- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Yazılı Kaya
-
Kategori:
Edebiyat / Öykü -
Yazar:
Nursel Duruel -
ISBN:
978-975-08-4428-7 -
Sayfa Sayısı:
72 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Mart 2019
Nursel Duruel ikinci kitabı “Yazılı Kaya”da öykünün sınırsız olanaklarını araştıran, yeni biçimler yaratan, kısa, kıvrak, vurucu metinler ortaya koyuyor. Bilinçaltımızda yer etmiş kültürel simgelerle, geleneksel metaforlarla, kısacası tarih, arkeoloji ve mitolojiyle beslenen öyküyü şiirsel bir dile kavuşturuyor, masalsı bir havaya sokuyor. Dokunulmamış zamana, gidilmemiş yere, gizemli söze, anlaşılmamış insana ilişkin duyarlıklar geliştiren, imgeler üreten zengin bir kitap “Yazılı Kaya”.
1982 yılında ilk kitabı Geyikler, Annem ve Almanya ile çağdaş öykücülüğümüzün ustaları arasına giren Duruel’in yazarlığını eleştirmen Füsun Akatlı şöyle değerlendirmişti: “Öykücülüğümüzün sessiz ve derinden kaynayan, ama bir o kadar güçlü ve sağlam akan bir ırmağı sayıyorum bu yazarı. Titiz, ince eleyip sık dokuyan, ayrıntılara yaşarlık kazandıran bir öykücü ile karşı karşıyayız.”
Karşımda duran aynı adamdı. Yani aynı gibi gözüken bir başka adam.
Nesi değişmiş, diye düşündüm. Yaşı yine belli değil, yüzü aynı durgunlukta... Bunları düşünerek yüzüne bakmak daha da tedirgin etti beni. Elimdeki metinleri gösterip kısaca hazırladığım diziden söz ettim ve ayağa kalktım. O da kalktı. Konuşmalarımı dinleyeceğini, bu konunun onu da ilgilendirdiğini söyledi, sonra belli belirsiz elini uzattı. Tokalaşacağız sandım. Tam ben de uzatacaktım, baktım pantolonunu silkeliyor. Davranışlarını, özellikle böyle önemli sayılamayacak anlık davranışlarını kestiremediğim insanlar, oldum olası huzursuz eder beni. Nezaketleri de pençe gibi gırtlağıma yapışır. Ayrımına varmadan, daha yüksek sesle, sözcükleri sertleştirip köşelendirerek konuşmaya başlarım. Söz aralarında kalan boşlukları, susuşları doldurmakla görevliymişim, doldurmazsam tehlikeli alanlarda gezinecekmişiz gibi, gereksiz yere bol söz harcarım. Bu, daha da sıkar canımı, patavatsızlık yapmak için dayanılmaz bir istek duymaya başlarım. O anda da aynı isteği duyuyordum. Beni geçirmek üzere kapıya doğru yanımda yürüyordu. Ayağına çelme takabilirdim, pantolonuna fiskeler atan parmaklarını yakalayıp hadi tokalaşalım, diye uzun uzun sallayabilirdim. “Cevaplarını merak etmediğin soruları niçin soruyorsun? Gözlerin ciddi bakıyor, ama sen komiksin” diyebilirdim. Ve bunları yapabilseydim rahat, özgür bir nefes alabilirdim. Hiçbiri olmadı. Kapıda birkaç nezaket cümlesi daha söyledik karşılıklı.