Aklın Çıkmazları

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Sergey Korsakov, Alois Alzheimer, James Parkinson, Hans Asperger… Hepsi de ismi bir hastalıkla, sendromla ya da otistik bir bozuklukla eşanlamlı olmuş saygın bilim adamları. Bu psikiyatr ve nörologların isimleri kulağa aşina gelse de, bizzat kendileri ve keşifleri sırasında içinde bulunulan koşullarla ilgili çoğunlukla pek az bilgiye sahibiz. Bu kişiler tam olarak neyi keşfetmişlerdi? Hastaları kimlerdi? Douwe Draaisma, "Aklın Çıkmazları"yla beyin üzerine yapılan araştırmaların tarihçesini sürükleyici, aydınlatıcı ve zaman zaman dokunaklı bir anlatımla ele alıyor. Draaisma’nın isabetli tespitleri ve incelikli üslubu sayesinde, Asperger, Bonnet, Capgras, Clérambault, Korsakov ve Gilles de la Tourette sendromları; Alzheimer ve Parkinson hastalıkları; Broca ve Brodmann alanları; Jackson epilepsisi ve Gage matrisi hep birlikte gözlerimizin önünde canlanarak unutulmaz hikâyelere dönüşüyor.

Alacakaranlık Çökerken Görüntüler Belirir: Bonnet Sendromu

1759 yılının baharında, Cenevre’de, emekli sulh yargıcı Charles Lullin uzun bir yazı dikte etmek üzere sekreterini odasına çağırdı.1 Lullin’in yaşı ilerlemiş, doksana yaklaşmıştı ve görme duyusu zayıflıyordu. Sekreterine, 1753 yılının Ekim ayında sol gözünden bir katarakt ameliyatı olduğunu yazdırdı; 1756 yılının Eylül ayına kadar dışbükey bir lens yardımıyla görebilmiş fakat şimdi gözündeki ışık tamamen kaybolmuştu. Lullin, sağ gözünden de katarakt ameliyatı olmuş ve okuyup yazacak kadar olmasa da, bu gözünde ışığa karşı bir parça duyarlılık kalmıştı. Bunun üzerine kendisine gazete okuması için bir hizmetkâr tutan Lullin, kaydetmek üzere olduğu tuhaf deneyimlerin gözünden kaynaklanan sorunlarla ilgili olduğu kanısındaydı.

1758 yılının Şubat ayında, Lullin’in görüş alanında garip nesneler uçuşmaya başladı. Bunlar ilk defasında, köşelerinde golf topu büyüklüğünde küçük sarı halkalar bulunan mavi bir mendile benzeyen görüntüler olarak tezahür etti. Mendil, Lullin’in gözlerini hareket ettirdiği noktaya doğru uçuşuyordu: ister bir duvara, ister yatağına ya da bir duvar halısına bakıyor olsun, mendil, odasındaki tüm sıradan nesnelerin görüntüsünü  kapatıyordu. Lullin’in aklı tamamen başındaydı ve etrafta gerçekten uçuşan bir mendil olduğuna asla inanmamıştı. Görüntünün kaybolmasını sağlamak da zor değildi: Tek yapması gereken gözlerini sağa doğru hareket ettirmekti, böylece odasındaki aşina olduğu nesneleri tekrar görebiliyordu. Gördüğü tek nesne mendil değildi. Ağustos ayında bir gün Lullin’in iki torunu uğradı. Lullin, şömine rafının karşısında, tekerlekli sandalyesinde oturuyordu ve ziyaretçileri sağ tarafındaydı. Sol tarafında iki genç adam figürü belirdi. Adamlar, kırmızı ve gri renklerde muhteşem pelerinler giyiyorlardı ve şapkalarının kenarları gümüşle işlenmişti. “Ne kadar da yakışıklı adamlarla birlikte gelmişsiniz buraya! Neden bana geleceklerini söylemediniz?”2 Fakat genç kızlar kimseleri görmediklerine yemin ettiler. Tıpkı mendil gibi, iki adamın görüntüsü de kısa bir süre sonra kayboldu. Daha sonraki birkaç hafta boyunca bu iki adamı, tümü kadın olan birçok hayali ziyaretçi izledi. Kadınların saçları çok bakımlıydı ve birkaç tanesinin başının üzerinde küçük birer kutu vardı. Bir gün bir işi hallettikten sonra Lullin’in odasına gelen hizmetkârının ardından iki devasa kadın peydahlandı. Kadınların her ikisi de o kadar uzundu ki kafaları neredeyse tavana değiyordu.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.