Canterbury Hikâyeleri

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

İngiliz yazarlarının “bizim Homeros’umuz”, “bizim Goethe’miz” sözleriyle övdükleri Geoffrey Chaucer (1342/43-1400), Shakespeare öncesi İngiliz edebiyatının en büyük şairlerindendir.

Chaucer’ın önemi büyük ölçüde, John Gower gibi çağdaşları hem Latince ve Fransızca hem de İngilizce yazarlarken, yapıtlarında sadece İngilizceyi kullanmış olmasından kaynaklanır. Chaucer, bu özelliğiyle “İngiliz” edebiyatının “babası” kabul edilmektedir.
Chaucer’ın olgunluk dönemi ürünü olan Canterbury Hikâyeleri, neredeyse bütün çağların en yaygın edebi formu olan “bir çerçeve öykü içinde öyküler dizisi” örneğine uygun olarak tasarlanmıştır. Ancak, dilindeki ve anlatımındaki olgunluğun yanısıra, öyküleri değişik kişilerin anlatması, bu kişilerin betimlenmesindeki canlılık ve anlatıcıyla öyküsü arasındaki ilişkilerin de verilmesi gibi özellikleri, yapıtı benzeri dizi öykülerden ayırmaktadır. İngiliz edebiyatının bu temel başyapıtını, orta İngilizce aslından yapılan tam metin çevirisiyle sunuyoruz.

Canterbury Hikâyeleri Kitabı burada başlıyor. Nisan tatlı yağmurlarıyla gelip Kırınca Marttan kalan kurağı ve delip Toprağı köklere işleyince kudretiyle, Çiçekler açtıran bereketli şerbetiyle Yıkayınca en ince damarları, Zephirus da dolaşarak kırları, bayırları Soluyunca can katan ılık, Tatlı nefesini körpecik Filizlere, toy güneş yarı edince Koç burcundaki devrini, bütün gece Uyumayıp börtü böcek Şarkılar söyleyince (tabiat dürtükleyerek Uyanık tutar onları) işte o dem, Hacca gitmeye büyük bir özlem Duyar insanlar. Eski hacılarsa Değişik memleketler, uzak kıyılarda varsa Azizler, kutsal bilinen yerler, Oraları görmeye niyetlenirler. İşte bu Azizlerden çok özel biri de Bir din şehidiydi İngiltere'de Canterbury'de. Kim dara düşerse ona yardım ederdi, Kıyı bucaktan herkes kalkıp ona giderdi.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.