Idaho

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Bir suçu hatırlayacak kimse kalmayınca, bu suçun neden olduğu acılar da silinir mi?

Ann ile Wade’in, Idaho’nun çetin ve güzel doğasında sürdüğü sakin yaşam, Wade’in kaybolan hafızası ve saldırgan davranışlarıyla bozulmaya başlar. Wade’in ilk eşi Jenny ve kızlarıyla yaşadığı eski mutlu hayatın nasıl ve neden altüst olduğunu öğrenmeye çalışan Ann’in zamanı, kocasının aksayan hafızası yüzünden giderek azalmaktadır. Farklı kişilerin bakış açılarından aktarılan ve çeşitli zaman ve mekânlar arasında mekik dokuyan anlatıyla, karakterlerden bazılarını birbirinden koparan, bazılarınıysa bir araya getiren trajedi yavaş yavaş gün ışığına çıkacaktır.

“Idaho”, unutma ve hatırlamaya, ailelere ve çocuklara, hayatımızdan çıkan kişilerin hayaletlerinin bizimle yaşamaya devam etmesine dair sarsıcı bir roman.

2004

Yılda bir iki kez odun için gittikleri zaman dışında kamyoneti hiç kullanmazlardı. Kamyonet tepede, odunluğun önünde öylece durur, kaputun üstündeki derin göçüklerde yağmur suları, yağmur sularının içinde de sivrisinek yumurtaları birikirdi. Wade, Jenny’yle evliyken durum buydu, şimdi Ann’le evliyken de durum bu.

Ann bazen oraya gidip kamyonette oturuyor. Wade bir işle meşgul oluncaya kadar bekliyor ki gittiğini fark etmesin. Bugün buraya odun alma bahanesiyle, çamur, ot ve yer yer kar kaplı arazi üzerinde mavi bir kızağı çeke çeke geliyor. Odunluk evden pek uzakta değil ama bir grup ponderosa çamı yüzünden görünmüyor. Sanki başkasının toprağına izinsiz girmiş gibi hissediyor kendini, sanki bunların hiçbiri ona ait değilmiş de görmemesi gerekirmiş gibi.

Kamyonet etrafta başka örneği pek görülmeyen bir düzlükte, pek rastlanmayacak şekilde dağ yamacına oyulmuş bir girintiye park edilmiş. Odunluğun önünde, kamyonetin civarında, otların ve karların üzerinde şuraya buraya dağılmış birkaç tuğla var. Ağaçlara dayalı makara makara ezilmiş tel görünüyor. Bir karaçamın uzun kolundan, birbirine ters yönde duran iki kalın ip sallanıyor, ama bir zamanlar yassı bir tahta parçasıyla birbirlerine bağlıymış gibi görünüyorlar – bir çocuk salıncağı.

Aylardan mart, hava güneşli ve soğuk. Ann sürücü koltuğuna oturuyor ve kapıyı yavaşça kapatıyor. Emniyet kemerini bedenine doğru çekiyor, sonra camı indirirken kucağına birkaç damlacık sıçrıyor. Islak noktalara parmak ucuyla dokunup onları zihnindeki çizgilerle bağdaştırarak bacağında bir resim çiziyor. Resim ona bir fareyi hatırlatıyor, ya da en azından bir çocuğun çizdiği bir fare resmini. Üçgen bir suratı ve uzun, kıvrımlı bir kuyruğu var. Dokuz yıl önce, Wade hâlâ Jenny’yle evliyken ve iki kızı da hâlâ hayattayken, bir fare kamyonetin egzoz borusundan tırmanıp motor bölümüne geçmiş ve boruların üstüne yuva yapmış. Wade’in belki de o fareyi hatırladığını, farenin kaputun altında sekerek dolaşırken çıkardığı sesleri hatırladığını ama ilk karısının adını unuttuğunu –ya da bazen unutmuş göründüğünü– düşünüp bunu tuhaf buluyor Ann. Ama fare – fare Wade’in hafızasında hâlâ capcanlı.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.