- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Gölgeliköy’ün Küçük Dedektifleri
-
Özgün Adı:
I Piccoli Detective di Borgombroso -
Kategori:
Doğan Kardeş / Roman -
Yazar:
Luca Azzolini -
Çeviren:
Filiz Özdem -
Resimleyen:
Fabiano Fiorin -
Yaş Grubu:
8 - 10 yaş -
ISBN:
978-975-08-4447-8 -
Sayfa Sayısı:
96 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Mart 2019 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
3. Baskı / Haziran 2023
“Vızzz... Vızzz...”
Luca Azzolini’den sürükleyici, sayfalar hiç bitmesin diyeceğiniz, bir yandan da meraktan hızla okuyacağınız bir hikâye.
Ottavia, Danny, Emma ve Leo Başıboş Arılar İzci Kampı’nda yazın tadını çıkarmaktaydılar, ta ki kampın yakınındaki Gölgeliköy’de bir hırsız olduğu söylentisini duyana kadar!
Eli çabuk ve kurnaz bir hırsız, köy sakinlerinin kıymetli bir sürü eşyasını çalmıştı ve şimdiye kadar hırsızı ne gören ne de duyan olmuştu. İşte bu tam Gölgeliköy’ün Küçük Dedektifleri’ne göre bir iş! Bakalım bu gizemli hırsızlık olayını aydınlatacak ipuçlarını bulabilecekler mi?
Başıboş Arılar Kampı
Bir söylenti yayılmıştı ve Başıboş Arılar İzci Kampı’nda başka bir şey konuşulmaz olmuştu.
Aşağıdaki Gölgeliköy’de bir hırsız vardı! Eli çabuk ve kurnaz bir hırsız art arda hamleler yapıyordu. Her ne kadar güneş altın bir lira gibi gökyüzünde parlıyor ve hava yeni biçilmiş taze ot kokuyor idiyse de kimsenin bunlarla ilgilendiği yoktu. Hiçbir gezi programı yapılmamıştı, böylelikle kimse ne sandalla geziye ne de maceralı bir keşfe çıkmıştı.
Vadide sarı-siyah benekler gibi duran çadırların birinden çıkan Ottavia, “Öf, ne sıkıcı! Ne lüzumsuz bir durum!” diye homurdandı.
Başıboş Arılar İzci Kampı, büyük bir gündöndü tarlasının az uzağındaki orman ile masmavi suyu olan büyük göl arasında kurulmuştu. Çok güzel ve sakin bir yerdi, her ne kadar şimdi izci başları durumdan dolayı vadinin bir o köşesinde, bir bu köşesinde tedirgin halde koşturuyor olsalar da… Çocukları sayıyor, bir eksik var mı diye her şeyi kontrol ediyorlardı, hiçbir şey, hiç kimse eksik olmasın diye dikkat kesilmişlerdi.