
- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Çakırcalı Efe
-
Kategori:
Edebiyat / Roman -
Yazar:
Yaşar Kemal -
ISBN:
978-975-08-0724-3 -
Sayfa Sayısı:
184 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 2004 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
33. Baskı / Mart 2025
Çakırcalı Memed Efe, on beş yıldan fazla bir zaman boyunca eşkıya olarak Osmanlıya baş kaldırmış, binden fazla insanı öldürmüş, öte yandan fakir fukaranın koruyucusu olmuştur. Yaşar Kemal, Çakırcalı’yı öldüren müfrezenin kumandanı Albay Rüştü Kobaş’ın verdiği bilgiler ışığında eşkıyanın hayat hikayesini, tanıklarının yorumlarına da yer vererek anlatır.
“Yaşar Kemal insanoğlunun çektiklerini hırs dolu bir beceriyle anlatan yürekli bir yazardır. O isyan ve öfkesini, insanlara karşı Batı yazarlarında az görülen bir güvenle desteklemesini bilmiştir.”
New Statesman, (İngiltere)
“Bir epik kültürün bu ölçüde derinliklerine inmiş birini daha bulmak çok güç.”
Norrtelje Tidning, (İsveç)
“Yaşar Kemal çağdaş edebiyatın eşine az rastlanır devlerinden biridir.”
Le Figaro, (Fransa)
Hasan Çavuş iriyarı, buğday benizliydi. Uzun bıyıkları kumraldı. Beş atlısıyla birlikte, doludizgin Ayasurat köyüne girdi. Atlar köpüğe batmışlardı. Atların boyunları terden kapkara kesilmiş, bacakları çamur içinde kalmıştı. Hasan Çavuş, o hızla atının başını Ahmed Efenin evinin kapısında çekti. Soluyordu. Efe kapıda, at ayağı gürültüsü duyup dışarı çıkmıştı. Hasan Çavuşu görür görmez yüzünde bir gülümseme dolaştı. Oldum olası bu Hasan Çavuşu severdi. Yiğit adamdı. Eşkıya iken, onu canını alırcasına takip etmişti. Hasan Çavuşun elinden neler çektiğini bir o bilirdi. Ama yüze indikten sonra, canciğer olmuşlardı. Halk arasında o günlerde dillerden düşmeyen bir laf vardı: “Osmanlıya güven olmaz.” Ahmed Efe bunu bilirdi. Bu laf doğru laftı. Gene de kardeş gibi olmuşlardı. Çavuşla Efe yüze indikten sonra, nice eşkıya takibine çıkmış, birlikte nice zorluklarla karşılaşmışlardı. Dosttular, biribirlerine el vermişlerdi.
“Ne hal bu hal böyle Çavuş? İn hele in!”
“Başım darda Efe!”
Hızla atından indi. Kucaklaştılar.
“Başım darda.”
“Ne var, ne oldu? Seni böyle telaşlı hiç görmediydim.”
Çavuşun yüzü sapsarı kesilmişti. Elleri titrer gibiydi. Sarhoş gibi de sallanıyordu. İçeri geçip oturdular. Hasan Çavuşun kulunçlarından ter fışkırmıştı.
Bu sırada içerden bir çocuk sesi geldi. Hasan Çavuşun yüzü biraz ışıdı. Çocuk Çavuşun elini öptü. Hasan Çavuş cebinden bir mecidiye çıkarıp çocuğun avucuna koydu. Çocuk almadı.
Efe:
“Çavuş,” dedi, “Memedi görünce yüzün ışıdı. Memedim aslan olacak.”
Çavuş:
“Paramı almaz ama, gene de severim aslanımı.”
Ahmed Efe:
“Memed,” dedi, “al Çavuşun parasını. O senin emmin. Yabancı değil.”
Çocuk bir “cık” yaptı. Almadı. Çavuş onu ellerinden tuttu yanına oturttu. Saçlarını okşamaya başladı. Her gelişinde aynen böyle olurdu.