Denizden Geçme Hâli

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Ben değilim ben değilim evvel gittim evinizden geceydi içimdeydim görünmedim kimselere

nakkaşlar girdi çıktı
hattatlar ve cümle kitaplar
açılmadım kimselere and olsun
bir adam kilidimi taktı
bir çocuk anahtarımı aldı
biri kız’dı kalmaklar gibi baktı
and olsun yangını ben değil bulutlar çıkardı unutmalar gibi açık pencerelerden girmiş bulutlar tam ortasına kurulu sofraların bir gökyüzü bıraktı

KELEBEKLERİ ÖLDÜRÜRÜZ SOKAĞI

ömründen çalınıyor oğulların  babalar ölünce 
kızlar kızgın bir ütüyü  kalbinde gezdiriyor
beni bu sokağa bilmek için bırakmışlar
bulutlu gök gibi çökmüşüm içime
çeşmeler boyu susuyorum öyle kırmızı
bir sokak işte toprağım  kavruluyor
kimsenin gecesi yok uyuyorlar
antidepresanlar krallığında
kuştüyü yastık düşleri  görüyorlar
benim bir çocuğum olsa adını  rüya koysam
büyütsem içimde kendim gibi sarılsam
benim bir sokağım olsa denize  açılsam
burası sevda sokağı kendine uğramak  için
içindeki aynayı kırmak için  paramparça
kendinle çıkmak için sabaha
vesikalık bir fotoğraf çektirmişiz  babamla
kalbime elini bastırıyor
yalnızlık gibi geçiyor  odalardan
şapkası çiçekli bir kovboy çiziyor


 


kalbim ağrıyor köpekler ve  gecenin cinleri
kuşatmış kaleleri surlar yıkılıyor
kimsenin çıtı çıkmıyor burası  susmalar sokağı
burada kimse kimseyi ve hiçbir şeyi  sevmiyor
beni bu sokağa unutmak için  koymuşlar
beslediğim tohumu toprağın  nemini
ve çiy tanesini yaprağa düşen
pencereye değen güvercin sesini
burası kelebekleri öldürürüz  sokağı kısacık ömrü
susarak işliyoruz bütün  cinayetleri
eski bir ceket kederidir baba
tütün kokusu gibi sinmiş  duvarlara
cebinde unutulmuş bir şeker bir  sakız
çocukluğum şimdi bir avuç bozuk  para
erzurum’dan inme bir yol  gözlerinde
mamahatun türbesinde bir kadın  su içiyor
oltu taşından yüzüğünü ovalıyor  annem
hayatın arka bahçesini onarıyor
yüksek topukların ritmiyle bir  - iki - bir
in çık in çık dünya bir  merdivendir
içimizden biri asansör boşluğuna  düşüyor

 
ben bu sokağa girdim bir yağmur  ki o kadar
çetrefil bir cümle, okuyamadım
camda bir kadın eli bir sis  silinmiş bir söz
annem ölmüştü ağlayamadım
içimi boşaltmışlar sokağındayım  kendimden çıktım
oysa herkes kadar kötüydüm ve  iyi
bir çocuk olmak için eğitilmiştim
beni bu sokağa terk ettiler  unutmadım
celile hanım fitnat teyze kırık  beyaz bisiklet
hayat çöp birikmiş bir duvar  dibi
susarak işliyoruz bütün  cinayetleri
yaseminli bir sokak olmayı  diledim arada bir
pembe panjurlar kırmızı kiremit  ve kızarmış ekmek kokusu
kalbimde ağlayan kaplanı  öldüremedim
kendimde mahsurum ağlayan bir  göl kıyısında
ay çadırı kurdum gecenin  cinleriyle seviştim
düştümse kendimden öyle derin  bir kuyu
çok baktım yüzümü göremedim
gözlerimi kendine mecbur kılan  acı
eski bir günahtır çoğunca işlenmiştir
ve kimseler koymaz adını neden
mutsuzluk koku gibi üstümüze  sinmiştir
benim bir sokağım olsa adını  tarçın koysam
kış evinde sıcacık yudumlasam
benim bir sokağım olsa durmadan  kar yağsam

kar bütün dertleri örter dediydi  annem
ölmeden az evvel kalbini buran  acıyla
kar bütün dertleri örter ve ölürüz
işte bundan henüz kar örtmemişken  kalbini
tarçınlı süt içmelisin ısıtır  seni korur
ev üşümelerinden kahve  sohbetlerinden odun kömür derdinden
elini yanağıma koydu ve öldü
o gün bu gün boğazımda tarçınlı  süt düğümü
etimizden bir parça koparıp  gider hayat ve dayanırız
dayanırız yaşamak ağır basar  içimizdeki akrep
kendini sokmadan evvel bütün  kelimeler ateşe koşar
karyağdı türbesinde oturmuşuz  hayata fal açıyor
tespih diziyor karanlığa  üflüyor
şefaat diliyor acının tanrısından
sonra tutup hâline gülüyor
ben kendime gülemiyorum nicedir  gülmeyeli
bilincimde zenci bir çocuk eli

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.