Bir Zamanlar Türkiye / Turkey, as it was

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

1824-1827 yılları arasında İstanbul’da Bab-ı Ali nezninde İsveç elçisi olarak görev yapan Carl Gustaf Löwenhielm, ülkede bulunduğu süre boyunca değişik konuları kapsayan 250 resim yaptı. “Bir Zamanlar Türkiye” albümünde, İsveç elçisinin çizdiği resimlerin yaklaşık yarısı belgesel ve sanatsal değerini vurgulayan açıklayıcı yorumlarla birlikte sunuluyor. Geçmişe tanık olmak isteyenler için sınırlı sayıda basılan bu çok değerli kitap, okuyucusuyla buluşmayı bekliyor.

C. G. Löwenhielm
Asker, diplomat ve sanatçı

Eski dönemlerde subayların çoğu resim yapardı; bu hem mesleki bir gereklilik hem de aristokrat olmanın doğal sonucuydu. Askeri akademilerde son derece önem verilen bir disiplin olan istihkâm inşaatı ile betimlemesi arasında sıkı bir bağ kurulurdu. Fotoğrafın icadından önce manzaraları, kanalları ve istihkâm mevkilerini kalemle çizebilmek çok takdir edilen bir askeri beceriydi. Bu nedenle, askeri okullardaki zorunlu resim eğitiminin, yetenekli subayların resim kariyerine daha çok eğilmelerine yol açması doğaldır. Resim yapan subaylar, tüm diğer Avrupa ülkeleri içinde özellikle İsveç’te, güzel sanatların gelişiminde çok önemli rol oynamıştır.
Biz, İsveçliler, Napolyon savaşlarından bu yana kendimizle ve dünyayla barışık bir toplumuz. Bundan dolayı, sanata yeteneği olan İsveçli subaylar yeteneklerini geliştirecek hem zaman hem de fırsat bulabilmiş ve Kraliyet Sanat Akademisi’ne girebilmiştir. Bunların çoğu, dostlarını karikatürlerle ve önemsiz eserleriyle eğlendirip aydınlatmış “üniformalı sanat meraklısı amatörler”den oluşan “dilettante”lerdir. Bunların arasından sıyrılan diğerleri ise sanat tarihine önemli birer isim olarak geçmişlerdir.
Carl Gustaf Löwenhielm bu iki kategorinin arasında yer alır. Askeri bir unvanı olmasına, hatta generalliğe terfi etmesine karşın, normal bir askeri kariyer izlememiştir. Herhangi bir askeri okula ya da akademiye devam etmemiştir. Bu nedenle, resim yeteneğinin kendi kişiliğinden ve aldığı aristokrat eğitimden kaynaklandığını düşünebiliriz. Löwenhielm, Fransızca kelimenin özgün anlamıyla tam bir amatör sayılabilir, bir sanat âşığıdır; bir şeyi sırf zevk için yapan bir insan olarak da İtalyanca karşılığındaki gibi tam bir dilettante’dir.
Löwenhielm’in zamanında, çizim ve suluboya merakı özellikle ortasınıf arasında yaygınlaşmıştı. Eskiden prenslerin  ideallerinin arasında yer alan müzik, şiir ve doğa tarihi gibi uğraşlar popüler hale gelmişti. Bir tür kültürel biçim olarak görülen askeri resim bile takdir edilmez olmuştu. Fotoğraf makinesinin icat edilmesiyle birlikte askerlerin çizim yapmasının anlamı kalmamıştı. Yüksek eğitimli sınıf artık resmin ilginç bir uğraş olmadığını, sıradan herkesin yapabileceğini düşünüyordu. Bir zamanlar aileler ve dostlar bir araya geldiklerinde birbirlerine Löwenhielm’in yaptığı gibi çizimler ve suluboya resimler gösterirken, artık fotoğraf albümlerini gösteriyorlardı.
