- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Unutulmuş Yazılar
-
Kategori:
Edebiyat -
Yazar:
Memet Fuat -
ISBN:
978-975-363-648-2 -
Sayfa Sayısı:
296 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 1998
"Unutulmuş Yazılar", Memet Fuat'ın bütün yazılarının derlenmesi yolunda yeni bir adım. Kitaptaki yazıların büyük çoğunluğunu 1951-1955 arasında dergi ve gazetelerde yayımlanmış yazılar oluşturuyor: "İlk denemeler, ilk eleştiriler, ilk tartışmalar, ilk incelemeler..." Ayrıca, üç yıllık bir suskunluktan sonra, 1958'de başlayıp 1960'a kadar süren dönemde yazılıp yayımlanmış deneme, eleştiri ve tartışma yazıları, incelemeler, kitap eleştirileri, müzik yazıları, konuşmalar: "Böylece, (...) 1951 ile 1960 arasında yayımlanan, ama 'Düşünceye Saygı'ya alınmayan yazılar bir araya getirilmiş oldu." "Unutulmuş Yazılar'ı çıraklık yazılarımı derlerken, yerli yabancı ustalarımı sevgiyle, saygıyla andım. Ne çok borçlanmışım onlara..."
Eleştirinin "l"si
"Yeditepe"nin 15 Mayıs 1952 tarihli sayısında, Attilâ İlhan'ın eleştiri üzerine bir yazısını okudum. Umduğum kadar iyi değildi. Aceleye gelmiş olacak. Bir kere yer yer eksikti. Sonra doğruluğu su götürecek sözleri, üstlerine basa basa, değişmez gerçeklermiş gibi söylüyordu. Üstelik bir yerde de, hem okuyucuları, hem sanatçıları bir kalemde küçümseyivermişti: "Son zamanlarda gittikçe yayıldığını sandığım bir alışkanlığımız var. Tenkid etmekten yermeyi anlıyoruz." Öyle sanıyorum ki, eleştirmenler ya da okuyucular arasında, eleştirinin yalnızca yermek olmadığını bilmeyen yoktur. Bu, ortaokulda öğrenilen bir şey. Attilâ İlhan eleştirmen yokluğundan ikide bir nasıl yanıp yakıldığımızı anlatarak söze başlamış. Ona sorarsanız böyle kuru kuruya sızlanmakta bir yarar yok. Önce eleştirinin ne olduğu sorusuna "belli, temiz ve durulmuş bir cevap" verebilmemiz gerek. Bu girişi yaptıktan sonra, eleştirinin ne olduğunu kendisi açıklamaya uğraşmış. Vardığı sonuç şu: "Demek ki tenkit etmek, belli bir şeyi, belli bir bilgi ve hassas bir ölçüye göre ölçmek, değerlendirmek sayılabilir." Bu tanım yanlış değil ama çok sınırlı. Hele sanat eleştirisi düşünülürse eksikliği büsbütün ortaya çıkıyor. Eleştiri yalnızca ölçmek, değerlendirmek değildir. Attilâ İlhan'ın savunduğu görüşü, yıllarca önce, bir İngiliz eleştirmen, Matthew Arnold, şöyle belirtmiş: "Eleştirinin amacı bütün yapıtlar arasından en okunmaya değer, en önemli olanları bulup çıkarmak, okuyucunun ilgisini onlara çekmektir."