Nemesis

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

1944 yazında, polio salgını New Jersey’nin Newark şehri sakinlerinin ama özellikle de çocukların hayatlarını cehenneme çevirirken genç beden eğitimi öğretmeni Bucky Cantor şehrin Yahudi mahallesindeki bir okulun bahçe sorumlusu olarak görev yapmakta ve burada oynayan çocukları hastalıktan korumaya çalışmaktadır. Şehirden ve salgından uzaktaki bir yaz kampında çalışan sevgilisi Marcia’yı bir mutluluk hayali olarak bir an olsun aklından çıkarmayan Bucky bu hayale bir an önce ulaşmak için acele ettiğinde bütün hayatını değiştirecek bir seçim yaptığının farkında değildir.

Philip Roth Nemesis’te Antik Yunan tragedyalarını akla getiren sarsıcı bir hikâye anlatıyor. Nemesis salgın hastalıklar, ölüm korkusu, sorumluluk, vicdan ve inanç üzerine unutulmayacak bir roman.

Hem edebiyat hem de hayatta bir ustalık dersi.
“The Guardian”

Roth’u böylesine önemli bir romancı yapan şey, sıradan olanla derinlemesine ciddi olanı zahmetsizce bir araya getirmesinde yatıyor.
“The Independent”

Nemesis zekice bir şaşırtmacaya sahip, ustaca kurgulanmış, sürükleyici bir roman.
“J.M. Coetzee”

O yaz ilk polio vakası Haziran ayının başında, Anma Günü’nün hemen ertesinde, şehrin öteki ucundaki fakir bir İtalyan mahallesinde baş gösterdi. Şehrin güneybatı köşesindeki Yahudi mahallesi Weequahic’te bu vakadan haberimiz olmamıştı, daha sonra Newark’ın bizimki hariç neredeyse bütün mahallelerinde münferit olarak beliren on iki vakayla ilgili de hiçbir şey duymamıştık. Ancak Dört Temmuz öncesi, şimdiden şehirde kırk vaka bildirilmişken, akşam gazetesinin baş sayfasında ‘Sağlık İdaresi Ebeveynleri Polioya Karşı Uyarıyor’ başlıklı bir makale yayımlandı. Makalede görüşlerine başvurulan Sağlık İdaresi amiri Dr. William Kittell, anne babaları çocuklarını yakından izlemeleri ve eğer bir çocukta baş ağrısı, boğaz ağrısı, mide bulantısı, boyun tutulması, eklem ağrısı ve yüksek ateş gibi belirtiler tespit ederlerse derhal bir doktorla irtibata geçmeleri konusunda uyarıyordu. Dr. Kittell, her ne kadar kırk vakanın polio sezonunun ilk günlerinde normalde bildirilenin iki mislinden fazla olduğunu belirtse de 429.000 nüfusa sahip bir şehir için poliomiyetilis salgını şeklinde tanımlanabilecek bir durumun söz konusu olmadığının açık bir biçimde anlaşılmasını istiyordu. Bu yaz da her yaz gibi endişeye mahal veren ve uyarınca hijyenik önlemler alınmasını gerektiren bir durum vardı fakat ortada anne babaların, yirmi sekiz yıl önce ABD’nin kuzeydoğusunda baş gösteren ve 6.000’i ölümle sonuçlanan 27.000 vakanın görüldüğü, o ana dek bildirilmiş en büyük salgın olan 1916 polio salgını esnasında olduğu gibi “mazur görülebilecek” bir telaşa kapılması için henüz bir sebep yoktu. O yıl sadece Newark’ta 1.360 vakayla karşılaşılmış, bunların 363’ü ölümle sonuçlanmıştı.

1916’ya kıyasla polioya yakalanma olasılığının önemli ölçüde azaldığı bir zamanda, bir yıl içinde karşılaşılan vakaların sayısı ortalamada seyretse dahi, bir çocukta kalıcı hasara yol açıp onları sakat bırakan veya demir akciğer adıyla bilinen, metalden yapılmış silindir şeklindeki bir solunum aygıtı olmaksızın nefes alamaz hale getiren –ya da solunum kaslarını felç ettikten sonra ölümle sonuçlanma ihtimali bulunan– hastalık, muhitimizdeki anne babalarda epey evhama neden olmuş ve yaz aylarında okul tasası olmadan bütün gün ve alacakaranlığın uzun sürdüğü akşamlar boyunca sokakta oynama imkânı bulan çocukların huzurunu kaçırmıştı. Polio nedeniyle ağır hasta düşmenin dehşetli sonuçları karşısında duyulan endişe, hastalığı tedavi eden herhangi bir ilaç ya da bağışıklık sağlayacak herhangi bir aşının bulunmayışıyla daha da perçinleniyordu. Polio –ya da hastalığın yalnızca küçükleri etkilediği düşünüldüğü için konulan adıyla çocuk felci– belli bir nedeni olmaksızın herhangi bir kişinin başına gelebilirdi. Hastalığın pençesine yakalananlar her ne kadar genellikle on altısını geçmemiş çocuklar olsa da, tıpkı zamanın ABD başkanı gibi, yetişkinler de bu hastalığa ağır bir şekilde tutulabiliyordu.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.