Osmanlıcılık, Ulusçu Akımlar ve Masonluk

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılı, Doğu ve Batı’nın ‘’Büyük Hesaplaşma’sına tanıklık eder. Avrupa’nın gölgesi altında yürütülen modernleşme çabaları, bu hesaplaşmanın Osmanlı tarihindeki görünen yüzüdür. Karanlıkta kalan diğer yüzde ise, imparatorluk mirasını kendi çizdikleri haritalara paylaştırmak isteyen uluslararası güçlerin oynadıkları siyaset satrancı vardır. Masonluk, Osmanlı modernleşmesi üzerine çöken bu puslu havanın yarattığı başlıca tartışma konularından birisi olmuştur.

Paul Dumont, yakın tarihimizin arka planında yer alan mason localarını, Fransız arşiv belgelerine dayanarak tarafsız bir gözle inceliyor. Yeni Osmanlılar hareketiyle başlayıp İttihat ve Terakki’ye kadar uzanan siyaset kulvarında ilgi odağı olmayı bugün de sürdüren pek çok konu ve aktör, bu titiz araştırmanın ortaya koyduğu belgelerle tarih sahnesindeki gerçek yerlerini almakta.

İstanbul’da ilk mason localarının 18. yüzyıl başında ortaya çıktığı söylenir.1 Ama Osmanlı masonluğu gerçek atılımını ancak Tanzimat döneminde, 1850 ile 1875 arasında yaşamaya başladı. II. Abdülhamid’in saltanatının arifesinde imparatorlukta onlarca loca vardı. Bunların büyük bir bölümü İstanbul’a yerleşmişti; ama büyük taşra kentlerinde ve özellikle İzmir, Beyrut ve Selanik’te de belli sayıda loca vardı. Bütün bu localar çeşitli yabancı obediyanslara bağlıydı. Özellikle her ikisi de dünyanın bu bölümünde çok faal olan Fransa Maşrık-ı Azamı ve İtalya Maşrık-ı Azamı iyi temsil ediliyorlardı. Ancak bu iki egemen obediyans İngiliz, Yunan ve Alman localarının rekabetini de hesaba katmak zorundaydılar.

Çok sayıdaki bu mahfillerin imparatorluğun son günlerindeki siyasaî, sosyal ve kültürel evrim içinde oynadıkları rol tam olarak neydi? Şimdiye dek birçok tarihçi bu soruyu ortaya atmıştır.2 Ama önerilen cevaplar oldukça belirsiz kalmıştır. Bunun nedeni aslında Osmanlı masonluğunun tarihi hakkında çok az şey bilinmesidir. Bu konuyu biraz ayrıntılı bir biçimde ele alan birkaç çalışma da birçok kulaktan duyma rivayete yer vermekte ve az çok hayal ürünü tahminlerle dolup taşmaktadır.3 Batılı masonluklar hakkında sayısız –ve genellikle kaliteli– inceleme bulunmasına rağmen, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki mahfiller neredeyse bakir bir alan oluşturmaktadır. Daha yapılması gereken çok büyük bir anlama çalışması bulunmaktadır.

Benim incelememin hedefi bu uzun soluklu göreve bir katkıda bulunmaktır. İşin en başında zorunlu bir saptama yapmam gerekiyor. Okuyacağınız bu çalışmada 19. yüzyıldaki Osmanlı masonluğunun eksiksiz bir genel özetini yapmaya çalışmadım. Böylesi bir girişim gerçekten yararlı olmasını engelleyebilecek sayıda soru işaretleriyle dolu olacaktı. Ben açıkça daha mütevazı bir niyetle sınırlı kaldım. Benim çalışmamın amacı, esas olarak bir küme yayımlanmamış belge sunmak ve bu malzemelerden yola çıkarak bazı locaların tarihinin çerçevesini çizmek.

Fransa Maşrık-ı Azamı’nın arşivlerinden yararlandım. Bu nedenle araştırmam zorunlu olarak sadece Fransız obediyansından mahfilleri kapsıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nda temsil edilen diğer obediyanslara da bir göz atmak kuşkusuz ilginç olurdu. Ama erişebildiğim belgelerin sınırlarına uymak durumundaydım. Kaldı ki, Fransa Maşrık-ı Azamı arşivleri bu halleriyle pek çok bilgi açlığını gidermeye yeterlidir. Gerçekten de Doğu’ya yerleşmiş tüm Fransız localarının yazışmaları –birkaç boşluk olsa da– bu arşivlerde saklanmaktadır. Bunlar, bazıları 19. yüzyıl başına kadar geri giden onlarca dosya oluşturmaktadır.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.