
- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur
-
Kategori:
Edebiyat / Anı -
Yazar:
'Emine' Sevgi Özdamar -
ISBN:
978-975-08-1305-4 -
Sayfa Sayısı:
108 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 2007
Gültekin Emre’nin yayına hazırladığı, Emine Sevgi Özdamar’ın “Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur”, Ece Ayhan’ın beyin ameliyatı için 1974’te gittiği Zürih’te Sevgi Özdamar’a eşlik ederken tuttuğu hastane günlüğünü ve Ece Ayhan’ın Sevgi Özdamar’a gönderdiği mektupları içeriyor. Kitap, Türk şiirinin öncülerinden Ece Ayhan’ın hayatının bir dönemine, yakın çevresine ışık tutuyor.
(“Vakitsiz Üsküdarlı”dan) Ece’nin Sultantepe’deki evinde koltuk yoktu. Sadece yatak yorgan. Ece, kutu, dolap, çekmece... gibi şeylerden nefret ederdi. Bir iki kalemi ya pencere kenarında ya da somya üzerinde dururdu. Yemeği yerde yerdik. Çorba, kuru fasulye ekmek. Sabah çay, zeytin ekmek. Ana baba evinden bazen bir şeyler aşırıp getirirdim. Aşırdıklarımda meyve bol olurdu. Tabakta son bir meyve kalır, Ece, “Bak, kibarlıktan tabakta kalan son meyveyi kimse almaz, ama ben alır ve yerim,” derdi. Sonra da alır ve göstere göstere yerdi. Sabahları o Cağaloğlu’na, ben de o dönemde öğrencisi olduğum tiyatro okuluna gitmek için Sultantepe merdivenlerinden Üsküdar’a inerdik. Merdivenler kışın buz tutardı. Manto ceket arası giysimizin önünü iliklemezdik. Soğuğa kafa tutardık. Ceketlerimiz arkamızda balon gibi şişerdi. Gülerdik halimize. Ece’nin bıyıkları o merdivenlerde buz tutardı. Ben yanlış tarafında yürürsem, “Bu kulağım sağır, canım, öbür tarafıma geç,” derdi. Bir gözü kör bir arkadaşı varmış. Durmadan yer değiştirirlermiş. Arkadaşının kör gözüyle Ece’nin sağır kulağı yolda yürüdüklerinde yan yana düşermiş. O nedenle Ece ve arkadaşı birbirlerini görmek ve duymak için durmadan yer değiştirirlermiş.