Gündemdeki Konu

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Türk edebiyatında 1950 kuşağının önemli temsilcilerinden Onat Kutlar, sadece öykücülüğü ile sınırlı kalmamış, şair, sinemacı, çevirmen, kültür insanı kimliğiyle de sürekli üretken olmuştur.

“Gündemdeki Sanatçı” kitabıyla bir arada değerlendirilebilecek “Gündemdeki Konu”, Kutlar’ın “Cumhuriyet” gazetesinde yayımlanan, ağırlıklı olarak medya, sinema temalı olmakla birlikte toplumsal meselelere doğru genişleyen, güncel nabzı tutan, eleştirel denemelerinden oluşuyor.

Yazıldığı dönemden günümüze, aradan geçen çeyrek yüzyıla bakılarak Türkiye’nin toplum-siyasetçi-aydın-medya çemberinde düştüğü kısırdöngüyü sorgulatacak türden, pek çoğu ironi merceğiyle okunabilecek makaleler.

“Neyi arıyoruz gazetede?
Bizi acıtsa, kanatsa, karamsarlığa yöneltse bile gerçeği mi, yoksa bizi avutacak, rehavete salacak, ya da mış gibilerimizi okşayacak yumuşak bir kâğıt mendil mi?
Hani ne bebek kakasını, ne kanı, ne de alın terini hiç göstermeyen şık, güvenli ve zararsız, hijyenik kâğıtlardan birini mi?”

“Onat, çağdaş Türkiye’nin bir ‘önsöz’üdür; çünkü sanatın, yazının, uygarlığın ‘sonsöz’ü yoktur… Onat yaşarken diriydi, öldükten sonra da diri kalacak.” - İlhan Selçuk

Temistokles Kaç Kiloluk Adamdır?

Sevgili Cumhuriyet okuru,

Bu kez, her hafta büyük bir keyifle yazdığım Portreler’e küçük bir ara vermek istiyorum.

Bundan böyle de arada sırada bu parantezleri açmaya çaba göstereceğim. Çünkü epeydir gereksinme duyduğum bir şeydi bu. Moda deyimle Media yalnızca gündemin gerçek sanatçılarına uzak durmakla yetinmiyor, bir de gerçek sanat konularını hasıraltı ediyor, ya da çarpıtıyor.

Bazen öylesine aşırı ve absurde noktalara geliyor ki, bu çarpıtmalara, bir yazar olarak değil, salt bir okur, bir izleyici olarak tepki duymaktan kendimi alamıyorum. Bu tepkileri sizlerle paylaştığıma, içinizden, “Sabırsız biri çıksa da şunları söylese” dediğinize yüzde yüz inanıyorum.

Sözü şu Amerikan filmleri ve sinemamız konusuna getirmek istiyorum.

Bilmem geçenlerde Hürriyet’te yayımlanan bir soruşturmayı okudunuz mu? Şu son aylarda, başta Fransa olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde, Amerikan filmlerinin sinema ve TV’leri istila etmesine, başka herhangi bir görüntüye olanak bırakmamasına karşı yönetmenlerin, aydınların tepkileri söz konusu ediliyor, sonra da aynı soru bizimkiler’e soruluyordu, tanınmış yönetmen, oyuncu ve yazarlarımıza.

Bir nokta çarpıcı ölçüde dikkatimi çekti.

Aylardır dünya basınının bu konudaki yayınlarını izliyorum. Ünlü yönetmen Louis Malle’den Gerard Depardieu’ye kadar neredeyse tüm Fransız ve Avrupalı sanatçılar, hatta başta Martin Scorcese olmak üzere Amerikalı yönetmenler, Hollywood tekellerinin öldürücü egemenliğine karşı çıkarken bizimkiler bunu gayet doğal karşılıyor, mantıklı nedenler arıyor; hatta alkışlıyordu. Yönetmen ve yazarlarımız, özetle şunu söylüyorlardı: “Amerikan filmleri iyi yapılıyor. Ticari başarı kazanıyor. Bu filmler iyi ki, insanlar onları tercih ediyor. Buna karşı çıkmak görme özgürlüğüne, seçme özgürlüğüne karşı çıkmaktır. Sansürcülüktür. Bizimkiler de iyi film yapsın, halk onları da izleyecektir. Nitekim öyle oluyor...”

İlk bakışta masum ve mantıklı gibi görünen, başta Sinan Çetin ve Yavuz Özkan olmak üzere birçok sinemacımız ve sinema yazarımız tarafından paylaşılan, Hasan Pulur gibi birçok köşe yazarımız tarafından desteklenen bu düşünceler, belleğimdeki iki anıyı su yüzüne çıkardı.

1980’li yılların başları olmalı. O zamanın anlı şanlı konsey ve cumhurbaşkanı, şimdilerde Ak-Sanat’ın tertemiz sanatçısı Orgeneral Kenan Evren, Hakkâri’de halka nutuk çekiyor. Kürtler dinliyor, ben de televizyondan onları izliyorum. Evren yumruğunu arada bir kürsüye vurarak kükrüyor: “Buralarda kaçakçılık olduğunu duyuyorum. Kaçakçılık bu vatana ihanettir. Onların kafasını ezeceğiiiz!” Önemli bir bölümünün, yaşamını kaçakçılıkla sürdürdüğünden hiç kuşku duymadığım topluluk, neşe içinde, alkışlayarak destekliyor Evren’i: “Yaşaa! Pravooo!” Evren devam ediyor: “Burada bölücülük olduğunu biliyoruz. Bu vatanı bölenlere asla müsamaha etmeyeceğiz. Hepsini yok edeceğiz.” Hemen hepsi Kürt olan topluluk neşe içinde alkışlıyor: “Yaşaa! Pravooo!”

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.