Neredesin Arkadaşım - Seçme Röportajlar

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Büyük usta Yaşar Kemal’den...
Röportajın el kitabı...

Yaşar Kemal’in kaleminden çıkan bütün bu benzersiz hikâyeler, röportajın da edebi bir tür olduğunu göstermesi bakımından büyük bir önem taşıyor…

Sokak çocukları yanı başımızda ama biz ne biliyoruz onlara dair?

Yaşar Kemal’in yıllar önce, 1975’te, sokak çocuklarıyla yaptığı röportajları gazetedeki sunumuyla bir araya getiren Çocuklar insandır kitabı, kendi gölgesinden bile korkanların ve gözüpeklerin, müthiş bir yoksulluğun, itilmişliğin, ötelenmişliğin ayna gibi parladığı, unutulmamaya mühürlenen hayatları bir araya getiriyordu… Düşlerine sunarak hayata tutunmaya çalışan sokak çocuklarının sorunları bugün de güncelliğini koruyor.

Yaşar Kemal’e “Çok iyi bir roman yazsaydım bu kadar sevmezdim” dedirten hazin ve çarpıcı bu kitaptan yapılan bir seçme Neredesin Arkadaşım...

“Çok özlem çeken insanlardır çocuklar...”

Bu seçmede, Türkiye edebiyatının yaşayan efsanesi Yaşar Kemal’in, röportajın ne kadar çarpıcı bir edebi tür olduğunu gösteren metinlerine yer veriliyor. Usta yazar, 1970’lerde, sokak çocukları henüz toplumsal bir yara olmadan çok önce, sokaklarda yaşayan kimsesiz çocukların arasına girerek, onlarla o dünyayı birlikte yaşayarak röportajlar yapmıştı. Bunlar önce "Allahın Askerleri" adıyla yayımlanmış, 2013’te de 14 Eylül-26 Ekim 1975 tarihleri arasında Cumhuriyet gazetesindeki tefrikasına uygun şekilde, Ara Güler’in fotoğrafları ve Turhan Selçuk’un çizimleriyle Çocuklar İnsandır başlığıyla okurla buluşmuştu.

Kundura boyacılarının, hamalların, yankesicilerin, hırsızların, berduş çocukların, katillerin, kaçakçıların, surların dibinde çamur içinde yaşayanların, yazın bile üşüyenlerin, çöplüklerde eşinenlerin, kendi gölgesinden bile korkanların ve gözüpeklerin; müthiş bir yoksulluğun, itilmişliğin, ötelenmişliğin ayna gibi parladığı, akıllardan silinmeyecek, hazin ve sarsıcı bir kitaptı bu. “Yerde sürünen karıncaya, gökteki uçan kuşa bile yardım” edenlerin, onların hayallerinin olduğu kadar yalanlarının da hikâyesiydi. Tek gözlü evlerden akıp, kopup ya da kovulup gelenlerin ve ille de sömürülenlerin hikâyesi... Florya’dan Balat’a, Sirkeci’den Dolapdere’ye uzanan, içinde Çingenelerin, Arapların, Kürtlerin dolaştığı bir başka İstanbul sureti... Yaşar Kemal’in kaleminden unutulmamaya mühürlenen hayatlar.

Peki, “Çok özlem çeken insanlardır çocuklar” diyen Yaşar Kemal’in saptamasıyla, bir balık tutmak için bin balığı öldüren, küçücük bir toprak parçası için koskoca ormanı yakmaktan çekinmeyen düzensiz bir toplumda bu çocuk hikâyelerinin ne önemi olacaktı? Kemal Özer’in kendisiyle yaptığı röportajda belirttiği gibi, Yaşar Kemal bu toplumda bile bu çocukların kurtarılabileceğine inanır.

Kendilerini bir “devrim”in kurtaracağına inanan, “devrim ”in “çocuk ve büyük eşitliği” olduğunu düşünen bütün bu çocuklar, ustanın deyişiyle “en az bizim kadar ciddi adamlardır”.

“Ben çocuklara çocuk gibi davranmam” diyen Yaşar Kemal, hepsinin bir macerası olduğunu, olmayanların da uydurduğunun altını çiziyor. “Korkunç bir oyun”a benzetiyor onların hayatlarını. 
“Bir akşam Menekşeden yukarı çıkıyorum. Menekşe, benim evin orda gecekondu mahallesi. Bir çocuk geliyor karşıdan, beş yaşlarında. Birdenbire yanıma geldi. ‘Kaç Yaşar amca’ dedi.

‘Niye kaçayım?’ dedim. ‘Kaç karanlık kavuşuyor’ dedi. Çocuk, daha çok, düşte yaşıyor. Deneyleri az olduğu için, bozulmamış olduğu için, özlemlerini gerçek haline, düş haline getiriyor. Ve ben öylesine sevinçliyim ki bu yazdıklarımdan, örneğin çok iyi bir roman yazsaydım bu kadar sevinmezdim. Çünkü burda verdiklerim, insanoğlunun gerçeğine bütün yaptıklarımdan daha yakın. Öyle geliyor bana.”

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.