Başucumda Hayat / Mutlu Bir Ölümün Güncesi

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Başucumda Hayat, kas erimesi hastalığına yakalanan ve tekerlekli sandalyede de olsa hayata sıkıca sarılmasını ve mutluluğu kovalamasını bilen Kemal Uluer'in çarpıcı hikayesini anlatıyor. Kemal Uluer, 27 Aralık 2001'de gereği kadar yaşadığına karar vererek intihar etti. Hem de üzerinde araştırma yaptığı Aborjinler gibi, bedenine zarar vermeden. Büyük ses getirecek bu kitap, tekerlekli sandalyeye mahkum olmadan ve engel tanımadan yaşanmaya adanmış bir hayatın bir mutluluk güncesi. Kitabın sonunda yazarın yaptığı on resim ve fotoğraf albümü de yer alıyor.

Otuz dokuzuncu günümüz. Böylece otuzlu günleri de bitirmiş olduk, sıra geldi kırklara. Bugün banyomu yaptım. Öğleden sonra annem dışarı çıktığı için ben de salona doğru uzandım; formum gayet yerinde, neredeyse ikinci bir tur bile atabilirdim. Salonumuzda bir değişiklik yok fakat geçen yıl yaptırdığımız salon giriş kemerinde çatlaklar oluşmuş, gel de ustalara kızma şimdi! Usta deyince, o konuda bütün bilgi ve beceriye sahip insan aklımıza geliyor, ancak ülkemizde bu niteliklere sahip insan bulmak çok zor; bizdeki ustalar ya kalfa ya da çırak düzeyinde. Yapılan bu iş ne kadar dayanır, daha dayanıklı olması için neler yapılabilir, bizim ustaların hiç umrunda değildir; onlar işlerini bitirdiler mi ertesi gün yıkılsın umurlarına gelmez. Aslında işlerine sahip çıkıp küçük detaylara önem verseler, hem kendileri piyasada tutulur hem de müşteriler memnun olup ikinci bir masraf yapmazlar. Bence bu kemerde kullandığı alçıpanları birleşme yerinden bantlasaydı bu çatlaklar meydana gelmezdi. Bunun maddi masrafı ne kadar dersiniz, üç kuruşluk şey, ama zamanında yapılmayınca şimdi yeniden alçı çek, yeniden boya, hem harcanan emeğe, hem zamana ve hem de paraya yazık değil mi? Boşa giden hiçbir şeyi sevmem, en ufak şeyin değerlenmesini isterim, ben değerlendiremezsem bir başka insanın değerlendirmesini isterim. Kâğıt mendil kullanırken katlarını açarım bazen üç, bazen dört kat çıkıyor ancak son zamanlarda hep üç katlılara rastlıyorum (herhalde onlar da tasarruf yapıyorlar), böylece bir mendil yerine üç dört mendil oluyor ve ben daha az mendil kullanıyorum. Kâğıt mendillerin fiyatı çok ucuz, kullanabildiğin kadar kullan mantığı, bana uygun gelmiyor. Ekonomide üretim sınırlı olduğu için fazladan yaptığımız her tüketim diğer insanların hakkına tecavüz gibi geliyor. Ancak bu mantığı suiistimal etmek isteyenler, "Sen diğer insanları düşünüyorsan, hiç tüketmemen gerekir" diyebilirler; benim savunmuş olduğum görüş hiç tüketmemek değil, sadece ihtiyacımız olduğu kadar tüketmek, gereksiz harcama yapmamak, marka tutkusundan vazgeçerek bir mala iki kat para ödememek. Sanırım bu tuzağa en fazla düşenler de kişilikleri daha tam gelişmemiş genç kuşak. Belli arkadaş grubu oluşturmak için sadece dış görünüşe önem veren bu gençler pahalı markaların en büyük tüketicileridirler. Bunların markalı tüketime harcadıkları aynı parayla markasız olandan üç beş tane alınabilir; o zaman markasız olandan alıp, fazlasını alamayanlarla paylaşmak daha insalcıl değil midir? Bunu gerçekleştirebilen gençler eski gruplarına kabul edilmeyecekler ve edilseler bile, artık bu gençler, onlara dönmeyip daha üst düzeyde iç görünüşe önem veren grupları bulacaktır. İhtiyacımızdan fazlasına sahip olduğumuzda bunu diğer insanlarla paylaşarak coşkumuzu, sevincimizi ve mutluluğumuzu fazlasıyla artırabiliriz, bu fırsatı niye kaçıralım!

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.