Elhamra

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Bir ekonomik çöküş, veba ve politik şiddet döneminde kurulan Elhamra Sarayı, tamamlandığı günden beri, İslam’ın Avrupa’daki geçmişini temsil eden en büyük anıt olma özelliğini koruyor. Her şeyiyle bir masal sarayını andıran bu yapılar topluluğu, yüzyıllardır Washington Irving’den Jorge Luis Borges’e kadar pek çok yazarı etkiledi, başta Hollywood olmak üzere bütün ülkelerin sinemaları için ideal bir Binbir Gece Masalı sarayı oldu. Öte yandan, alışıldık Batı saraylarına hiç benzemeyen, daha çok bir “kent” özelliği taşıyan bu yapı hakkındaki bilgilerde efsane ile gerçek birbirine karışmış durumda. İşte, İngiliz tarihçi ve romancı Robert Irwin’in uzman rehberliği, Elhamra’yı tarihin ve mimarlığın ışığında gezip görmek için az bulunur bir fırsat. Belge niteliğindeki fotoğraflar eşliğinde...

Granada kentinin kuzey kıyısında kayalık bir burna yerleşmiş olan Elhamra tek bir saray değil, uzun bir zaman diliminde yapılmış birçok saray ve onları destekleyen yapılardır. Sabika tepesinin batı ucunda tarihi 9. yüzyıla dek giden bir hisar vardı. Öte yandan, Elhamra’nın bazı bölümleri 15. yüzyılın ortaları kadar geç dönemlerde yapılmıştır. Yine de, en önemli ve en ilginç bölümleri orta ve geç 14. yüzyılda yapılmıştır. Cuarto Dorado, Mersinli Avlu ve Aslanlı Avlu, hepsi, bu dönemin tarihini taşır. Partal, aynı yüzyılın başlarında yapılmıştır. Mexuar yüzyıllar boyunca öyle çok değişikliğe uğramıştır ki akla yakın biçimde herhangi bir döneme tarihlendirmek mümkün değildir. Elhamra, kurucusu, 1238 yılı dolaylarında zorla Granada’da egemenliği ele geçiren Arap hanedanı Nasrilerin yönetim yeri ve konutuydu. Odalar, avlular, geçitler, birbirleriyle tuhaf açılar yaptıkları için Elhamra’nın değişik bölümlerinin planını kavramak kesinlikle zordur. Herşeyi kapsayan büyük bir çizim yoktur. Sarayların süslemelerinin abartıları, karmaşası insanı şaşkına çevirse de yapıların ölçeği bildiktir.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.