
- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Dereceler
-
Kategori:
Edebiyat / Roman -
Yazar:
Michel Butor -
Çeviren:
Ali Özçelebi -
ISBN:
975-08-0906-8 -
Sayfa Sayısı:
400 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 2005
Öğretmenlerin özel yaşamları, çocukların sıra muhabbetleri, tatiller, aile ilişkileri, ödev toplayanlar ve ödev yetiştirmeye uğraşanlar, cezaya bırakmalar karşısında cezaya kalmalar... Michel Butor, Dereceler adlı kitabında okuru; insan hayatında izler bırakan lise yıllarına götürüyor. Butor’dan çığrından çıkan, zincirlerinden boşalan bir yazı-yaşam
“Nasıl gidiyor? — Ya seninki? — Biliyorsun, matematik benim en iyi dersim değil. — Benim de. — Hem bu defa, öğretmen bir dayı da değil. — Ne demek istiyorsun? — Hiç. — O zaman sus. — Konuşan sensin. — Mösyö Jouret, eniştem... — Söz ettiğim Jouret değil. — Onunla tatile gitmiştim. — Uzatma. — Ama senin benimle ne alıp veremediğin var? — Hiçbir şey, çok meraklı olan sensin. — Yaptığına bakmıyorum, kaygılanma. — Ben de bakmıyorum, düşün bir, sonra anlatırsın. — Kime, neyi anlatacağım? du Marnet’ye mi... — Sus, bize bakıyor. — Konuşan sensin. — Dayın da çok meraklı gibi görünüyor, tarih ve coğrafyacı dayın; benimkini ondan söz ederken duydum. — Kime? — Sus, bırak yazayım; öğretmen yaklaşıyor.” 21 Aralık, tarih yazılısının sonuçları açıklandıktan sonra: “Görüyorsun, ben ancak on ikinci oldum, sense beşinci, oysa yemin ederim çalışmıştım. — Ben de çalışmıştım, ne olduğunu sanıyorsun? — Söylemek istediğim bu değil; bak, bana karşı bir haksızlık yok, coğrafyada ancak sekizinciyim, tarihte on ikinci... — Düşünsene, seni ilk sıraya koysaydı, çok göze batardı... — Yazılı kâğıdımı okusan görürdün! — Okumama gerek yok; sana hakettiğin nottan bir not eksik verdiğine okumadan da inanırdım, çünkü güvenmiyor, hepimizin aranızda anormal bir şey olduğunu hissettiğimizi pekâlâ hissediyor... — Delisin sen! — Sus, bize bakıyor. — Neyin var senin bilmiyorum. — Dinle. — Alçak sesle konuş. — Bana bakma! — Daha alçak sesle konuş. — Beni duyuyor musun? — Haydi, acele et. — Bizi yakalarsa, bizi başkaları gibi cezalandırmak zorunda kalır, çünkü son zamanlarda çok hoşgörülüydü. — Söyleyeceğinin hepsi buysa... — Hayır, değil, Mösyö Hutter’in eniştem Bailly’yle konuştuğunu Francis Hutter duymuş... — Ya öyle mi? Dikkat... Haydi anlat! — Ondan, dayından söz ediyorlarmış... — Sus; bunu bir kâğıda yazıp ver bana. — Sonra ona veresin diye... — Aptal! Sus, bize bakıyor. — Bizi cezalandıracak, birlikte cezaya kalacağız. — Başka yere bakmasını bekle... — Yemin et. — Sus. — Sen bilirsin. — Neye yemin edeyim? — Yazacağım kâğıdı ona göstermeyeceğine. — Beni rahat bırak. — İspiyoncu. — Hiçbir şey göstermeyeceğim. — Yaz bunu. — Neyi? — Bir kâğıt al. — Dikkat. — Yaz: Yemin ederim. — İşte. — Sen neyin üzerine yemin edersin? — Bize bakıyor. — Yaz: İzci şerefim üzerine yemin ederim ki... — Sus. — Yazmak istemiyor musun? — Bırak beni. — Cesaret edemiyor musun? — Bize bakıyor. — Bakıyor, ama bir şey demiyor, işte görüyorsun, hiçbir şey demeyeceğini biliyorsun. — Ötekiler de bize bakıyor... — Hiçbir şey öğrenemeyeceksin, sana hiçbir şey söylemeyeceğim. — Sussana sen. — Sen bilirsin. — Yazdım. — Bu kâğıdın üzerinde olandan Mösyö Vernier’ye, dayım Mösyö Vernier’ye söz etmeyeceğim. — İşte yazdım. — Şimdi imzala. Tamam.”