Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Bu kitapta çoksesli Batı müziği tarihi, Antik Yunan’dan günümüze uzanan süreç içinde, genel hatlarıyla sunulmuştur. Belli başlı dönemler, önemli besteciler ve yapıtları, müziğin karmaşık konuları yalın bir dille açıklanmaya çalışılmış, Batı müziğinin bir bütün içinde anlaşılmasına çaba gösterilmiştir. Türkiye’de modernleşme sürecinde çoksesli müziğin gelişimine, öncü bestecilere ve yapıtlarına, kısa da olsa, yer verilmiştir. Çoksesli müziğin tarihsel serüveninin ele alındığı bu çalışma müzisyenler, müzikseverler, öğrenciler ve bütün meraklılar için bir başvuru kaynağı oluşturma girişimidir.

Ortaçağ Avrupası’nda Müzik

Antik Yunan ve Roma

Batı müziğinin yazılı tarihi Antik Yunan ve Roma dönemine dayanır. Daha önceki dönemler hakkında günümüze kalmış yazılı kaynaklar yok denecek kadar az olduğundan, Batı müzik tarihinin başlangıcını Antik Yunan ve Roma dönemlerinde aramak doğru olur. Avrupa kültürünün toplumsal ve düşünsel temellerinde olduğu gibi, müzik alanında da Antik Yunan kültürünün bağlantıları bulunmaktadır.
Müzik hakkında antik çağdan kalan yazılı kaynaklar o dönemlerden kalan mimari yapılar veya heykeller kadar şanslı değildi. 16. yüzyılda keşfedilen az sayıda ilahi ve şarkı örneklerinin dışında, Antik Yunan ve Roma İmparatorluğu dönemine ait müzik eserleri günümüze kadar gelememiştir. Buna karşın, Yunan ve Roma’nın müzik kültürüyle ilgili bilgiler –heykel, mozaik, vazo, mezar ve başka yapılar üzerine resmedilen ya da oyulan eserler sayesinde– modern çağlara dek gelmeyi başardı.
Antik Yunan uygarlığından günümüze kalan müzik örneklerinin çoğu uygarlığın geç dönemine aittir. Antik Yunan müziğinin özellikleri ancak bu örneklerden ve yazılı kaynaklardan yola çıkılarak tahmin edilebilmektedir: teksesli fakat özellikle vurmalı ve üflemeli çalgı eşliğinin sık sık kullanıldığı bir müziktir bu. Antik Yunan müziğiyle ilgili belgelerin azlığına karşın, Yunanlı düşünürlerin geliştirdiği kuramlar günümüze kadar gelmiş, özellikle de Ortaçağ Avrupası’nın müzik kültürünü derinden etkilemiştir. Platon ve Aristoteles müziğin doğası, evrendeki yeri, insanlar üzerindeki etkileri ve toplum içindeki uygulamaları konularında yazdılar. Ünlü Yunanlı düşünür ve matematikçi Pitagoras’tan itibaren Yunanlı kuramcılar sesler arasındaki sayısal ilişkileri keşfettiler. Müziğin fiziği konusunda olduğu kadar felsefesi üzerine de kuramlar geliştirdiler. Onların oluşturdukları temeller günümüzde halen geçerli olan ilkelerin özünü oluşturur.
Pitagoras ve yandaşları müziğin fiziksel evrenin temel anahtarı olan matematikle çok yakın ilişkide olduğu kanısındaydılar. Pitagoras sesler arasındaki aralık ilişkilerin matematiksel bağlantılarını keşfetmiş, oran hesaplarını matematiğe dayanarak ortaya çıkartmıştı.
Müzikle şiir arasında çok yakın ilişki kuran Antik Yunan kültürü için bu iki terim neredeyse eşanlamıydı. Platon şarkıyı “konuşma, ritim ve melodinin birleşimi” olarak tanımlar. Yani bir anlamda müzik şiirin melodiyle okunmasıdır. Nitekim, tarih boyunca müzikte sıkça kullanılan “lirik” kelimesi Antik Yunan dönemine dayanmaktadır. “Lirik şiir” terimi lir çalgısı eşliğinde okunan şiir anlamında kullanılıyordu. Yüzyıllar içinde, bu ve buna benzer Antik Yunan şiirine dair terimler müzik terimi olarak kullanılmaya başlandı.

Antik Yunan’da Çalgılar
Antik Yunan uygarlığında çalgılar mitolojik tanrılarla bağlantılıydı. Bugün hâlâ Yunan uygarlığının en karakteristik çalgısı olan lir Apollon’un simgesiydi. Üflemeli bir çalgı olan aulos ise Diyonisos’a atfedilen bir çalgıydı. Her iki çalgının da Küçük Asya’dan Yunanistan’a geldiği tahmin edilmektedir. Bu çalgılar şarkılara ve epik şiirlere eşlik olarak çalınırdı. Lir ve onun akrabası sayılan kithara ilk dönemlerde 5 ya da 8 tel, sonraki dönemlerde 11 tele sahipti. Tek ya da çift kamışlı bir üflemeli çalgı olan aulos ise çoğu yerde çift gövdeli resmedilmiştir. Aulos çoğunlukla Diyonisos’a atfedilen şiirlere eşlik etmek için kullanılırdı. Diğer yandan, Aishilos, Sofokles, Euripides gibi yazarların ünlü tragedyalarında da kullanılmaktaydı bu çalgı. Böylece, koro ile aulos’un sesi arasında bazen bütünleşme bazen de diyalog oluşmaktaydı.

Antik Yunan uygarlığında müzik dinî törenlerde, eğlencelerde ve tragedyalarda kullanılıyordu. Antik Yunan düşünürlerinin özellikle ses sistemleri üzerine geliştirdikleri müzik kuramları Avrupa’daki çoksesli müzik kuramının temelini oluşturdu. Antik Yunan uygarlığının müzik kültürü Roma İmparatorluğu tarafından benimsendi ve sürdürüldü. Roma İmparatorluğunun güç ve görkeminin doruklarını yaşadığı 2. yüzyılda, kültürlü Romalılar Yunanca ve Latince eğitimleri kadar müzik eğitimi de alıyorlardı. Ne var ki, Roma İmparatorluğunun zayıflamasıyla Antik Yunan ve Roma’nın müzik kültürü ve geleneği tümüyle olmasa da Ortaçağ Avrupası’na devroldu ve yaklaşık 1000 yıl boyunca kendi içinde dönüşüme uğrayarak Batı dünyasının çoksesli geleneğine dönüştü.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.