Tarih Boyunca Sanat - Dünya Sanat Tarihinde Üsluplar ve Akımlar

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Dünyanın Sanat Tarihi YKY’ den çıktı.

Akıcı dili ve eser resimleriyle çok renkli, keyifli bir kitap: Tarih Boyunca Sanat Dünya Sanat Tarihinde Üsluplar ve Akımlar

Uzman bir ekip tarafından hazırlanan “Tarih Boyunca Sanat” MÖ 9. yüzyıldan günümüze sanatın tarihini üsluplar ve akımlar üzerinden sunuyor. Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e, dünyanın dört bir yanında ortaya çıkmış sanat akımlarını önemli eser örnekleriyle birlikte en yetkin biçimde özetliyor.

“Tarih Boyunca Sanat” yalnızca Batı geleneğini değil Hindistan, Çin, Japonya, Güney Amerika ve Afrika’dan yayılmış en önemli ve etkili üslupların, okullarla akımların 150’sini tanıtıyor.

Antik Yunan sanatından İnternet Sanatına, Rönesans’tan Pop Art’a, belli başlı sanat akımlarına ayrılan sayfaları dönemlerin önemli olaylarını içeren birer takvim tamamlıyor. Kitap, günümüzden yola çıkarak geriye doğru sanat akımlarını tanıtıyor, böylece sanatın nasıl geliştiğini gösteriyor. Okur, önceki ve sonraki sanat üslupları, sanatçılar ve eserler arasındaki bağlantı noktalarını görebiliyor.  Sanatta üslup ve akımlar türlü yollarla saptanır. Bazıları benzer düşünce tarzını veya bakış açısını paylaşan kafa dengi sanatçıların bir araya gelmesiyle şekillenir. Bazıları ortak tekniklere veya temalara yönelen sanatı anlamaya çalışan tarihçilerin geçmişe dönük kurduğu gruplardır. Öte yandan tarihin yönünü değiştirme veya statükoyu pekiştirme ya da sil baştan başlama kararlılığıyla siyasal gerekçelerden doğmuş olanlar da vardır.  Tarih Boyunca Sanat bu üslupların her türüne yer veriyor. Tarih Boyunca Sanat sanata yepyeni bir gözle bakma, çevremizi, dünyayı yorumlamanın yollarını yeniden şekillendirme çağrısı olarak tanımlanıyor.  Sanat öğrencileri kadar sanatla, kültürle, tarihle ilgilenen her okurun ilgisini çekecek bir çalışma. Kütüphanelerin başköşesine alınacak bir kaynak kitap.

Sanatta üslup ve akımlar türlü yollarla saptanır. Bazıları benzer düşünce tarzını veya bakış açısını paylaşan kafa dengi sanatçıların bir araya gelmesiyle şekillenir. Bazıları ortak tekniklere veya temalara yönelen sanatı anlamaya çalışan tarihçilerin geçmişe dönük kurduğu gruplardır. Öte yandan tarihin yönünü değiştirme veya statükoyu pekiştirme ya da sil baştan başlama kararlılığıyla her ikisini birden reddetme çabasıyla siyasal gerekçelerden veya sosyal ya da kültürel koşullara tepki olarak doğmuş olanlar da vardır.

