Sarı Sıcak

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Sarı Sıcak Anadolu halkının yokluğa, açlığa, unutulmuşluğa karşı verdiği insanüstü mücadelenin hikayesidir. Pisliğin, sıcağın, sefaletin ortasında bir avuç insanın hayatla aralarındaki ince bağa sımsıkı sarılışlarının ve hayatta kalma çabalarının dramı yirmi iki hikayede dile getirilir.

“Kemal’in  yazım stili yalın ve çarpıcı; köylülerin ağzından bütün insanlık adına konuşuyor.”
Publisher’s Weekly, (A.B.D.)

“Korkunç bir duyarlık ve acımasız bir şiir...”
Observer, (İngiltere)

“Sadelik ve dürüstlükle anlatılan bu öyküler insanın belleğine kazınıyor.”
The Milwaukee Journal, (A.B.D.)

“Yoksulluk, boş inanlar, sinekler, toz, ölümüne çalışma, uçsuz bucaksızlık, bitkinlik, yabanlık, yılmazlık.(...) Çaresizlikten doğan acıma ve duyarlığın evrensel boyutları.”
The Guardian, (İngiltere)

“Köylülerin sefaletini ve sosyal eşitsizliği dile getiren kitaplarıyla Yaşar Kemal, Türkiye’deki son üç kuşağı en derinden etkileyen yazar.”
Neue Zürcher Zeitung, (İsviçre)

Çocuk: “Anam,” dedi, “anam, yarın sabah gün ışımadan uyandır beni.”
“Gene uyanmazsan?”
“Uyanmazsam iğne sok etime. Saçlarımı çek. Döv beni.”
Soluk yüzlü, ince kadının kara gözleri sevinçli bir ışıltı içinde kaldı.
“Ya gene uyanmazsan?”
“Öldür beni.”
Kadın var gücüyle çocuğu kucağına alıp, bağrına bastı.
“Cannn!” dedi.
“Uyanmazsam...” Çocuk düşündü. Birden: “Ağzıma biber koy,” dedi.
Anası yeniden, aynı sevecenlikle, gözleri yaşararak onu bağrına basıp öptü.
Çocuk boyuna yineliyor:
“Bak uyanmazsam ağzıma biber koy ha!..”
Ana: “Can!” diyor.
“Biber çok acı olsun.”
Şımarıyor, tepiniyor, ara vermeden boyuna haykırıyor:
“Acı biber, kırmızıbiber... Bir yaksın ki ağzımı... Bir yaksın ki... Hemencecik... Hemencecik uyanayım.”
Anasının elinden kurtuluyor, o hızla çardağa çıkıp yatağa giriyor.
Bunaltıcı bir yaz gecesi... Gökte tek tük soluk yıldızlar, kocaman, testekerlek bir ay... Yatak ekşi ekşi ter kokuyor.
Yanına yönüne dönüyor. Sonra bir karar: “Sabaha kadar uyumam.” Seviniyor. Sabahleyin, anası “Osman,” der demez, hemen kalkıp boynuna sarılacak. Nasıl da şaşacak bu işe anası! Yatağın içinde sevinçle hopluyor. Sevinci bir an sönüverip, içine korku giriyor: “Ya uyursam.” Kendi kendine hep yineliyor: “Uyumam. Uyumam, işte. Neden uyuyum? Ne var uyuyacak?”
Az sonra anası gelip yatağa, yanına uzanıyor. Okşuyor:
“Yavrum,” diyor, “uyudun mu?”
Osman hiç mi hiç ses çıkarmıyor. Anası kucaklayıp öpüyor. Osmanın içinden ılık ılık bir sevgi, aşka, dostluğa benzer ağlatıcı bir şeyler geçiyor. Sabahı bekliyor. Anası nasıl şaşacak. Aklı fikri, sabahleyin hemencecik uyanıp nasıl şaşırtacağında.
Ana uyumuş, Osman yatakta dönüyor. Gözkapakları ağırlaşıyor. Osman kendini öyle kolay kolay bırakmıyor.

Bir an kalkıp derin derin soluk alan anasının yüzüne bakıyor. Yüz, ay ışığında bembeyaz parlıyor. Örgülü gür saçlar, şimdi daha kara görünüyor. Örgülü uzun saçlar, yastığın beyazlığında çöreklenmiş. Örgülerde pırıltı. Uzun zaman saça, bembeyaz yüze bakıyor. Sonra başı ağırlaşıp yastığa düşüyor.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.