Kardeş Masallar

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Kardeş Masallar, yirmi kitaplık büyük “Türk Dünyası Masalları”ndan küçük bir seçme. Yücel Feyzioğlu bu büyük hayal dünyasını Avrupa ülkelerinde bu masallarla temsil ediyor.

Masalların dil, coğrafya, kültür, zaman ve diğer belirleyicilere karşı direnen gizemli bir gücü olduğunu biliyoruz. Bu güç, süslerinden arınmış masalların temel özelliklerde nasıl da birleştiğini hemen gösterecek kadar etkili. Azerbaycan’dan Gagavuz Yeri’ne, Hakas Özerk Cumhuriyeti’nden Türkiye’ye, Yakutistan’dan Avrupa’ya, Kuzey Kıbrıs’a, Balkanlar’a uzanan bu masallar birleştirmeyi, gizemli kalmayı, sevgi yaymayı ve insanları birbirine bağlamayı hedefliyor.

Masal Hep Vardı

Geç Kalmak
İşçiler, yurtdışında kalıcı olduklarını geç anlayınca, çocuklarını toplu olarak yanlarına almaya başlamışlardı. 1970’li yılların ortalarıydı. O çocuklar için Türkiye’den gönderilen kitaplar az resimli, üçüncü hamur kâğıda basılmış oluyordu. Konuları gittikleri ülkelerin yaşamına uygun değildi. Ders araç ve gereçleri yoktu. Dilini ve kültürünü de bilmedikleri bu ülkelerde hem çocuklar hem de öğretmenler bunalıyorlardı...

Onlar için göreve atanan ilk öğretmenlerden biri de bendim ve arayış içindeydim... İşin neresinden başlamalıydık? Nasıl ders yapmalıydık?
Dağarcığımda götürdüğüm masalları derslerde kullanmaya başladığımda, çocukların Keloğlan’ı birlikte getirmiş olduklarını fark ettim. Masalları yeni motif ve öğeler katarak anlatıyorlardı. Böylece masalların bir güç olarak yol göstermeye aday olduğu ortaya çıktı. Bunları birlikte geliştirmeye başladık. 1979 yılında ilk masallarımız, 1980 yılında ilk ders kitaplarımız yayımlandı. Geç kalmışlardı; ama ilgiyle karşılandılar. İkinci baskılar yapılırken yayınevi, eğitim bakanlığından bir metot uzmanı buldu. “Konular nasıl işlenmeli, öykü ve masallar nasıl yazılmalıydı ki; çocuklar soluk soluğa okusun?” Herr Petong’du bu insan. Üç yıl boyunca danışmanlığımı yaptı.


 Kardeş Masallara Doğru...

1982 yılında bu masallarla gittim Azerbaycan’a. Yazarlar Birliği’ni ziyaret ettim. Daha o zaman ünlü bir yazardı Elçin. Verdiğim kitapları eline aldı: “Bizim yalnız Keloğlan değil, Cırttanlarımız, Yartı Kulaklarımız, Çilbiklerimiz, Adlar Köselerimiz de var. Onların tanınması çok geç kaldı. Gerek sen onları da yazıp Batı dünyasına tanıtasın...” dedi. Türkçe konuşulan bütün coğrafyalardan kardeş masalları derleme düşüncesi o zaman oluştu kafamda. Derlenmiş yüzlerce masalla döndüm. Döndüm ama, Kiril alfabesini bilmiyordum...

Almanya Türkoloji Enstitülerinde zengin kaynaklar vardı. Onlara ulaşmak zor değildi. Ama Almanca öğrenmeye de geç başlamıştım.
Elçin, sonraki yıllarda beni Sovyetler’deki başka toplantılara da davet etti. Her gidişimde çantalar dolusu kitapla dönüyordum...
İçlerinde öyle masallar vardı ki; büyük bir olasılıkla akınlar ya da göçlerle Batı’ya geçip yeni öğeler kazanarak dünya çocuklarının gözdesi olmuştu. Örneğin: “Şengülüm ile Mengülüm”, “Yedi Oğlak ile Kurt” ismini almış, “Yartı Kulak”, “Daummännlein” (Parmak Çocuk) benzeri masalları yaratmış, “Fasulye Ağacı”, “Hans und Bohnenranke”ye dönüşerek girmediği ev bırakmamıştı.

İçinde öyle masallar vardı ki dünya çapında ün yapacak: Şirince Şeşen, Şaman Dede, Çilbik, Çınçıl Çıpalak, İvançu, Cırttan, Çomotay gibi... Ama kimse bunları tanımıyordu. Ayrıca öyle masallarımız vardı ki; yüzlerce yıl ayrı yaşamış olsak bile kendi aramızda kültür birliğini, ayrı yönlerde gelişmiş olsa bile dil ve duygu birliğini aynı çatı altında tutmuşlardı.

Örneğin: Dağıstan’daki “Çilbik ve Baykuş” ile Tuva’daki “Beyaz Tavşan ile Kurt”; Karaçaylar’ın “Tilkiden Korkan” ile Türkiye’de anlatılan “Usta Nezer” aynı masaldı. Küçükken babamdan dinlediğim “Üç Kardeş” adlı masal da Gagavuz Yeri’nde bulduğum “İvançu”nun aynısıydı. Hele ünlü bir gülmece ustası “Aldar Köse” vardı ki çok ilginç bir tipti: Biraz Nasreddin Hoca, biraz Keloğlan’dı. Kazak masal ve öyküsü olarak biliniyordu ama bütün Orta Asya’da yaygındı. Ne yazık ki 1828 Türkmençayı Antlaşması’yla Azerbaycan, Rusya ile İran arasında paylaştırılarak kardeş halklar birbirinden ayrı düşürülmüş, –yazılı olarak masalların en çok yaygınlaştığı son 200 yıl boyunca– bu güzel masallardan bizlerin bile haberi olmamıştı. Birçok halkın masalı dünyaya hızla yayılırken onlar kapalı kalmış, yaygınlaşması gecikmişti.

Masalları Yazma Süreci...
Masalları yeniden yazmaya başladığı mda birçok güçlükle karşılaştım. Çoğu ham olarak yazıya geçirilmişti. Konular birbirinden kopuktu. Uzun tekrarlar vardı, çağdaş psikolojinin öğelerinden yoksunlardı... O şekliyle yayımlandığı nda ilgi uyandırmayacaklardı... Oysa bütün çocukların sevebilecekleri o tipler yeniden yazılmalı ve yeni bir hayata başlamalıydılar. Ama bu kez yazmanın inceliklerini öğrenmekte geç kaldığı mı fark ettim. Akademiye yazılıp her şeyi daha ayrıntılı öğrenmem gerekiyordu. Bütün eksikleri tamamlayayım derken yıllar da akıp gitmişti. 18 ciltte planladığım kitapların on cildi bittiğinde içim biraz rahattı. On kitaplık ilk diziyi Yapı Kredi Yayınları’na sundum.

Sevgili Raşit Çavaş ile Sabri Koz bunlardan bir seçki yayımlamayı önerdiler. Bu Kardeş Masallar seçkisi böyle doğdu. Sevgili Mustafa Delioğlu, “en sevdiğim işlerden biri” diyerek resimledi. Sevgili Elçin’den başlayarak katkısı olan herkese teşekkür borçluyum. Masallar hep vardı, yayımlamakta geç kalmıştık, ama bundan sonra da yaşayacaklardı, mutluydum...

Yücel Feyzioğlu

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.