Dua Çiçeği

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Kâmuran Şipal, Orhan Kemal Roman Armağanı kazanan kitabı “Sırrımsın Sırdaşımsın”dan sekiz yıl sonra yeni romanıyla okurunun karşısına çıkıyor.

“Dua Çiçeği”, kadın ve kızların dünyasında hayatı keşfeden bir delikanlının hikâyesi...

Şipal’in inceliklerle dolu kaleminden gönül ilişkileriyle tatlanan, çiçekli bir geçmiş zaman anlatısı.

“Fadime’nin ellerinde, kendisine çaylar, kekler buyur eden uzun parmaklarında bir şey vardı sanki, bir an kendi başlarına bırakılsalar uzayacak, uzayacak, onun iç dünyasının derinliklerinde soluğu alacaktı.

Kapıyı teyzesi açtı. Geleceğinden habersizdi. Onu görünce şaşırdı. Ne yapacağını bilemeyerek bir an öylece kapıda dikildi. Ağlamaklı bir hal aldı yüzü, kendini tuttu. Sonra birden atılıp onu kucakladı, mutluluk içinde yaşanmış bir geçmişi kucaklar gibi kucaklayıp öpücüklere boğdu.”

Evin önünden geçen, ardı arkası kesilmeyen, yeni arabaların katılmasıyla çoğaldıkça çoğalan arabaları izlerken çocukluğunda yaşadığı benzer sahneler canlandı gözlerinin önünde. Allayıp pulladı hepsini, güzelliklerine güzellik kattı. Derken giderek güçlenen bir özlem ansızın başkaldırdı içinde, bir anda filizlenip yeşerdi, büyüdükçe büyüdü, başka her şeye kapadı belleğini; başka bir duygunun, bir düşüncenin bu bellekte boy göstermesine izin vermedi. Sanki bir çocukluk vardı da yarım yamalak yaşandıktan sonra bir kenara kaldırılmış, üzerinden atlanıp geçilmişti. Ve şimdi sesini duyuruyordu.

Balkonda dikilmiş, süslü arabalar içinde evin önünden geçen çocukları izlerken, birden kendisini de onların arasında buldu. Annesinin dediğini yapıp, komşu evlerdeki büyükleri bir bir dolaştı, ellerini öpüp alnına götürdü. Büyüklerce öpülüp sevilerek bazen fındıklı, bazen latilokumlar başını sağa sola oynatmasına bakılmayarak, zorla ağzından içeri tıkıldı, eline bayram harçlıkları tutuşturuldu. Yanında Havva ablası, yollarda sık sık duruldu, ceplerde toplanmış paralar çıkarılarak tekrar tekrar sayıldı ve harcandı bir yandan, halka tatlıları, Şam tatlıları, simitler, çikolatalar alındı ve harcandıkça çoğaldı paralar. Çoğaldıkça Havva ablasının avuçlarına aktarıldı, Havva ablasıyla bir bir bayram yerleri dolaşıldı. Atlıkarıncalara, dönmedolaplara binildi, kaydırakta kayıldı, her seferinde Havva ablası aşağıda bekledi, ayağı yere basmadan kucaklayıp kaldırdı onu, ama o “Bir daha!” dedi, kaydırakta kaymaktan bıkıp usanmadı. Kaydırak bitti, salıncakta sallandılar. Salıncaklar içinde en güzelini gözüne kestirdi Havva ablası, salıncağın yanı başında durup bekledi, boşalır boşalmaz herkesten önce koşup girdi içine, onu da yanına oturttu, hemen de hareket etti salıncak, ilkin ağır ağır, sonra hızlandı birden. Havva ablasıvoltalar attı kayıkla, kayığın bir ucu aşağıya inerken, öbür ucu havaya kalktı, sonra da öbür ucu indi aşağı, öbür ucu kalktı yukarı. Havva ablasının ayağına sarıldı. Havva ablası kayığı yavaşlatıp sordu: “Korktun mu?” Korkmuştu, ama “Korkmadım” dedi. Havva ablası yeniden hızlandırdı kayığı, yukarılara, gittikçe daha yukarılara voltalar attı. Bir ara başını kaldırıp, “İnelim Havva abla, inelim artık” dedi, ama Havva ablası onu duymadı. Saçları rüzgârda uçuştu hep. Kayığın sahibi aşağıdan el sallayıp, turun bittiğini haber verince yavaşlattı kayığı, onu kucaklayıp indirdi kayıktan, sonra da öptü.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.