Carl Gustaf Löwenhielm’in askeri kariyeri sıradan olmaktan uzaktı. Erken yaşta askerlik hizmetine başlamasının ardında akademik çalışmalardan kaçış yatıyor olabilirdi: gerçekten de Löwenhielm soyut eğitimi “kesinlikle itici” olarak nitelendirmekteydi. İsveç, on dokuzuncu yüzyılın başlarında düşman Rusya, Fransa, Danimarka ve Norveç ordularıyla savaşa girince Löwenhielm aktif görev almak istedi. Böylece, çocuklarını “inanılmaz bir ciddiyetle” yetiştiren babasının arzularına da karşı çıkarak kendisini Kraliyet Muhafızlarının arasına sokmayı başardı.  Yeni seçilen İsveç kralı XVI. Karl Johan ve bir zamanlar Napoleon’un başarılı mareşallerinden olan Kont Bernadotte, ülkesinin çıkarlarına öncelik vererek 1812 yılında, Rusya’yla birlikte Fransızlara karşı birleşen ülkelerin safına katıldı. Oysa daha 1809-1811 yılları arasında Rusya ile girilen savaşta ülkenin yarısı, yani Finlandiya kaybedilmişti. Rusya ile yapılan antlaşma sonucu, İsveç ordusunun bir kısmı kuzey Almanya’daki müttefik güçlere bağlanmış, İsveç’e Norveç’i işgal ederken yardım edecek 18 bin Rus birliğinin sözü alınmıştı.
Bu sırada, subay ve soylu bir adam olan Löwenhielm, seçilmiş ama göreve aktif olarak başlamamış olan Kont Bernadotte’nin aide-de-champs (yaver) hizmetine çağrıldı. Daha sonra onun gelecekte kral olacak oğlu I. Oscar’a aynı görevle hizmet etti. Böylece Löwenhielm, henüz 22 yaşındayken, Rusya ile yapılan ittifakı onaylamak üzere, Rusya’nın o yıllardaki başkenti St. Petersburg’daki İsveç ortaelçiliğine savunma ataşesi olarak gönderildi. Napoleon’a karşı yapılan seferler sırasında Löwenhielm Rus imparatoru I. Alexander’a bağlandı ve zaman zaman da komutan olarak, Fransa’ya karşı yapılan operasyonlara katıldı. Eylül 1812’de Borodino’daki savaşta çarpışarak cesaret nişanı aldı ve Ekim 1813’te Leipzig’deki çarpışmalara katıldı. Löwenhielm daha sonra, 13 Mart 1814’te silah bıraktırılan Paris’teki müttefik güçlerin arasına girdi.
Löwenhielm’e ait olan, Kuzey Almanya’daki İsveç ve Rus seferlerinden kalmış olduğu bilinen bir eser yoktur. Löwenhielm savaşın çirkin yüzünü görmüş ve bundan nefret etmiştir. Fransız devrim geleneğinin abartılı “la glorie” hareketlerini, kahramanları, üniformaları ya da silahlanmayı alkışlamaya ihtiyaç duymamıştır.
Gerçekte, Löwenhielm’in eserleri salt sanatsaldı ve izleyenlere zevk vermekten öte bir hedef taşımıyordu. Löwenhielm’in fotoğrafın icadından önce çizdiği resimler, pek çok İsveçlinin hiç görmediği ama bu çizimleri gördükçe ziyaret etmek istediği yerlerdi. Löwenhielm’in çizdiği bu imgeler hem röportaj hem de reklam görevi görmüş; XVIII. yüzyılın seçkin Grand Tourist üslubunda seyahat posterleri olarak hizmet etmiştir. Bu temalar genellikle odönemde benimsenmiş, yaygın resim sanatının dışında kaldığı için, Löwenhielm daha çok romantik, Rafael-öncesi bir gezgindi; yine de kat’i çizgileri kullanma alışkanlığı kimi zaman karakalem çalışmalarında görülebilmektedir.
Savaş meydanlarından, işe yarar çizimleri olduğunu günlüğünden öğrensek de, Löwenhielm’in elimizdeki eserleri büyük bir istihbarat değeri taşımamaktadır. 1710-11 yıllarında Kral XII’ın (Demirbaş Şarl) Osmanlı İmparatorluğu’na gönderdiği, Cornelilus  Loos gibi hem gezgin hem sanatçı elçilerin tersine Löwenhielm istihkâm mevkilerine hiç önem vermemiştir; hatta Avrupa’da en çok konuşulan konulardan biri olan, Müslüman olmayanların girmesinin yasaklandığı yapılarla bile ilgilenmemiştir.
