Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek

  • Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek
PAYLAŞ
YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

70'ler tutumluluk çağıydı. Yoksunluğun hüküm sürdüğü bu yıllarda çocukluğunu ve gençliğini yaşayanlar, anılarında çok şey biriktirdiler. Ayfer Tunç bu kitabında 70'li yıllarda gündelik hayatı anlatıyor. Çocuk oyunları, okullar, bayramlar, düğünler, sobalar, divanlar, faytonlar, anket defterleri, kırkbeşlik plaklar, santrifüjlü çamaşır makineleri, ilk siyah beyaz televizyonlar ve daha benzeri yüzlerce ayrıntı bu kitabın konusu. Üniversite olayları, elektrik kesintileri, terör, grevler, ağır sanayi hamlesi ve benzeri sosyal olaylarla hatırlanan 70'li yıllar; aynı zamanda Türkiye'de hayatın yavaş yavaş renklendiği, televizyonun düzenli yayına başladığı yıllardı. Hayata bir hareket sızıyor, şehirler giderek şehirleşiyordu. Demirbank iyi günler diliyor, televizyonda Uzay Yolu, Kaçak, Tatlı Cadı oynuyor, mandolin kurslarına gidiliyor, pikaplar çalınıyor, orlon hırkalar, jarse elbiseler giyiliyor, fotoğrafçıda aile fotoğrafları çektiriliyor, hatıra defterleri, anket defterleri dolduruluyor, hippiler ilgiyle izleniyor, telefon yazdırılıyor, santrifüjlü çamaşır makinesi büyük bir yenilik olarak hayata giriyordu. Ayfer Tunç'un Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan bu kitabı Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek, 70'li yıllarda nasıl yaşadığımızı, "içerden" yani ev içinden anlatıyor. Cenazeden düğüne, okuldan pikniğe, telefondan faytona, dönemin kozmetiklerinden giyim kuşam modasına, misafir ağırlama usullerinden, hediye alma adetlerine, mektup yazma adabından kara trenlere kadar birçok alanda okuru gezdiriyor. Dönemin meşhur kitaplarından fotoromanlarından, ünlü şarkıcılardan, gazinolardan, pikniklerden, gazoz kapağı biriktirmekten, çikletlerden, leblebi tozundan, filelerden, Eurovision şarkı yarışmasından söz ediyor. Herkesin kendinden bir şeyler bulacağı "bizde de vardı, biz de yaptık, biz de gördük, biz de yaşadık" diyeceği bu kitap, objelerin, geleneklerin ve yaşama biçimlerin hızla aşındığı günümüzden, geleceğe bırakılan bir belge.

"... 70'lerin başında incecik külotlu çoraplar yaygın değildi. Tutumluluk özendiriliyor, hemencecik kaçan ve bu yüzden pahalıya mal olan ince çoraplar gündelik olarak giyilmiyordu. Kadınların büyük çoğunluğu kolay kaçmayan, kalın ve kaba çoraplar giyerlerdi. İç giyimde ince zevkten yoksun, kaba ve duygusuz kadınlar kalın, külotsuz çoraplar giyerler, don lastiğinden yaptıkları halkalarla bunları bacaklarına tuttururlardı. Paçalı don giyen yaşlı kadınlar da, don paçalarının üstüne geçirdikleri kalın çoraplarını lastikle tuttururlar, bununla da yetinmeyip muhakkak iç eteği giyerlerdi. Çalışan ve dışarıdaki giyimine özen gösteren kadınlar ince çoraplar giyerler, kaçan çoraplarını hemen atmayıp ya çarşılardaki örücülerde ördürürler ya da kendileri tamir ederlerdi. Kaçan çoraplar içlerine bir ampul konarak gerginleştirilir, en incesinden dantel tığıyla tamir edilebilirdi." s. 168 "... Her pikapta bir ayar düğmesi vardı. Burada 33, 45 ve 78 rakamları bulunurdu. Ayar 33'e getirilince longplay çalınır, 45'e gelince kırkbeşlik plaklar çalınırdı. Her plağın kendi ayarında çalınması gerekirdi. Bazen ayar 45'te unutulur ve pikaba bir longplay konur; o zaman ses hızlı, ince ve gülünç bir hal alır; pikap 33'lük ayarda iken kırkbeşlik plak konunca, tam aksine ağır, kalın bir ses çıkardı. O yıllarda '33 devirli' yaygın kullanılan bir deyim olmuştu, çok ağır konuşan insanlarla dalga geçmek için '33 devirli' denirdi. Günümüzde televizyondaki müzik kanalları sayesinde müzik-market adını alan plakçılarda, plağın yanı sıra pikap iğnesi de satılırdı. Plağın üstüne konan ve çalınmasını sağlayan kolun ucunda bulunan iğne hor kullanıldığı takdirde kırılır ve değiştirilmesi gerekirdi. Bu yüzden plakçılar çeşitli marka pikaplar için iğne bulundururlardı."

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.