Gılgamış Destanı - Gençler için

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Bilgin Adalı'nın aslen Jean Bottéro'nun metninden, ayrıca başka metinlerden de yararlanarak çocuklar ve gençler için yalınlastırdığı Gılgamış Destanı'nı Mustafa Delioğlu resimledi.

Önsöz

İnsanoğlu, tarih içinde belli bir gelişim sürecini tamamladıktan sonra, sürekli olarak iki şeyin ardından koşmuştur: Bilgi ve ölümsüzlük.

Gördüklerini, yaşadıklarını anlamak, çevresindeki dünyanın gizlerini öğrenip açıklamak, yeni şeyler bulmak, bulduklarını geliştirmek en büyük tutkusu olmuştur insanların.
Günümüzde de böyle değil mi bu?
Ölüm ise, bugün olduğu gibi, 3.000, 10.000, 100.000 yıl önce de korkutucu olmuştur insanoğlu için. İnsanların, ölümsüzlüğün peşinden koşması da, bilmediğimiz zamanlardan bu yana, bir başka büyük tutku olarak süregelmiştir.
Gılgamış, günümüzden yaklaşık 4.300 yıl önce yazılmış, bilinen en eski yazınsal metindir. 19. yüzyıla kadar unutulmuş olan bu öykünün metinleri, İÖ 7. yüzyılda yaşamış olan ve insanlık tarihinin ilk kitaplıklarından birini oluşturan, Asur İmparatorluğu’nun son büyük kralı Asurbanipal’in Ninova’daki kitaplığında 12 tablet halinde bulunarak gün ışığına çıkarılmıştır. 12. tablette Enkidu’nun ölümünün bir başka anlatımı yer alır. Biz bunun yerine, Sümerce bir tabletten yararlanarak, Gılgamış’ın ölümünü anlatmayı seçtik.
Metindeki boşluklar, Mezopotamya ve Anadolu’da bulunan başka tabletlerden elde edilen bilgilerle tamamlanmıştır. Ayrıca, Gılgamış üstüne Sümerce yazılmış beş şiir bulunmuştur. Günümüzde, bu metinleri birleştirerek öykünün tamamını öğrenebiliyoruz.
Okuyacağınız destanda Gılgamış, bir kent devleti olan Uruk’un Kralı olarak tanıtılıyor. Araştırmalar, bu ünlü kahramanın İÖ 2600 dolaylarında yaşamış olabileceğini gösteriyor.
Günümüze ulaşan tüm eski destanlarda olduğu gibi, çok güçlü bir savaşçı, iyi bir hükümdardır Gılgamış. Ne var ki, kendisinden sonra yaratılan kahramanların hepsinden farklı bir yanı vardır. O, bir bilgedir. Düşmanlarını yok etmekle, düş gücümüzü zorlayan yaratıklarla boğuşup onları ortadan kaldırmakla, halkı için yararlı işler yapan iyi bir hükümdar olmakla sınırlı değildir onu bir destan kahramanı yapan erdemler. Gılgamış, bilgeliğiyle, yeryüzünde olan bitenleri bilmesiyle de ünlüdür ve “bilgi”nin peşinde koşan bir kahramandır aynı zamanda. Yüzlerce yıl sonra yaratılmış olan Homeros’un destanlarındaki kahramanlarda bile göremeyiz böyle bir özelliği.
Tanrılar, tanrısal kavramlar, ölümsüzlük, tanrıların ölümsüzlüğü karşısında ölümlü insanın erdemleri, insan yaşamının anlamı ve değeri ilk kez, insanlık tarihinin bu en eski destanında, günümüz insanını bile şaşırtacak doğru saptamalarla karşımıza çıkar. Destanın, yaratılışından 4.300 yıl sonra, yani günümüzde bile, okuyanlarda yarattığı heyecanın nedeni bu olmalı.
Ölüme karşı çıkmak için büyük çabalar harcamış, uzun yollar aşmış, onca serüvenin sonunda ise, onurlu bir insan olarak yaşayıp gelecek kuşaklar tarafından, insanlığa yararlı, onurlu bir insan olarak anılmanın, ölümsüz ama tanrıların kölesi olmaktan daha güzel, daha doğru olduğunu anlayan ve anlatan ilk kahramandır Gılgamış.
Günümüzde kutsal sayılan ve yazılma tarihi bu destandan çok sonra olan din kitaplarında anlatılan kimi öykülere, örneğin Nuh Tufanı’na da (halkını ve tüm canlıları tufandan kurtaran Utnapiştim, Nuh’tan başka birisi olabilir mi) rastlarız Gılgamış destanında.
Elinizdeki, çocuklar ve gençler için yalınlaştırılmış metin, Jean Bottéro’nun Akkadcadan Fransızcaya yaptığı çevirinin, Orhan Suda tarafından dilimize aktarılan Türkçe çevirisini ana kaynak olarak alıyor. Metnin daha anlaşılır olabilmesini sağlamak amacıyla, kimi karışık bölümlerde, Stephen Mitchell’in Gilgamesh kitabından da yararlandık. Ancak, söz konusu iki kitap da, Akkadca metne bağlı olarak, Gılgamış’ın uzun yolculuğundan Uruk’a geri dönmesiyle biter. Biz bu metnin sonuna, yukarıda da değindiğimiz gibi Sümerce tabletlerde rastlanan, Gılgamış’ın ölümünü anlatan bir bölüm ekledik. Öykü böylece tamamlanmış oluyordu.
Öykünün daha kolay anlaşılabilmesini sağlamak için, özüne dokunmadan, yer yer eklemeler yaptık. Uzun yinelemelerden oluşan kimi bölümleri de kısaltma yoluna gittik. Ayrıca, Bottéro’nun, farklı yerlerde (ve farklı dillerde) bulundukları için, kitabına, “Eski Versiyonun Parçaları” olarak aldığı, öyküyü tamamlayan parçalardan kimi bilgileri de, Mitchell’in çevirisine uyarak metnin içine yerleştirdik. Böylece öykünün sürekliliğini sağlamaya çalıştık.
Özgün metin, kırık, kısa dizelerden oluşmakta. Bu dizelerin önemli bir bölümünü birleştirerek, metnin daha kolay anlaşılır olmasını sağlamaya çabaladık. Yine Bottéro’nun metninde bulunan çok sayıdaki dipnotun, yalnızca metnin anlaşılmasına yardımcı olacağına inandığımız bölümlerini verdik. Kimi bilgileri metnin içine yedirmenin okuyucuya kolaylık sağlayacağını düşündük.
Yukarıda da değinildiği gibi, öykünün özü bozulmadan, günümüz genç okuyucuları için hazırlanmış özgür bir metin bu. Ama destanın tümünü okumaya zamanı ya da sabrı olmayan herkesin keyifle okuyabileceği bir metin olduğuna da inanıyoruz.
İnsanlık tarihi, birbirine geçmiş bilgilerden oluşan bir zincir gibi uzanıyor zaman içinde. Gılgamış destanı, bu zincirin en önemli halkalarından biri. Yeni bulgular, kazanılan yeni bilgiler ışığında, önemi giderek artıyor bu en eski destanın. Ama bunlar, araştırmacıların, bilim adamlarının işi.
Biz şimdi kendi konumuza dönelim, bakalım Gılgamış ne yaşamış, günümüze ulaşan tabletlerde bu destanı yazanlar Gılgamış’ın öyküsünü nasıl anlatmış…

 


Bilgin Adalı

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.