Freud Olmak: Bir Psikanalistin Gelişimi

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Psikanalizin yanı sıra edebiyat ve yayıncılık alanındaki çalışmalarıyla tanınan Adam Phillips sıra dışı bir Freud biyografisi sunuyor okura. Kişinin hayat hikâyesini temel alan bir tedavi yöntemi olan psikanalizin kurucusu olan Freud’un, doğumundan 50 yaşına kadarki hayat hikâyesi, Freud’un nasıl Freud olduğunun hikâyesi aynı zamanda.

Böylece Freud’dan sonra onu kendi bakış açısından değerlendireceksek, onun ya da herhangi bir başkasının yaşamına dair bilgimize –ve aslında onun yaşamını bilme arzumuza– biraz ironi katmalıyız. Çünkü Freud’un sorguladığı ve bize farklı okumayı öğrettiği tam da yaşamlarımız ve başkalarının yaşamlarıyla ilgili kendi kendimize anlattığımız hikâyelerdir.

Freud’un yaşam öyküsünü anlatmak kolaydır. 1856’da Moravya’daki Freiberg’de doğdu, o dönem Habsburg İmparatorluğu’nun bir parçası olan yer şimdi Çek Cumhuriyeti sınırları içindedir, adı Pribor’dur. Viyana’nın 250 km kuzeyindeki bu küçük pazar kasabası, küçük bir Yahudi cemaati dışında neredeyse tamamen Katolik’ti. Freud’un babası genellikle yün ticareti yapan bir tüccardı ve Sigmund Freud babasının kendisinden 20 yaş küçük bir kadınla yaptığı ikinci (belki de üçüncü) evlilikten olan yedi çocuktan –beş kız, iki oğlan– ilkiydi. Jacob Freud’un önceki bir evliliğinden iki oğlu vardı. Freud üç buçuk yaşındayken iflas etti ve aile önce bir yıllığına Almanya’nın Leipzig şehrine, sonra da Freud’un 1938’e dek yaşayacağı Viyana’ya taşındı. Freud, 1865’te Viyana’da Sperl Gymnasium okuluna gitti. Kısa bir süre hukuk kariyeri yapmayı düşündükten sonra 1873 ile 1882 arasında Viyana Üniversitesi’nde tıp okudu, üçüncü yılında Karşılaştırmalı Anatomi’de uzmanlaştı. Belirgin bir mesleki gelecek olmadan fizyolojide araştırmalar yaptıktan sonra 1885’te birkaç aylığına büyük nörolog Charcot’yla çalışmak üzere Paris’e gitti, 1886’da geri dönüp “Nöropatoloji alanında Privatdozent” olarak Viyana’da kendi muayenehanesini açtı. Aynı yıl, dört yıl süren nişanlılığın ardından Martha Bernays’la evlendi. Bernays ondan beş yaş küçüktü ve seçkin bir Alman-Yahudi ailesinin torunuydu (dedesi Hamburg Başhahamlığı yapmıştı). Çiftin birbiri ardı sıra altı çocukları –üç kız, üç oğlan– oldu. Freud’un babası 1896’da 81 yaşındayken öldü.

Freud önce sözde histerik hastalarda hipnotizma yöntemini kullandığı yoğun klinik çalışmayla ve erkeklerle –en başta 1870’lerde tanıştığı doktor Josef Breuer (d. 1842) ve 1887’de tanıştığı Berlin’den kulak, burun, boğaz uzmanı Wilhelm Fliess (d. 1858), sonra yüzyılın sonunda daha genç erkekler, en başta Carl Jung (d. 1875), Alfred Adler (d. 1870), Karl Abraham (d. 1877), Otto Rank (d. 1884) ve Sandor Ferenczi’yle (d. 1873)– bir dizi tutkulu ilişki sayesinde klinik psikanaliz uygulamasını icat etti (bu terimi ilk kez 1896’da kullanacaktı). Psikanaliz ilk hastalardan birinin sözleriyle bir “konuşma tedavisi” idi, doktorla hasta sohbet etmekten başka bir şey yapmıyorlardı. Hasta divanda uzanıyor, analist arkasında oturuyor ve hastaya “serbest çağrışım” yapması yani analistin yanıtlarıyla dikkati dağılmadan rüyaları dahil aklına ne gelirse söylemesi talimatını veriyordu, bu arada doktor hastanın çocukluk deneyimlerini netleştirip, yorumlayıp, yeniden yapılandırıyor, ama tedavinin bir parçası olarak ilaç vermiyor ya da fiziksel temasta bulunmuyordu. Amaç yeniden tanımlama yoluyla semptomların değiştirilmesi ve acının hafifletilmesiydi.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.