- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Taş Devri
-
Kategori:
Edebiyat / Öykü -
Yazar:
Ali Teoman -
ISBN:
978-975-08-1980-3 -
Sayfa Sayısı:
128 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Mart 2011
Ali Teoman’dan “yeni” bir öykü kitabı: Taş Devri
Taş Devri, Ali Teoman’ın beşinci öykü kitabı. Gizli Kalmış Bir İstanbul Masalı (1991), İnsansız Konağın İkonu (1993), Pervaneler (1998), Aşk Yaşama Çok Uçuk (2006) ile kendi çizgisini derinleştiren Teoman, ustalıkla kullandığı bilinçakışı teknikleri ve söz oyunlarını bu kitapta iyiden iyiye üç boyutlu, plastik bir yapıya kavuşturuyor.
Ali Teoman, biçimle dili, sözle anlamı, işitsellikle görselliği, acıyla alayı kaynaştırarak öykücülüğümüzün yenilikçi damarını kabartıyor.
“Roma Hamamları” adlı öyküden...
Şimdi düşününce anlıyorum ki, sen de sikkeye hile kattın.
Sen ki gölgen hep çevremde bulunur, fakat ne öyle zarara ve ne de mahcubiyete fazla cinayetler işlediğin için bağlısın.
Eğer yalan söylemiyorlarsa, bu iblisler bizim yüzlerce kez işlediğimiz günahlar için gelmişlerdi. Pek gazaplanmış olsalar gerek.
Gerileyecek denli çevik olsa ve cinayetlerini artırsa, tavşan gibi kaçıp giderdi. Ama uzunluğu bir mil ve genişliği yarım mil olan bir çemberle yakalandığında, dininden dönmüştü.
Hepimize mücazat olsun! Herkes bizi menfur sürünün içinde aramak için üzerimize saldıracaktır.
Oysa ben kalkmış olurdum. Şimdi ise saçlarımı korkudan dikilten bir susuzlukla karnımı içeriye katlanmış buluyorum. Arkama bakarak diyorum ki: Bulut gibi yükselen bu müteaffin suları bastıran onlardır. Üstat, ben ki ikimizi mel’unlardan korkarım, peşlerine sıkı sıkı sarılmış yatan da yine benim.
Bununla öyle meşguldü ki, kötü söz söylemek için dumanlar çıkar gibi tüten iki safradan şişmişti. Bana, kafan ateş gibi yanıyor, dedi.
Bu gayyaya düştüğüm zaman keşke bir ayna olsaydım. Fakat onlar çehrene yalatmak için fazla yalnızdırlar. Üstelik öyle olmasa bile, ebediyen bu kadar süratle aksettiremezdim.
Bir tanesi Yusuf’a töhmet altındaki gecelerini anlatırken, aynı şekilde ayrı odalarda onları dinliyordum. Üstadımı öteki Truvalı müverrihlerin arasında buldum. Bunlardan Had, bir hummalıydı. Şayet yamaç biraz sağa ötelense, inmek üzereydim. Hendeğe inebilirsek, bize korktuğumuz gibi hitap ettiğini işitince yaklaşmakta olan felakete uğradığımızı görüp belki isminin bu derece yüzülmüş kanatlarını açarak yumruk vururdu. Ama ben onu kof bir davul gibi patlattıklarını gördüm. Üstadım her şeyin rüyadan ibaret olması hususunda ona alevin etrafını sardığı bir şeye sanki mevzunlaşan bir tokat atarak durmadan kaçan kendinden bir kimse gibi ben de sözümona bir gömlek giymeyi bile unutarak öylece duruyordum. Önden hiç kımıldamıyordum, ama birden kollarımın arasına aldığımda, filhahika bilmeden özür dileyene kadar serbesttir, diye düşündüm.
Tepenin zirvesinde etrafını kapayan sarp kaya boyunca kolu bu kadar atik değildi. Bir su hendeğinden akan ağrıları daha az utandırıcıydı şimdi. Hatta su beni bir arkadaş gibi seviyordu. Onun için müteselli ol, dedim kendi kendime. Şayet sırf bu yamaçtan aşağı kavga eden insanların arasına düşersen, çark kanadına asla dökülmeyenin bulunduğunu aklından çıkarma.
Fakat Truva’da sorulduğunda, henüz ayak basmıştı ki, zebanileri dinlemek arzusuyla bayılana kadar iyi şehadet etmediydi. Onlarsa dağın zirvesinde gözüktüler, fakat mülevves gözlerini asla unutamıyordum. Üstat, zannedersem, ağaç ve saraylarda hüküm süren bu seslerin biz yaklaşınca önümüzde öyle aldatıldıklarını ve bütün kalpleri aleyhime çevirdiğimi tahmin etti ve dedi ki: Onlar lanete uğradılar ve tahrik ettiler. Şerefliyse bu ağaçların birinden gelecektir. Eğer hiddet kötü niyete veya mateme dönerse, fikrini hemen değiştirir. Havlayan köpek onu dişlediği zaman, bu halden ıstırap duyacaktır. O zaman elimi biraz uzağına büyük bir tevehhürle kaldırdığım nefretten ölüm sayesinde bir dal kopardım. Ağ beni haklı benliğime karşın tuzağa düşürmüştü. Beni niye kırıyorsun, diye inlediğini hissediyordum. Ağacın yeni köklerinin hakkı için, diye feryat etti. Sonra efendimin aslan kesilerek itimadını haykırmasını şöyle ya da böyle gizlemekte gecikirsen, heyhat, ikimizden biri yeryüzüne inecektir.
Beni niçin paralayorsun?
Peşimizden geliyorlar bile.