Ayıların Meşhur Sicilya Baskını

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

İtalya’nın en önemli yazarlarından Dino Buzzati mizahla hayalin harmanlandığı olağanüstü bir savaş hikâyesini, destansı bir masalı okurlara sunuyor.

Uzun yıllar önce Sicilya’nın en yaşlı dağlarında, Ayılar Kralı Aslanayı’nın oğlu Tombik iki avcı tarafından kaçırılır ve vadinin aşağısına götürülür. O günden sonra da kendisinden bir daha haber alınamaz. Hiç görülmedik korkunç soğuk bir kış gelir ve ayı halkını açlıkla karşı karşıya bırakır. Yavru ayıları geceler boyu ağlatan, açlıkla halsiz bırakan şiddetli kışı fırsat bilen Kral, insanların yaşadığı vadiyi işgal etmeye karar verir. Ordusu ve büyücüsünün yardımıyla zafer kazanan Kral, oğlu Tombik’e kavuşur.

Ayılar Kralı Aslanayı çok geçmeden insanlar dünyasının ayı halkının yaşamasına elverişli olmadığını anlayacaktır...

En başında, Sicilya’nın şimdi yerinde yeller esen (o günlerden bugüne çok uzun yıllar geçti!) görkemli dağlarını göreceğiz. Hepsinin üstü karlarla kaplı.

Sonra köylerin, derelerin, minik kuşların cıvıldadığı ormanların, sağda solda evlerin bulunduğu yemyeşil bir vadiye ineceğiz, burası olağanüstü bir manzaraya sahip.

Ne var ki vadinin kenarlarında da aynı şekilde dağlar yükseliyor, gerçi bunlar en başında gördüğümüz dağlar kadar yüksek ve dik değil, ama görünmez tehlikelerle dolu. Örneğin, perili şatolar, zehirli ejderhaların bulunduğu mağaralar, ayrıca canavarların şatoları ve daha nicesi. Ne olursa olsun dikkati elden bırakmamak gerekir, özellikle de geceleri.

Bugün anılarda bile kalmayan (o günlerden bugüne çok uzun yıllar geçti!) Sicilya’nın ancak masallarda görebileceğiniz güzellikteki başkentine adım adım yaklaşacağız. Burası çok yüksek surlar ve sağlam kalelerle çevrelenmiştir. En büyük kalenin ismi Karabatak Sarayı’dır. Burada daha nicesini göreceğiz.

Sonunda başkente gireceğiz; burası limon rengi mermer sarayları, gökyüzüne değen kuleleri, altınla kaplı kiliseleri, çiçekleri hiç solmayan bahçeleri, atlı sirkleri, lunaparkları ve tiyatrolarıyla dünyaca ünlü bir yerdir. Büyük Excelsior Tiyatrosu ise en güzelidir.

Peki, yola çıkarken ardımızda bıraktığımız dağlar? O eski dağlarımıza bir daha dönmeyecek miyiz?

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.