Mektuplar - Orhan Burian

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Küçük mavi zarflar içinde postalanmış, Arap harfleriyle mavi kâğıtlara yazılmış, “Orhan Recep” imzalı mektuplar... Orhan Burian’dan kalan yazılı belgeler arasında önemli bir yer tutan Mektuplar, 1925-1949 arasında, Burian’ın, ailesiyle yazışmaları kapsayan özel metinlerden oluşuyor. Zeki Arıkan’ın yayına hazırladığı Mektuplar, Burian’ın yazışmalarında, Türkiye’yi, İngiltere’yi, Fransa’yı ve Amerika’yı farklı cepheleriyle tanıma fırsatı sunuyor.

Sunuş

Yaşamının en verimli bir çağında, çok genç yaşta yitirdiğimiz Prof. Orhan Burian (1914-1953), kısacık ömrü içinde deneme, eleştiri, çeviri gibi çeşitli dallarda kalıcı eserler bıraktı. Yığınla bilimsel esere imza attı. Sami N. Özerdim’in büyük bir titizlikle hazırladığı “Prof. Orhan Burian (1914-1953) Bibliyografyası” (DTCFD, 1958) bu kısacık yaşamın anlamlı bir bilançosudur. Kaldı ki Burian’ın bu bibliyografyaya girmemiş, henüz basılmamış daha pek çok çalışmasının varlığını da biliyoruz. Ondan kalan yazılı belgeler arasında mektuplar da önemli bir yer tutmaktadır. Prof. Burian’ın öğrenciliği, yolculukları, gezileri, hocalığı vb. sırasında kaleme aldığı mektupların sayısını belirlemek neredeyse olanaksızdır. Çünkü bu mektuplar çok değişik kişilere gönderilmiştir. Çoğu da bugün elde değildir. Hele hele yabancı ülkelerdeki dostlarına, arkadaşlarına yazdığı mektuplara ulaşmanın ne kadar güç olduğunu söylemeye gerek yoktur. Yurtiçinde, ailesi dışında birçok ünlü kişiyle de yazıştığını biliyoruz: Muhsin Ertuğrul, İrfan Şahinbaş, Orhan Şaik Gökyay, Mehmet Başaran, Vedat Günyol bunlar arasında sayılabilir. Vedat Günyol, en son ziyaretimde (16 Mart 2002) elinde bulunan altmış kadar mektubu sağa sola verdiğini ve bu mektupların bugün elinde bulunmadığını söyledi. Muhsin Ertuğrul’un evrakı son yıllarda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kütüphanesi’ne aktarılmış fakat ne yazık ki henüz tasnif edilmemiştir. Bu yüzden Orhan Burian’ın Muhsin Ertuğrul’a gönderdiği mektupların bu evrak içinde bulunup bulunmadığını anlamak için yaptığım başvurulara belgeler tasnif edilmediği için olumlu bir yanıt verilememiştir. Gerçi Burian’ın kimi mektupları şurada burada yayımlanmıştır. Sami N. Özerdim’e gönderdiği bir mektubu da Türk Dili Mektup Özel Sayısı’nda [274 (1974), 343] yer almıştır. Ancak bu yayınlar dağınıktır ve bütünlük göstermekten ne yazık ki uzaktır.
Burada yayımladığımız mektupları ise onun ailesiyle olan yazışmalarını kapsamaktadır. Daha doğrusu özel mektuplarıdır. Onun, diğer arkadaşlarına yazdığı mektuplardaki gibi yüksek düzeyde felsefi düşüncelerle örülü değildir. Daha çok aile ilişkileri ön planda gelmektedir. Mektuplar 1925 yılından başlamak üzere 1949 yılına kadar uzun sayılabilecek bir döneme kadar uzanmaktadır. Ancak bu özel mektup koleksiyonunun tam olduğu söylenemez. Her ne olursa olsun, eksik de olsa, bu mektupların yayımlanarak geleceğe ulaşmasını sağlamanın bizler için bir görev olduğunu kabul ediyorum. Çünkü bu mektuplar bize, her şeyden önce, Orhan Burian gibi büyük bir kültür ve bilim adamını daha yakından tanıma olanağı vermektedir. Onunla birlikte Türkiye’yi, İngiltere’yi, Amerika’yı hatta Fransa’yı biraz farklı cephelerden tanıma fırsatı buluyoruz. Yolculuklar sırasında kurulan iletişimin boyutlarını da kavrayabiliyoruz.
