önüne kâğıda sarılmış bir ekmek ve bir küçük sefertası gözü çıkardığını gördüm. "Afiyet olsun!" diyerek odayı terk ettim. Günlerce aynı odada karşı karşıya oturduğumuz halde hemen hemen hiçbir şey konuşmadık. Başka servislerdeki memurlardan birçoğuyla tanışmış, hatta akşamüzeri beraber çıkarak bir kahvede tavla oynamaya bile başlamıştık. Bunlardan öğrendiğime göre, Raif efendi müessesenin en eski memurlarındandı. Daha bu şirket kurulmadan evvel, şimdi bizim bağlı olduğumuz bankanın mütercimiymiş, oraya ne zaman geldiğini kimse hatırlamıyordu. Başında oldukça kalabalık bir aile bulunduğu, aldığı ücretle ancak geçinebildiği söyleniyordu. Bu arada kıdemli olduğu halde, şuna buna bol bol para savuran şirketin, onun ücretini neden artırmadığını sorunca, genç memurlar gülerek: "Hımbılın biridir de ondan. Doğru dürüst lisan bildiği bile şüpheli!" diyorlardı. Halbuki Almancayı gayet iyi bildiğini ve yaptığı tercümelerin pek doğru ve güzel olduğunu sonradan öğrendim. Yugoslavya'nın Suşak limanı üzerinden gelecek dişbudak ve köknar kerestelerinin evsafına veya travers delme makinelerinin işleme tarzına ve yedek parçalarına dair bir mektubu kolayca tercüme ediyor, Türkçeden Almancaya çevirdiği şartname ve mukavelenameleri şirket müdürü hiç tereddüt etmeden yerlerine yolluyordu. Boş kaldığı zamanlarda masanın gözünü açıp, oradan dışarıya çıkarmadan, dalgın dalgın kitap okuduğunu görmüş ve bir gün: "Nedir o, Raif bey?" diye sormuştum. Sanki bir kabahat yaparken yakalamışım gibi kızarmış, kekeleyerek: "Hiç... Almanca bir roman!" demiş ve hemen çekmeyi kapatmıştı. Buna rağmen şirkette hiç kimse onun bir ecnebi dili bileceğine ihtimal vermiyordu. Belki de hakları vardı...

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.