- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Louis Drax'ın Dokuzuncu Canı
-
Kategori:
Edebiyat -
Yazar:
Liz Jensen -
ISBN:
978-975-08-1364-1 -
Sayfa Sayısı:
280 -
Ölçü:
10.3 x 17.3 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 2008
Louis Drax sorunlu bir çocuk. Zeki, yaşından olgun, oyunbaz ve ne yazık ki “kazakolik”. Dışarıda geçirdiği herhangi bir gün Louis'nin başına bir şey gelmesi neredeyse kaçınılmaz. Ama dokuzuncu doğum gününde, ailece gittikleri piknikte olanlar hayal edilemeyecek kadar korkunç şeylerdir. Louis bir kayalıktan aşağıya düşer ve komaya girer; babası ortadan kaybolur, annesi de şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez hale gelir. Provence'ta bir klinikte çalışan Dr. Dannachet, Louis'yi komadan çıkmaya ikna etmeye çalışır ama çocuk bütün tıbbi bilgileri yalanlar ve sonuçta doktorun kendisi Louis'nin karanlık dünyasının içine çekilir. Esrarı çözebilecek tek kişi Louis ama o da iletişim kuramayacak durumda. Ya da biz öyle sanıyoruz!
Ben, diğer çocuklardan farklıyım. Adım Louis Drax. Başıma olmadık şeyler gelir; örneğin, gittiğim bir piknikte boğulmak gibi. Anneme, kazakolik bir çocuğun annesi olmanın nasıl bir şey olduğunu sorun da anlatsın. Hiç de eğlenceli bir şey değil bu. Bu işin sonu nereye varacak diye düşünmekten, uyku girmiyor gözüne. Nereye baksa tehlikeli olabilecek şeyleri görüyor, sürekli onu korumalıyım, onu korumalıyım, diye düşünüyor. Ama bazen elinden bir şey gelmiyor. Annem beni sevmeden önce, o ilk kaza yüzünden, nefret etmiş benden. İlk kaza doğumumdu. İmparator Julius Sezar gibi doğmuşum. Bebek dışarı fırlayana kadar kadının göbeğini bıçakla kesiyorlar; sonra da kan revan içinde avaz avaz bağıran bebeği çekip çıkarıyorlar. Normal yollardan çıkamayacağımı düşünmüşler. (Gerçi o da iğrenç ya!) Ayrıca, Annemin de tıpkı Julius Sezar’ın annesi gibi öleceğini düşünmüşler. O zaman ölü bedenlerimizi tabutlara koymaları gerekecekti; Annemi büyük bir tabuta, beni de bebek boyu bir tabuta. Ya da aynı tabuta koyarlardı bizi, iki bedenlik bir tabut ve vıdı vıdı vıdı. Eminim böyle tabutlar yapıyorlardır. Bahse girerim aralarında özel bir bağ olan anne ve oğullar için internetten tabut sipariş edilebilir. Doğmak zaten iğrenç bir şeydi; yüz yaşına falan gelseler bile, anne de, çocuk da, böyle bir şeyin etkisinden kurtulamaz; ama aslında bu yalnız başlangıçmış. Ama bunu bilmiyordum, o da bilmiyordu. İkinci kaza ben bebekken oldu. Sekiz haftalıktım ve beşiğimde uyuyordum ve birden Beşik Ölümü olmaya başladım. Onu korumalıyım, onu korumalıyım diye geçirdi aklından Annem. Telaşlanma. Cankurtaran çağır. Sağlık görevlileri gelene kadar nefes almam için bana neler yapması gerektiğini anlattılar Anneme; sonra da gelip bana oksijen verdiler ve bu da göğsümde yaralar açılmasına neden oldu. Annem bu resimleri saklıyordur herhalde. Eğer isterseniz gösterir, ayrıca kırılan, parçalanan minik kaburgalarımın röntgeni de var. Sonra, dört yaşına geldiğimde bir nöbet geçirdim ve o kadar çok bağırdım ki, neredeyse dokuz buçuk dakika boyunca nefessiz kaldım. Gerçekten. En zor yerlerden nefes almadan çıkmayı başarabilen Muhteşem Houdini bile beceremezdi bu kadarını. O bir Amerikalıydı. Altı yaşındayken Lyon’da metro raylarının üstüne düştüm. Yüzde seksen beş çarpıldım. Herhalde kimsenin başına böyle bir şey gelmez; ama benim başıma geldi. Ölmedim; ama bu bir mucize sayılırdı. Sonra gıda zehirlenmesi geçirdim; çünkü çok zehirli yemekler yemiştim. Salmonella, tetanos, botülizm ve menenjit oldum; aslında daha birçok hastalık geçirdim, ama isimlerini söyleyemiyorum bir türlü; encyclopédie médicale’in üçüncü cildini açıp bu hastalıklar hakkında bilgi edinilebilir; hepsi de o kadar iğrenç ki.