Garbiyatçılık - Düşmanlarının Gözünde Batı

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Buruma ve Margalit, Edward Said’in Şarkiyatçılık’ından 25 yıl sonra yayımlanan Garbiyatçılık başlıklı incelemelerinde, El Kaide gibi terörist hareketlerin çıkış noktasını oluşturan belli başlı Batılılaşma karşıtı inanışların tarihçe ve saiklerine ışık tutuyorlar. Batı’nın, günahkârlığın beşiği oluşu, tüccarları fedakâr kahramanlara tercih edişi ve maddeciliğiyle, karşıtları tarafından yok edilmesi gereken bir şer ekseni olarak tanımlanışının izini Alman Romantik Hareketi, Aydınlanma, Avrupa Romantizmi, Manicilik’e kadar süren yazarlar, modernite ve düşmanları arasındaki savaşın düşünsel bir okumasını sunarak yeni bir tartışma zemini açıyor.

Batı’nın düşmanlarınca insanlık dışı resmedilişine biz Garbiyatçılık diyoruz. Bu kitapta amacımız bu önyargılar yumağını incelemek ve tarihsel köklerinin izlerini aramaktır. Sadece garip bir İslami sorun olarak bunları açıklayamayız. İslam dünyasında pek çok şey son derece kötü olmuştur, ama Garbiyatçılık ne bir Ortadoğu hastalığına ne de özellikle elli yıl önceki Japon hastalığına indirgenebilir. Hatta bu tür bir terminolojinin kullanılması bile Garbiyatçıların tehlikeli söylem alışkanlığına düşmek olacaktır. Bizim savlarımızdan biri de kapitalizm, Marksizm ve daha pek çok modern “izm” gibi, dünyanın başka yörelerine ihraç edilmeden önce “Occidentalism”in [Garbiyatçılık] de Avrupa’da doğduğu yönündedir. Batı, Aydınlanma’nın ve onun laik, liberal filizlerinin fışkırdığı topraklar olduğu kadar, zehirli panzehirlerinin de sık sık boy gösterdiği bir yerdir. Bir bakıma Garbiyatçılık, Fransa’dan Tahiti’ye ihraç edilen renkli tekstil ürünlerine benzemektedir. Gauguin ve benzerleri, yerlilerce giysi seçilen bu kumaşları tropiklerin egzotizminin örneği diye tanımlamışlardı.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.