Hırçın Prenses Goncagül

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Başka Bir Hayat İstemek...

Ya da Kendi Hayatını Kendin Seçmek
Goncagül bir sarayda doğar. Bir prensestir. Ama alışageldiğimiz bütün prenses hikâyelerinden farklı bir hikâyesi vardır onun. O mutsuz bir prensestir. Çünkü dantellerle, simli ipliklerle süslü elbiselerinden; çevresini saran düşes, leydi, şövalye ve uşak ordusunun kendisine yağdırdığı övgülerden, pohpohlamalardan ve sahteliklerden fena halde canı sıkılmaktadır. O, hiçkimsenin aklına gelmeyen, bambaşka bir hayat düşlemektedir. En önemlisi, kendi hayatını kendi seçmek istemektedir. Ama ne yaparsa yapsın alkışlarla karşılanan sarayda, kendisini nasıl ifade edeceğini bilememektedir. Bunun bir yolunu bulana kadar hırçınlaştıkça hırçınlaşan Prenses Goncagül’ün sıradışı, sürprizle biten, ayrıksı prenses hikâyesini Fulvia Degl’Innocenti yazdı, Francesca Carabelli resimledi, Filiz Özdem çevirdi.

Kralın ve kraliçenin kızı Goncagül’ün doğumu nedeniyle öyle bir bayram havası esiyordu ki sarayda!
Dantellerle, simli ipliklerle süslü elbisesiyle beşiğinde yatıyordu bebecik. Bütün saray ahalisi etrafında toplanmış, şimdiden, küçük bir prensesmiş gibi ona bayılıyorlardı.
Goncagül’ün yaygaralarına övgüler düzen bir koro eşlik ediyordu:
“Aman da ne altın gibi bukleler!”
“Aman da ne pırıl pırıl gözler!”
“Aman da ne narin bir ten!”
“Aman da ne yumuşak yanaklar!”
“Aman da ne tombik tombik eller!”
Her yapmacık sözün ardından düşesler ile uşakları, leydiler ile kâhyaları, genç kızlar ile şövalyeleri gayet kararlı bir ses tonuyla şöyle diyorlardı:
“Büyüdüğü zaman kesin bir kralla evlenecek.”
Goncagül beşikteyken, etrafında neler olup bittiğini anlamıyordu. Kendisine yöneltilen bütün övgülere gülücükler atarak agucuklarla karşılık veriyordu.
* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.