Löwenhielm’in fazla kalabalık olmayan manzaralara özel bir eğilimi olduğu kanısı doğması doğaldır. Betimlediği sahneler bir astım hastasının rahatlamış akciğerleriyle soluyor gibidir. Löwenhielm sağlık problemleri nedeniyle, her yere özel doktoruyla giden biriydi. Çıplak, sade, bulutsuz ve açık manzaralardan hoşlanırdı. Yıkılmış bir tapınağı resmetmektense, çevresindeki manzaraları empresyonist bir bakışla kaydetmekle ilgilenirdi. Resimlerinde ender olarak çizdiği insanlar da çok uzakta bırakılmıştır. Löwenhielm başkalarıyla birlikte olmaktan çok hoşlanan bir insan değildi. Konstantinopolis’teki diğer diplomat meslektaşlarına biraz küçümseyici bir tavırla baksa da, saraylarını hep açık renklerle bezemiştir.
Löwenhielm’in İstanbul’u ve çevresini sanatsal olarak yorumlarken hissettirdiği neşeli tabiat, kendi duygularıyla taban tabana zıttır. Günlüğünde şöyle demiştir: “Konstantinopolis’te üç yıl, iki ay geçirdim ve bu zamanı, hayatımın kaybolan yılları olarak görüyorum. En verimli yıllarım olabilecek bunca zamanı tek bir güzel anı bile yaşamadan geçirmiş olmak çok üzücü. Maalesef bu sıkıntıya katlanmak zorundaydım.”
Löwenhielm kendini Konstantinopolis’te İsveç savaş kahramanı XII. Karl’’ın (Demirbaş Şarl) romantik anılarından birinin beşiğinde bulmuştu ama bu duruma karşı en ufak bir  ilgi duymuyordu. 1870-71 yıllarındaki Fransa-Almanya savaşının ardından gelen radikal Avrupa milliyetçiliğinin, Paris komününün ve kuşkusuz ressam Gustave Courbet’in realizm devriminin; Vendôme Meydanı’ndaki Napolyon Bonaparte’ın yüce ordusunun anısına dikilen sütunu yıkanlara tepki gösteren Fransız burjuvasının etkisi altında büyüyen daha sonraki nesil, asker, sonradan ressam Gustaf Cederström sayesinde savaşçı kral XII. Karl’ı alkışlayacaktı.
Löwenhielm sanatsal çalışmalarını yolculuklarında da sürdürmüştü. Topografya ressamı gibi büyük bir zevkle İstanbul dışına geziler yapmış, egzotik manzaraları neşeli suluboya resimlere çevirmiştir. Hem kendi hem de ailesinin isteği üzerine, şu anda Uppsala Üniversitesi Kitaplığı’nda bulunan, dört tanesi Türkiye konulu, diğerleri ise Avusturya, Macaristan, Bavyera ve Danimarka’da görevli olduğu zamanlarda yarattığı eserlerden oluşan on altı albüm hazırlamıştır.
Löwenhielm daha sonra Viyana’daki Habsburg Sarayı’nda ve Münih’teki Bavyera Kralı’nın yanında diplomatlık yaptı. Ardından, 1843-47 yılları arasında Gothenburg eyaletine vali oldu. 1844 yılında tuğgeneral rütbesine terfi etti. 1847 yılından sonra ise Üçüncü askeri bölgenin (Batı) kumandanı olarak görev yaptı. Ertesi yıl, Schleswig’teki savaş sırasında Danimarka, Funen’de İsveç-Norveç ordularına komutanlık etti. Gözlerinin bozulması üzerine aktif görevden alınması için Kral’a ricada bulundu. Kral, Kırım Savaşı’nı takiben politik açıdan sancılı geçen yılların ardından, 1856 yılına kadar Löwenhiem’in ricasını kabul etmedi. Carl Gustaf Löwenhielm, 1858 yılının Mayıs ayında Lång’taki aile malikânesinde hayata gözlerini yumdu.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.