İndim Zaman Bahçesine

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Latin Amerika'dan Uzakdoğu'ya dünyanın dört bir yanını arşınlamış, toplumsal-siyasal pek çok olaya tanıklık etmiş deneyimli gazeteci ve fotoğrafçı Güneş Karabuda, bu kez belleğinin objektifini kendi geçmişine yöneltiyor: Mektebi Sultani'den İsveç'e uzanan renkli bir yaşamdan kesitler... "... Az kalsın unutuyordum, başka bir zenginliğim daha var tabii: Harcanmayan, yitirilmeyen ve kimsenin benden alamayacağı 'anılarım'... Moliere'in cimrisi gibi, bu anıları dolap sürmelerinde saklayacağıma, sizlerle paylaşmak istedim!..."

Hafta sonları, İsveç'in kırsal kesiminde insanların en sevdiği eğlence, dans etmek. Orman veya bir göl kenarında, genellikle bir iskele üzerinde toplanan halkın, küçük bir orkestra eşliğinde, bir türlü kararmayan gecenin geç saatlerine kadar sarmaş dolaş dans etmesi görülmeye değer... Kuzey'in beyaz gecelerinde, insanın izlemeye doyamadığı bu pastoral manzarayı bozan bir şey var: Bakıyorum, ağaçların arkasında yarı saklanmış durumda birçok kişi, içki şişelerini başlarına dikiyor. Öyle bir iki yudum değil, her seferinde şişenin yarısı gidiyor! İçtikleri şarap filan olsa neyse, tüketilen barut gibi ülke ürünü olan Akvavit... Sonra dans pistine yampiri, yengeç gibi, zil zurna gelen ayyaş takımının nasıl dans ettiğini tahmin etmek güç değil. Zavallı kızlar, kavalyelerini ayakta tutmak için olağanüstü çaba sarf ediyorlar. İlk kez, İsveç'le ilgili olumsuz bir şey yakalamaktan neredeyse memnunum, demek ki o kadar hatasız ve mükemmel bir millet değilmiş diyorum. İsveçlilere kötü değil, tersine iyi puan vermek geliyor içimden!.. Bir an önce İsveççeyi öğrenmem gerekiyor. Bu insanlarla yaşamı paylaşacak, burada oturacaksam bu dili acilen sökmem gerek. Bir mesleğe doğru yönelmemin de zamanı gelmiş bulunuyor. Oldum olası resme karşı bir ilgi duymuşumdur, resim yapmaya hiçbir yeteneğim olmamasına karşın, resmin rengini, ışığını ve kompozisyon oluşumlarını incelemek her zaman ilgilendirmişti beni... Hollandalı ustaların, özellikle Vermeer'in ışığını, Velázquez ve El Greco'nun karanlık gölgelerini, Fransız empresyonistlerinin soluk pastel renklerini dalıp, uzun uzun izlediğimi anımsıyorum...

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.