Mağara Arkadaşları

  • Mağara Arkadaşları
PAYLAŞ
YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Aşkın, yalnızlığın, ölümün gerçeği; sevincin, yaşamın, insanın öyküsü; hem kısacak, hem de bir ömür kadar uzun olsa da, yazılan, okunan, yaşanan her an bir başka sevinç, yeni bir öykü... Mağara arkadaşları, ayrı dünyaları, ayrı yüzleri, apayrı aşkları, gerçeği ve ölümü buluşturuyor. Ansızın, yeniden, şimdi...

Ayyıldız Apartmanı yedi katlıdır. Gökyüzünün de, yeryüzünün de yedi katlı olduğu söylenir. Bir hafta yedi gündür ve yedi kez okunup üflenir insan. Renk çarkında yedi renk vardır. Pitagoras felsefesine göre yedi, dörtle üçün toplamıdır ve bu, insanın tanrıyla birliğini ifade ettiği için kutsal sayılır. Elbette ki, Ayyıldız Apartmanı'nın Pitagoras felsefesinden haberli olduğunu ve bu felsefeye dayanarak yedi sayısına taktığını söylemek mümkün değildir. Ayyıldız Apartmanı, çeşitli vesilelerle karşısına çıkan yedi sayısıyla, kendisinin yedi katlı oluşu arasında, tamamen tesadüfi olarak bir bağıntı bulmuş, bunda bir hikmet olduğu varsayımından hareket ederek, epeydir içinde bulunduğu, kendisini kedere ve ümitsizliğe sevk eden acıklı durumdan kendisini kurtaracak köklü bir kurtuluş arama, daha doğrusu bekleme dönemine girmiştir. Nedir Ayyıldız Apartmanı'nı kedere ve ümitsizliğe sevk edecek kadar acıklı olan durum? Buna daha sonra geleceğiz. Bir, üç, yedi, on, kırk bir gibi sayılara, her biri kendine göre bir kutsallık atfetmiş olan üç büyük dinin, vaktiyle buluştuğu İstanbul şehrinin yedi tepeli olmasına, Ayyıldız Apartmanı'nın da bu tepelerden birinde bulunmasına tesadüf gözüyle bakılabilir mi? Bu şehrin yedi tepeli olmasına bir tesadüf dense bile, plaka numarasının otuz dört, yani dört artı üç, eşittir yedi olması da mı bir tesadüftür? Niye sekiz veya altı etmez o plaka numarasındaki sayıların toplamı da, yedi eder? Ayyıldız Apartmanı yedi sayısının karşısına çıkardığı, cevapları doyurucu olmayan gizemli soruları, bu yediye takma dönemi içinde alabildiğine çoğaltmıştır. Ayyıldız Apartmanı, yedi sayısının kendisi için önemini keşfettiği günlerde, karşısına hep yedi sayısının çıkmasını, bir tesadüf olarak görmemektedir. Aynı günlerde, yedinci katta oturan Ayyaş Yazar'ın bütün randevularını iptal edip, yudum yudum içki içerken hayranlıkla seyrettiği filmin adının Yedi Samuray, beşinci katta oturan, yatak odasını salona taşımış bunak ve pis ihtiyarın, yatağının hemen yanı başına koyduğu küçük tüpgazın üstünde patlattığı mısırları yatağına uzanmış bir halde atıştırırken seyrettiği müzikal filmin adının Yedi Kocalı Hürmüz ve ikinci katta oturan, henüz yirmi bir (ki üç kere yedi yirmi bir eder) yaşındaki, hafifmeşrep genç kızın, yüzüne haftada bir uyguladığı yoğurt, bal ve kivi püresi maskesini hazırlarken seyrettiği filmin adının Yedi Kadın olması da mı bir tesadüftür? Ayyıldız Apartmanı için, bunlara tesadüf demek mümkün olmadığı gibi, bütün bunların arka arkaya gelmesi, üç veya kırk bir kadar ulvi bir sayı olan yedinin kutsallığının, kafasına dank etmesi için verilmiş işaretlerdir. Ayyıldız Apartmanı yedi kattan müteşekkil olmasının kendince önemli olduğunu Ayyaş Yazar'ın, sahafların raflarında unutulmuş birtakım eski yazı kitapları, fotokopileri, çeşit çeşit ansiklopedileri karıştırıp, dini bir hikâyeden hareketle, büyük bir özen ve de eleştirel bir gözle yeni bir hikâye yazması sırasında fark etti. O zamana kadar, daha sonra belirtecek olduğumuz, içinde bulunduğu çıkmaza hayıflanmakla yetiniyor, bundan bir kurtuluş olamayacağına inanarak, kaderin hazin sonunu hazırlamasını bekliyordu. İşte tam o sıralarda kasıtsız olarak, gelişigüzel bir şekilde, yedi sayısına takmak üzereydi. Yedi katlıydı. Pencerelerini topladığında yedinin katlarına ulaşıyordu. Kapılarını topladığında da öyle. Tam yetmiş yedi basamağı vardı. Bin dokuz yüz kırk iki yılında yapılmıştı, rakamları tek bir sayı elde edinceye kadar topluyor, karşısına yedi çıkıyordu. Elli iki yaşındaydı, yine rakamları toplayınca yediyi buluyordu. Müteahhidi yedi kardeşin en büyüğüydü. Bulunduğu şehrin plaka numarası zaten malumdu. Sokağında tam yedi apartman vardı. Bunun gibi birkaç tecrübeden sonra, karşısına hep yedi sayısının çıktığını fark etti. Başlangıçta bunu pek de önemsemedi. Bunun bir tür 'aritmomani' yani rakamlarla kafayı bozma olduğunun bilincinde değildi, hiçbir zaman da böyle düşünmedi. Ancak içinde bulunduğu durumu feleğin bir sillesi, büyük bir bahtsızlık olarak değerlendirdiği için Ayyaş Yazar'ın yazdığı hikâyeyle birlikte, yedi katlı olmasının bir tesadüf olmadığına, bunun bir anlamı olduğuna kendini kolayca inandırdı. Yedinin içerdiği uyum kendisinde mevcuttu. Bu bir tesadüf olamazdı. Dolayısıyla hemcinslerinden, yani şehre şöyle bir tepeden baktığında, --gerçi artık tepeden bakamıyordu, çünkü yeni yapılan bütün binalar kendisinden uzundu-- gördüğü şık, yeni ve kibirli bütün apartmanlardan daha üstün bir tarafı, adeta kutsanmış bir yanı vardı. Aynı Meryem Ana'nın bütün kadınlardan daha güzel olmadığı, ama bir azize olduğu için hepsinden üstün oluşu gibi. Her ne kadar küçük bir ayrıntı yedi sayısının getirdiği ve bir tek kendinde var olan uyumu bozuyorsa da, ki Ayyıldız Apartmanı buna pek önem vermiyormuş gibiydi, beklediği son gerçekleştiğinde, adeta bir efsane haline gelip, dillerde dolaştığında hemcinsleri 'evet, bizim kadar şık, hoş ve yeni değildi ama, kutsaldı' diyecekler, genç yüzlerine belli etmemeye çalıştıkları kıskançlık gölgeleri düşecekti.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.