Şiir Üzerine Notlar

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Şiir Üzerine Notlar, Türk şiirini oluşturan tek tek şairlerin bir araya getirildiği bir anatomik harita... Dağlarca'dan Murathan Mungan'a, Haşim'den Enis Batur'a, geçmişi ve bugünüyle, Türk şiiri için ince elenip sıkı dokunmuş yazılar...

Türk Şiirinde İçerik Gelişimi Üstüne Notlar

Fazıl Hüsnü Dağlarca

ÇOCUK VE ALLAH: Bir olgun çağ kitabıdır, sahibi henüz genç de olsa. Dağlarca'da bir biçim, öz, dil birliği ta Çocuk ve Allah ile başlamaktadır. Şiirlerinde öz üstüne söylenenler, biçim ve dil üstüne de söylenmiş olmaktadır. Bir bu konuda mıdır kaynaşıp bütünleşme? Doğan Hızlan'ın da belirttiği gibi (Papirüs. Sayı I.) onun bütün şiirleri birbirine bağlıdır. Bir büyük özü geliştirmek, bütünlemek için yazılmışlardır. Ama o öz, ozan yaşadıkça gelişecek sürekli bir özdür.

Bir de ozanın dünya ile, doğa ile, tanrı ile, tinsel ve tensel bütünleşmesi var. Şiirinin, yaşamı ile bütünleşmesi var. O yüzden Dağlarca'yı ayırıcı değil birleştirici, ilinti kurucu, tümevaran yöntemlerle değerlendirmek gerekli. Son gördüğümde Asû’yu incelediğimi söylemiştim. Hemen sordu: Şiirler arasındaki bağları yakaladınız mı? O bağları da, başka bağları da yakaladım. Şiirlerindeki dengeyi gördüm. Cemal Süreya'nın da üstünde durduğu gibi (Yeni Dergi. S.19) dilin neden özentisiz, süssüz, yalın kullanıldığını anladım. Bir de şunu anladım ki, Dağlarca öyle herkesle birlikte küçük incelemelere sığdırılamaz. Ayrı bir uzmanlığı geliştirmeli insan. “Dağlarca Uzmanlığı”nı.

Gelelim Çocuk ve Allah’a. Dağlarca çocukluğunun ikinci çağını yatılı okulda geçirmiş. Evinden, sevdiklerinden ayrı. Bu onda acılar, özlemler, tedirginlikler geliştirmiş ama sağlamlaştırmış, genişletmiş de onu.

Dünyası tekdüzelikten kurtulmuş. Geçmiş, gelecek zaman, içinde bulunulan zaman aynı yoğunlukta yaşanmış. Çocuk ve Allah ile başlayan yoğun şiir gelişimi kendi kendine yeterlik, kendi kendini bütünleme, sanatıyla bütünleşmenin kökenlerini o yıllarda aramalı. Çocuk ve Allah bu konuda bize ışık tutuyor.

Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi?
Arzu dolu, yaşamak dolu
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan?
(Çocuk ve Allah, Bu Eller miydi?)

Korunmuş, özenle bakılmış, renkli bir çocukluğa özlem.

Nerde babamın ölümüne ağladığım gecelerin karanlığı,
Nerde o keder ki ruhumu her an tabiata verir
Anamın o güzel ahret inancı nerde
Nerde, dünyanın ufuklar arası bilindiği altın devir?
(Nedamet'ten)

Tedirginlik de özlemle birlikte işleniyor. Dağlarca'da bu tedirginlik duygusu bir geçmiş zamanla, yaşanılan arasında değil, gece ile gündüz, karanlık ile aydınlık arasında da değişiyor. Gece, karanlık tedirginlikle bütünleşiyor. Bir korkuyu geliştiriyor. Öyle bir korku ki bir ucu ozanın kendiyle hesaplaşmasına, günahlarını saymasına, Tanrıya sığınmasına dek varıyor. Öteki ucu ise inançsızlığa.

Ne bir inanç ne bir düşünce
Yalnız yaşadığımdır kalbimde kalan
Serçeler gibi uçmuş altın dallarımdan
Niçinler ve çünküler...

Oysa, şöyle de demişti:

Rabbim bırakma beni korkuyorum
Ki bütün azalarım yaşamakta.

O, bütün içtenliğiyle yaşadığını yazan ozan, insanın olumlu ve olumsuz duygularıyla, düşünceleriyle ikili gelişmeler içinde olduğunu, bununla bütünleşmeye vardığını bir iyice gösterir. Dağlarca için, Cemal Süreya'ya “Doğal Ozan” dedirten budur. Yalnız bu “Doğal Ozan” nitelemesini açmak, hafiflikten kurtarmak gerekir. Ben Cemal Süreya'nın “İki Dönem” ayrımına da katılmıyorum. Dağlarca, ilk şiirlerinden son şiirlerine dek kendini kendi çizgisinde akıl ile geliştirmiş bir ozan. “Sezgi” sözündeki ağırlıksız anlam da Dağlarca'ya yakışmıyor. Yukarda söylediğim gibi onu bir bütünün geliştiricisi olarak almak, incelemek zorundayız. Cemal Süreya'yı yanıltan, onun, bilinen dünya görüşlerinden, felsefe kuramlarından birini kendine seçmeyişi, onları kendi kuramında birleştirerek bütünlemeye çalışması olmaktadır. O hem özgündür, ne bir ozana, ne bir başka düşünüre benzer; hem bütün dünyaya, bütün düşünlere, geçmişe, geleceğe, maddeye, anlama aynı derecede açıktır. Hepsi arasında en insanca dengeyi kurmaya çalışır. Başardığı yer, kendini Tanrı diye ilân ettiği yerdir.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.