- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Toplu Öyküleri I - Nezihe Meriç
-
Kategori:
Edebiyat / Öykü -
Yazar:
Nezihe Meriç -
ISBN:
978-975-363-805-1 -
Sayfa Sayısı:
264 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Kasım 1999 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
9. Baskı / Haziran 2023
Toplu öykülerin ilk cildinde, Nezihe Meriç'in 50'li yıllarda başlayıp 1960'larda tamamlanan ilk dönem öykülerinden oluşan Bozbulanık (1953), Topal Koşma (1956) ve Menekşeli Bilinç (1965) yer alıyor.
Makinenin kolu döndükçe, Nermin Hanımın kafası büsbütün karışıyordu. "... Günde elli tane dikilse, ayda... ama yüzkırk lira yettiğine göre... Öyleyse yüzkırkı doğrultmak için kaç tane?.. Ya da yirmibiri hesaplamalı. Firûzan Bey, bu aydan başlayarak yirmibir kuruş yapalım demişti. Ama ben yine onyediden hesaplayayım da... Günde onyediden elli..." Makinenin kolunu bırakır bırakmaz, kol ters döndü; iplik hızla toplandı ve koptu. Nermin Hanım, geniş bir soluk alarak ellerini kucağına bırakıp, birkaç saniye hiçbir şey düşünmeden durdu. Öyle bir yorgundu ki... Çeken bilir. Dudakları kurumuş, beli ağrımış, sıcaktan soluk alacak hali kalmamıştı. Onyedi kuruşları, çuvalları, sıcağı bir an unutup, serin bir yerde, şöyle bir saat -Bir saatçik- uyumaktan başka dileği yoktu. Ama onu bırakmıyorlardı. "Onyedi kuruştan yüz yirmi çuval... Yüz tanesi onyedi lira. On tanesi... On tanesi yüzyetmiş yüz yetmiş, yüzyetmiş daha..." Ellerini beline dayayıp doğruldu. Durdu. Yüzü ağrıdan kırıştı. "Ne olursa olsun" diyen bir bırakışla başını duvara dayayıp, gözlerini yumdu... Gözünün önünden yığın yığın kesilip hazırlanmış çimento çuvalları, eski bir el makinesinin çevrilen kolu, sağdan sola hızla geçmeye başladı. Hepsinin üzerine, karanlıkta parlayan yıldızlar gibi kendi çarpık on yedi'leri serpilmişti. Her yedinin beline bir kuşak koymuş, birlerin hepsini de eğri çekmişti...