New York Kullanma Kılavuzu

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Fotoğraf, kitap, film ve performans projeleriyle dünya çapında dikkatleri üzerine çeken Fransız sanatçı Sophie Calle'in çağdaş kavramsal sanatta önemli bir yeri var. Sophie Calle bu kez Paul Auster'dan New York'ta nasıl yaşanacağına dair talimatları aldı ve New York Kullanma kılavuzunu kaleme aldı. YKY'den çıkan bu ilginç kitabın ilk bölümü Paul Auster'ın Leviathan merkezli talimatlarından ve Calle'in uygulamalarından oluşuyor. Talimatlar; "Gülümsemek", "Yabancılarla Konuşmak", "Dilenciler", "Evsizler" ve "Bir Yeri Benimsemek" üzerine. Fotoğraflarla zenginleştirilen New York Kullanma Kılavuzu, Türk okuru için ilginç bir deneyim olacak.

Oda 25. 16 Şubat / 19 Şubat

16 Şubat Pazartesi. 9:00. 25'e giriyorum. Burası girdiğim ilk oda ve bu katta bundan başka tek yataklı oda yok. Yatağın üzerine bırakılmış, açık mavi kenar şeritli, kırışık lacivert pijamanın ve kestane rengi eski deri terliklerin görüntüsü beni heyecanlandırıyor. Odada bir erkek kalıyor. Pek az ipucu var. Lavabonun kenarında: kir pas içinde kırık dişli bir tarak, diş fırçası, diş macunu, deodorant. Masada: Time dergisi, Herald Tribune, bir kitap, 198. sayfası işaretlenmiş, S. Maugham'ın The Moon and Sixpence'i. Pencerenin dış pervazında, iki kesekâğıdı içinde elmalar ve portakallar. Başucu sehpasının üzerinde karton kapaklı bir defter buluyorum: gezi günlüğü. Şöyle bir gözden geçiriyorum. "Friday: Rome... Tuesday: Florence..." ve dün yazdığı satırlar: "Arrived in Venice this morning... Up to my room, had a bath, a couple of oranges + apples + will crash. I have told the desk to wake me up at 8.30 + will go to the market which Rob says is ex." İki de Paris adresi buluyorum: Kont ve Kontes M.'nin, konsolos O.'nun adresleri. Kendimi durduruyorum. İlk günden her şeyi tüketmek istemiyorum. Yatağı topluyorum ve odayı terk ediyorum. Saat 9:15.
17 Şubat Salı. 9:30. Bugün küçük giysi dolabını açıyorum. Az sayıda ama kaliteli giysi: tüvit, yünlü kumaş... Renkler sade: gri, lacivert, kahverengi. Çekmecenin dibinde büyük beyaz bir slip var. Dolabın bir köşesinde, neredeyse boş bir bakım çantası: içinde sivilceler için bir gece kremi, bir ruj kutusunun içine konmuş iğne iplik -tıraş makinesinin olmadığını fark ediyorum- ve yanında getirdiği giysileri kaydetmiş olduğu bir liste yer alıyor. Listeden, bugün mavi bir pantolon, mavi bir tişört ve bir anorak giymiş olduğu sonucunu çıkarıyorum.
Odayı toparlıyorum ve ardından günlüğünü okumaya başlıyorum. Venedik'le ilgili bölümleri okuyorum ve İngilizceden çeviriyorum. "15'i, Pazar. Venedik'e bu sabah geldik. Trene bindik. Gerçekten görülmeye değerdi. Araba yok, yalnızca küçük sevimli sokaklar ve kanalların üzerindeki küçük köprüler. Çeşit çeşit, ilginç içkiler içtik. Otele geri döndük. Ben tek başıma küçük bir odada kalıyorum. Bir koşu gidip bir kilo elma ve portakal aldım, sonra onları pencerenin pervazına koydum. Dışarı çıktık ve çok güzel bir yürüyüş yaptık. Güzel bir çorba içtim, domatesli spagetti yedim, beyaz şarabı biraz fazla kaçırdım. San Marco Meydanı'na gittim, bir grappa içtim. Pek hoşuma gitmedi. C. oteline geri döndüm. Biraz uyudum. Rob'la yürüyüşe çıktık. Bir bara takıldık. Bir bira söyledim. Dönüşte Rob yukarı çıktı. Resepsiyondan bir kartpostal aldı. Otelin barına gittim ve bir bira + sig. içtim, Ol'e uzun bir kart yazdım. Odama dönünce banyo yaptım, portakal ve elma yedim. Olduğum yere yığılacağım. Resepsiyondan beni 8.30'da uyandırmalarını istedim. Çarşıya gideceğim."

Koridordaki gürültüler beni uyandırdı. Günlüğü kapadım. Onu yerine koyduğum anda içeri girdiler. Temizlik bezlerimi ve kovamı kaptım (fotoğraf makinem ve kayıt aletim orada saklıydı), gözlerimi yere indirdim ve gizlice sıvıştım. Tıpkı öngördüğüm gibi giyinmişti, 27-28 yaşlarında, sarı saçlar, yumuşak bir yüz. Kendimi onu unutmaya zorluyorum.

18 Şubat Çarşamba. 9:40. Portakalları ve elmaları bitirmiş. Çöp kutusu meyve kabuklarıyla dolu. S. Maugham'ın kitabı hâlâ 198. sayfasında. Odada hiçbir şey değişmemiş. Bu sırada kapıya asılmış olan kirli çamaşır torbası ilgimi çekiyor ve onu yatağın üzerine boşaltıyorum. Yeniden günlüğü okumaya başlıyorum. 16'sında tek kelime yok ama 17'sinde şu birkaç satır: "Dün gezindim. Restorana gittim. Harika lazanyalar yedim. Bugün, dünyanın en iyi restoranı sayılan "Harry's Bar"da öğle yemeği yedik. Tabii çok iyiydi. Nefis bir sosla hazırlanmış sebzeli makarna yedim. Öğleden sonra Steve McQueen'in bir filmini İtalyancasından izledim. Bir meydanda bira içtim ve sonra bir çocuk bana askıntı olmaya çalıştı. Sanırım gece, bu yüzden, karabasanlar göreceğim."
"...Then some guy tried to pick me up. I think I will have a bad dream about it tonight". Ve burada kesiliyor. Bir de bir Olivier R. adında birine yazılmış bir kartpostal buluyorum (ama adres yok). Kartta 25 numaralı odanın müşterisi son yemeğini ayrıntılarıyla betimlemiş.

19 Şubat Perşembe. Öğlen. Gitmiş. Portakal kabuklarını çöp kutusunda, üç taze yumurtayı pencerenin pervazında ve kalan kısmını benim bitirdiğim bir çörek parçasını ortada bırakmış. Onu özleyeceğim.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.