- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Aix-Londra-İstanbul Mektupları
-
Kategori:
Edebiyat / Mektup -
Yazar:
Nezihe Meriç / Orhan Suda -
ISBN:
978–975–08–1905-6 -
Sayfa Sayısı:
193 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 2011 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
2. Baskı / Haziran 2019
"Mektubun gün biterken ulaştı elimize. Cumartesi’ydi. Avignon’dan dönmüştük. Kale içine kurulmuş o tiyatro-şehirden yorgun argın dönmüştük. Üzerine “Dost Dergisi ve Yayınları” yazılmış bir zarftan çıkıverdin karşımıza. Tek gözlü evimize buyur ettik seni. BBC’nin Türkçe yayınını dinledik birlikte. Sonra mektubunu tekrar okuduk."
Orhan Suda
"Bazen seni öylesine hüzünlü, bir derinlikte mi diyeyim, yoğunlukla mı diyeyim, anlıyorum ki. Bir garip yalnızlık bu. Düşünceni ve sözünü karşındaki/nin/lerin anlamayacağını bildiğinden susmak, konuşmamak var ya..."
Nezihe Meriç
Neredeyse yarım yüzyıl sürmüş sağlam bir dostluğun ve duygudaşlığın belgeleri Aix-Londra-İstanbul Mektupları... İki edebiyatçının, Nezihe Meriç ve Orhan Suda’nın 1980’lerde “bildiğimiz” mektuplarla başlayan ve 2000’li yıllarda “e-posta”larla devam eden duygu ve düşünce yolculuğu. “Okuyanlar bir kere daha anlayacaklardır olağanüstü değerli bir öykücüden yoksun kaldığımızı” diyor Orhan Suda...
Çeşme, 14 Temmuz 1981
Orhan akadaşım,
Böyle denmez. Biliyorum ama ben Çekof derim. Fevkalade demem, fefkalade derim. Hoşuma gider. Çocukluktan kalanlar bunlar...
Dün Salim Amca’yla konuştum telefonda. “Orhan’dan mektup var” dedim. Ben de adresleri toplayıp gelmiştim. Tatil boyunca herkese –ne de çok birikmiş bir bilsen– yazarım diye. Hemen hemen hiç yazamadım. Bir-ikisini saymazsak.
Ne garip, durup dururken bir yerden tutturuveriyoruz, tazeleyiveriyoruz bir ilişkiyi, bir arkadaşlığı. Mektubunu alınca “Allah be!” demiştim. Hey kurban olduğum koca Allah, yalın dil diye, dili güzel kullanmak diye bir şey var. Ağzına sağlık Orhan. Sana dönüşte mektubunu okur, yazarım olur mu.
Temmuz başından beri Çeşme’deyim. Salim on gün kalıp döndü. Uzun hikâye bizim bu yazlık işi. Sattık bu yaz.
Bodrum’a geçiyoruz. Bir uzun hikâye de o... Hüzün gelip yerleşti yüreğimizin başına. Ne yapsan nafile.
Eylülün ilk haftasında İstanbul’dayız – işallah – İkinizi de öperim.
Çeşmeden, güneşli, esintili, koyu mavi denizli sevgiler.
Nezihe Meriç