"Tarih Boyunca Sanat" yalnızca Batı geleneğini değil Hindistan, Çin, Japonya, Güney Amerika ve Afrika’dan yayılmış en önemli ve etkili üslupların, okullarla akımların 150 kadarını tanıtmaktadır. Günümüzden yola çıkarak zamanı geriye doğru takip eden okurlar sanatın daha önceki fikirlerle inanışları nasıl ele alıp onlarla yeniden bağlantı kurarak, daha doğrusu yeni bağlantı noktaları bularak nasıl geliştiğini keşfetmeye özendirilir. Örneğin, 1990’ların Genç Britanyalı Sanatçıları ve 1980’li yılların Neo-Geo eserlerine aşina olan biri, Jeff Koons ile Damien Hirst’ün yirminci yüzyılın başındaki Dadaizm’in yergici tutumlarıyla hazır kalıplarını ödünç aldığını, Duchamp’ın karşı-sanat tavırlarını yücelterek pazarladıklarını keşfeder. 1980’lerin ortasında Çinli sanatçılar, 1985 Yeni Dalga akımının bir kolu hem Çin hem Rusya’nın yirminci yüzyıl ortasındaki Sosyalist Gerçekçilik anlayışından aldıkları, devletin dayattığı işaret ve sembolleri alaycı bir biçimde protesto sanatında kullanmışlardı. Yirminci yüzyıl ortasındaki Soyut Dışavurumculuk’un kökleri on dokuzuncu yüzyıla, İzlenimcilik’in ressam fırçasını ilk kez gevşek tuttuğu döneme uzanır ve bugün Klasik sanatı nasıl gördüğümüzü büyük ölçüde İtalyan Rönesansı belirlemiştir.

"Tarih Boyunca Sanat" her bir üslup ve akımı ortaya çıktığı dönemler bağlamında incelemektedir, çünkü ürettikleri sanatı anlamanın yolu sanatçıların yaşadıkları toplum ve kültürü anlamaktan geçer. Çünkü sanat tarihi açısından kültür tarihi çok önemlidir, ayrıca bütün sanat kültürel olarak kendine özgüdür. Örneğin, Kübizm’in görsel sentaksı kısmen Picasso’nun Batı geleneği dışından Afrika masklarına duyduğu hayranlıktan esinlenilmiş, dünya çapındaki sanatçılar tarafından benimsenmiş ama bilhassa Batı’dan uzakta çalışan sanatçılarca farklı yollarla aktarılmış ve sonuçta kendi sanatsal ortamlarının ifadesi olmuştur. Bugün durduğumuz yerden sanatın tarihine bakmak onun geniş bir disiplinler ve etkiler yelpazesinde, çoğu kez yılan gibi kıvrılarak özgürce gezindiğini gözler önüne serer.

Etiyopya doğumlu Amerikalı sanatçı Julie Mehretu’nün "Deneysel Yapılaşma, İstanbul" gibi bir çalışma günümüzün küresel toplumundaki aşırı uyarılmanın yanı sıra geçmişle bağların kaçınılmaz olmasının yansımasıdır. Avrupa ile Asya arasında duran İstanbul sırasıyla Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının başkentiydi. Bayrakları, İslami motifleri ve çok katmanlı bir eser olan Aya Sofya kilisesi/camii/müzesiyle bu karmakarışık, coşkulu modern metropol bağlamında milliyetçilik, din, sanat, spor ve siyaset temalarını mercek altına alır.

Ayrık toplumların ve sanat uygulamalarının siyasal, dinsel, ekonomik ve kültürel zaman çizelgeleri arasındaki kesişmeler sanatın kronolojik veya coğrafi bir boşlukta yaratılmadığını gösterir. Sanat tarihini anlamanın doğru ya da yanlış bir yolu yoktur, disiplinin yapısını kurma ve bozmanın hep yer değiştiren kipleri durgunluğa karşı koyar. Bu kitap sanata yepyeni bir gözle bakma, çevremizi saran dünyayı yorumlamanın yollarını uyarlayıp yeniden şekillendirme çağrısıdır.

