Mahvolmuş Bir Tanrı

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

“Mahvolmuş Bir Tanrı”, “Hayat Sil Baştan”ın kahramanı Ursula’nın kardeşi Teddy’nin hayatını konu alıyor. Teddy büyür ve İkinci Dünya Savaşı sırasında pilot olarak İngiliz Hava Kuvvetlerine katılır. Savaştan sonra babasının “Ne bat ne çık, ortalarda bir yerlerde kal” öğüdüne uyarak şair olma hayallerinden vazgeçer. İlk aşkıyla evlenir, öğretmenlik yapan eşiyle ve kızlarıyla birlikte uzun ve sıradan bir hayat sürer.

Dört kuşak boyunca karakterler arasında ileri geri sıçrayışlarla 1920’lerden 2000’lere kadar neredeyse yüz yıla tanıklık eden romanın ekseninde Teddy’nin savaş tecrübesi yer alsa da, Atkinson aslında Todd ailesinin oluşturduğu mikrokozmos aracılığıyla Savaş ertesinde toparlanmaya çalışan İngiltere’yi mercek altına alıyor.

Yazar, renkli kişilikler ve sürprizlerle dokuduğu romanında, alttan alta kurmacanın kendisini de sorgulamaktan geri kalmıyor.

Havaalanının bitimini belirleyen çalılıklara kadar yürüdü.

Sınırda devriye geziyordu. Adamlar buna onun ‘günlük yürüyüşü’ diyor ve yürümediği zaman endişeleniyorlardı. Batıl inançları vardı. Herkesin batıl inancı vardı.

Çalılıkların ötesinde, geçen sonbaharda sürülmüş çıplak tarlalar uzanıyordu. İlkbaharın büyülü dönüşümünü, donuk kahverengi toprağın parlak yeşile ve sonra soluk altın rengine dönmesini görmeyi beklemiyordu. İnsan, ekinlerin hasat edilmesini sayarak yaşını bulabilirdi. Yeterince şey görmüştü.

Dümdüz çiftlik arazisiyle çevriliydiler. Çiftlik evi soldaydı, kutu gibiydi ve yerinde sabit duruyordu. Çarpmalarını önlemek için geceleri çatısında kırmızı bir ışık parlıyordu. Yere iniş yaparken üzerinden uçarlarsa hedefi ıskaladıklarını ve başlarının dertte olduğunu anlıyorlardı.

Bulunduğu yerden, avluda kazları besleyen çiftçinin kızını görebiliyordu. Öyle bir çocuk şarkısı yok muydu bir zamanlar? Hayır, et bıçağıyla hayvanların kuyruklarını kesen çiftçinin karısı aklına gelmişti, değil mi? Korkunç bir görüntü. Zavallı fareler diye düşünürdü küçük bir oğlanken. Büyüyüp adam olmuşken de hâlâ aynı şekilde düşünüyordu. Çocuk şarkıları gaddar meselelerdi.

Çiftçinin kızıyla ne tanışmıştı ne de adını biliyordu, ama ondan orantısız bir şekilde hoşlanıyordu. Onlar giderken kız hep el sallıyordu. Bazen babası da ona katılıyordu, bir ya da iki kere annesi de katılmıştı ama her hava akınında, kızın çiftliğin avlusundaki varlığı sabitti.

Kız şimdi onu görmüştü ve el sallıyordu. O ise karşılık olarak el sallamak yerine ona selam durdu. Bunun kızın hoşuna gideceğini düşündü. Elbette ki bu kadar uzaktan o yalnızca bir üniformadan ibaretti. Kızın, onun kim olduğu konusunda en ufak bir fikri yoktu. Teddy onca adamdan yalnızca biriydi.

Islık çalıp köpeği çağırdı.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.