Kar Yağacak

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Dan Kaspersen, hapisten yeni çıkmış, Noel’e birkaç gün kala erkek kardeşi Jakob’un cenazesine katılmak üzere kasabasına dönmüştür. Erkek kardeşinin ölümüne, intihar ettiğine inanamamaktadır. Jakob, bir otomobil kazasında kaybettikleri anne ve babalarından kalan küçük çiftlikte, –iddiaya göre– otomobilin egzoz borusuna bağladığı hortumu içeri alıp kontağı çevirerek intihar etmiştir. Jakob’un ölümünün cinayet mi yoksa intihar mı olduğu sorusu yanıt beklerken, Dan kasabada geçirdiği günlerde bir kez hapse düşmüş olmanın yaftasını yaşamı boyunca taşımakla özdeş sayıldığını anlar.
Norveçli yazar Levi Henriksen’den entelektüel meselelere eğilmek yerine basit gerçekliklere odaklanan, esprili, duygulu bir roman: Kar Yağacak.

Dan Kaspersen, cemaat “Güllerin solmadığı o yer” ilahisinin henüz yarısına gelmeden çıktı kiliseden. Kalenin üstünde bulutlar kümelenmeye başlamıştı. Havada kar kokusu vardı. Giriş kapısının yakınındaki mezar taşlarından birinin yakınında karın üzerine bir gül saplanmıştı. Dan, Noel akşamları buraya gelişlerini hatırladı. Mumların titrek ışıltılarının, gökkubbenin derin karanlığına serpiştirilmiş Tanrı’nın cansız pırıltılarıyla yarıştığı o yıldızlı akşamların başdöndürücülüğü... Bir an için gözünün önüne Jakob geldi. Elindeki iki mumu anne ve babasının kabrini örten çam dalının yanına bırakmak üzere eğildiği an yalazlar yüzünü bir melek gibi aydınlatırdı.
Elinin tersini hızla yüzünden geçirdi. Paltonun tok kumaştan yapılmış kolundan çıkan bu yabancı eli birden yadırgadı. Ellerinin böylesine beyaz ve yumuşak olduğu günler çok eskilerde kalmıştı. Işığın özgürce yayıldığını görmeye alışması da epey zamanını alacaktı. Park yerine doğru yürürken gözleri iyice kısılmıştı, ancak babasının Volvo Amazon* marka arabasını bulmakta zorlanmadı. Kilise duvarına paralel olarak park edilmiş çok az sayıdaki otomobil arasında ikinci bir mavi çiftlik ası arabası daha olamazdı zaten. Asfalta tapan ihtiyar ruhlu gençlerin istasyonun yanındaki otoparkta toplandığı Kongsvinger gibi bir kentte bile ‘çiftlik ağası arabası’ tabir edilen Volvo Amazon’lara artık rastlanmaz olmuştu.
Kente giden beyaz yolun üzerine kar küreyici aracın tarçın misali serptiği toprak çizgiyi takip edercesine sürüyordu arabayı. Amazon’un direksiyonu her zamanki gibi ağırdı, hele arabanın üstündeki yazlık lastikler manevra yapmayı daha da zorlaştırıyordu. Jakob’un kışlık lastikleri yepyeni olan HiAce panelvanını alsaydım keşke, diye geçirdi içinden. Ama eli varmamıştı işte! Onun yerine bu çiftlik ağası arabasını çalıştırmış ve eldivenli yumruklarını sıkarak kendine doğru sallayan sabırsız şoförlerden oluşan bir kuyruğu peşine takarak, kent merkezine doğru yola koyulmuştu. Şimdi de, yani saat henüz üçe gelmeden Storgata Caddesi’ni geçerek, ters yönde yol alıyordu.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.