17-18 yaşında yükseköğrenim için yurtdışına giden bir gencin heyecanları, duyguları, özlemleri, zevkleri vb. bu mektupların satırlarıyla bütünleşmiş durumdadır. Küçük mavi zarflar içinde postalanmış ve eski yazıyla mavi kâğıtlara yazılmış Orhan Recep imzalı mektupları yeniden açarken ve okurken o günlerin coşkusunu bu güzelim insanla birlikte yaşar gibi olduğumu duyumsamadan kendimi alamadım.
Bu mektuplar, Bedrettin Tuncel’in, yukarıda andığımız Türk Dili Mektup Özel Sayısı’ndaki verdiği tanıma uygun bir nitelik ve içerik taşımakta, bu bağlamda “insanın sevdiklerine, yakınlarına onlardan ayrı düştüğü, onlara içini dökmek, açılmak istediği zamanlarda duyduğunu, düşündüğünü…” aktaran önemli belgeler olarak görülmektedir.
Öte yandan günümüzdeki tarih anlayışı, insanı günlük yaşamının ayrıntıları içinde yakalamaya ve tanımaya çalışmaktadır. Bu ayrıntıların malzemesi içinde mektubun da önemli bir yer tuttuğunu belirtmeye gerek bile yok sanırız. Nitekim, Orhan Şaik Gökyay da yine aynı dergide mektupların önemini, yararını şu biçimde dile getirmektedir:
Ne çeşitten, hangi üslupta olursa olsun, bu türde yer alan mektupların, insanların ve onların bağlı bulundukları toplumun psikolojisi, dünyaya bakışı, her yerde sıkı sıkıya yapıştığı gelenekleri, inançları, bir ulusun bütününe paylaştırılmış olan kültür hazinesi, tarih olaylarını değerlendirme, hatta kitaba geçmemiş yanlarını görme açısından büyük yararı olduğuna inanıyorum.
Prof. Burian’ın mektuplarını da bu açıdan değerlendirdiğimizde yayımlanmasının ne kadar yerinde olduğu kendiliğinden anlaşılır.
Her şeyden önce bu mektuplara ulaşmamı sağlayan ve yayımlamama izin veren Kısmet Burian’ın adını burada saygıyla anıyorum. Prof. Burian’ın yeğeni olan bu erdemli insan, bana bu izni vermekle kalmamış, mektupları benimle birlikte yeni baştan gözden geçirerek bunlarda geçen birçok kişi ve olay konusunda beni aydınlatmıştır. Bu bakımdan kendisine duyduğum minneti burada bir kez daha belirtmek isterim. Bu arada Posta Kutusu (Kış 2004)’nda Orhan Burian’ın Günyol’a yazdığı mektupların bir bölümü yayınlanmış, Muhsin Ertuğrul’un da Burian’a yazdığı birkaç mektuba yer verilmiştir.
Bu mektupların basılması Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayın programında yer almakla birlikte basılmadı. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık öteden beri Prof. Orhan Burian’ı anma etkinliklerimize büyük destek vermiş, Kurtuluştan Sonrakiler (2003)’i yeniden basmış, VTR’nin hazırladığı Ben Orhan Burian belgeseline maddi katkıda bulunmuş, İzmir’de 5-6 Mayıs (2003) günlerinde düzenlenen Prof. Burian’ı anma sempozyumuna da bir sergi ile katılmıştır. Şimdi de bu kuruluş, Prof. Orhan Burian’ın mektuplarını bastırmak gibi olumlu bir işe girişmiş bulunmaktadır. Bir kez daha Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’a minnet ve şükranlarımı dile getirmek isterim. Kurumun yayın koordinatörlüğünü yürüten Aslıhan Dinç’e teşekkürü borç bilirim. Dizgi ve baskıda emeği geçenleri saygı ile anıyorum.

                                         İzmir, 2004
Prof. Dr. Zeki Arıkan

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.