İnternet Sanatı

1990’ların başında açılan World Wide Web yeni bir çağın habercisi, küresel ağlarla bilgisayarların açtığı çığırın öncüsüydü, yakın tarihte çöken Sovyet Blok’undan sonra tek-kutuplu dünyanın ortaya çıkışını simgeliyordu. Gelişen bir ağ olan İnternet kendi içinde inceleme ve deney yapılabilen, topluluk, etkileşim ve yaratıcılıkta yepyeni kategorilerin hayal edildiği bir alan haline geldi. Dijital sanat, net.sanat veya web sanat diye de anılan İnternet Sanatı ise sanatçıların internete keşfedilecek, şekil verilecek ve meydan okunacak bir sanat aracı gibi yaklaşmaları sonucunda bu teknolojinin doğrudan karşılığı olarak doğdu. Evrensel olarak erişilebilir ve alabildiğine genişleyebilen bir sanat vaadi ta yirminci yüzyılın erken avangard umutlarına kadar uzanırken, İnternet sanatı bilgi çağının belirleyici araçlarını kullanmada ve başka amaca uyarlamada eşsizdir.

Bu sanatın temel özelliği bizzat teknolojiyi incelemesi ve günlük hayatın içinde görünmesidir. JODI ortaklaşa çalışmasının arkasındaki ikili Joan Heemskerk (d. 1968) ve Dirk Paesmans (d. 1965) dijital ortamlarla etkileşimde yeni kipler kurmaya çalışırken bildik yazılım, ağ tarayıcıları, arama motorları ve diğer çevrimiçi projelerle yeni araçlarla çalışmaları bozar, başka bir amaca uyarlarlar. GEO GOO’da (2008) sanatçılar aksaklık ve arızaları Google Haritalar’ın içine programlayarak çevrimiçi hizmetin simgeleriyle ikonlarını yarı soyut dekoratif bir sanat çalışmasına dönüştürürler. Bilerek hedef şaşırtıp aynı zamanda donatan böyle bir proje kolajın anarşik tarihini miras alırken (bkz: s. 160-61) diğer yandan da Hollanda Altın Çağı’na ait çok süslü haritaları çağrıştırır. (s. 278-79).

İnternetin karmaşık ve siyasallaşmış kamusal alanında sanatçıların onun demokratik özerkliğine titizlenmeye ve korumaya çalışması şaşırtıcı değildir. I/O/D kolektifi tarafından yaratılan (1997- 8) bir proje olan "Web Stalker" (ağ avcısı) kullanıcılarına giriş yaptıkları herhangi bir web sitesinin işleyişini –HTML kodlama– açığa çıkaran alternatif bir web tarayıcı sundu. Yes Men Dünya Ticaret Örgütü’nün resmi web sitesini klonlayıp başka kılığa sokup bozarak hicveden, sonunda üyelerinden birini bu uluslararası kuruluşun ‘temsilcisi’ olarak televizyona çıkaran ünlü bir gruptur. Bunun gibi projeler sanat çalışmasıyla siyasal eylemcilik arasındaki sınırı bulandırır ve 1983’te bilgisayar programcısı ve eylemci Richard Stallman (d. 1953) tarafından kurulan Free Software Movement (Özgür Yazılım Hareketi) gibi İnternet’teki eylem gruplarının ve Wikileaks gibi daha yeni ihbarcı örgütün de tarihini hatırlatır. İnternet sanatı bir eserin neye benzeyeceği konusunda sadece geleneksel nosyonlara meydan okumakla kalmaz, sanatçı ile izleyici arasındaki ayrımı da inceler. Bilgi ‘kolaylaştırıcısı’ olarak sanatçının rolü CALC kolektifi ile Johannes Gees tarafından ortaklaşa başlatılan bir çalışma olan "Communimage" gibi projelere yansır. "Communimage" katılımcıları kendi resimlerini yayınlamaya çağıran, sonra da görsel bir bütün oluşturmak üzere onları birbiriyle bağdaştıran çevrimiçi bir projedir. Bu, kendi içinde ilerleyen ve kesintisiz ve ortak çalışma büyümeye ve şekil değiştirmeye devam eder. "Communimage" ortaklaşa yaratıcılık için alan sunarak katılanlara İnternet’in demokratik, birleşik bir bütün olma potansiyelini görselleştirme olanağı sağlamaktadır.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.