- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Avunamayanlar
-
Özgün Adı:
The Unconsoled -
Kategori:
Edebiyat / Roman -
Yazar:
Kazuo Ishiguro -
Çeviren:
Roza Hakmen -
ISBN:
978-975-08-1684-0 -
Sayfa Sayısı:
544 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ekim 2009 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
8. Baskı / Ekim 2024
“Beni Asla Bırakma” adlı kitabı Time tarafından en iyi 100 roman arasında gösterilen Ishiguro’dan yepyeni bir roman daha...
Dünyaca ünlü piyanist Ryder, önemli bir konser vermek için isimsiz bir Avrupa şehrine gelir. Birkaç gün sonra sahneye çıkacağını bilse de, bundan başka hiçbir şey hatırlayamaz; karşılaştığı herkesin niçin ondan bir şeyler istediğini, çok uzak olması gereken yerlere nasıl hemen ulaşıverdiğini, saatler sürmesi gereken bir sohbeti üç dakikalık asansör yolculuğuna nasıl sığdırdığını anlayamaz. Kendini olaylara ve çevresindeki insanlara teslim eden belleksiz piyanist, geçmişin ve geleceğin kırılgan bir şimdiki anda çakıştığı sürreal bir dünyaya savrulur. Çok geçmeden, yaklaşan konser gecesinin hayatının en önemli performansı olduğunu fark edecektir.
İşlevini yitirmiş toplumsal düzenin bireyler üzerindeki yaralayıcı baskısını hemen her eserinde zarafetle ilan eden Kazuo Ishiguro, Avunamayanlar’da hayatı kontrolden çıkan bir adamın çok boyutlu hikâyesini anlatıyor.
1
Taksi şoförü beni karşılamak üzere bekleyen hiç kimse –bir resepsiyon memuru bile– olmadığını görünce mahcup oldu. Bomboş lobide belki saksılardan ya da koltuklardan birinin ardına gizlenmiş bir görevli bulma umuduyla dolaştı. Sonunda bavullarımı asansörün önüne bırakıp anlaşılmaz bir özür mırıldanarak gitti.
Lobi geniş sayılırdı; etrafa serpiştirilmiş epeyce sayıda sehpa bir sıkışıklık duygusu yaratmıyordu. Ama tavan alçaktı ve belirgin şekilde eğimliydi, hafif bir klostorofobiye yol açıyordu; dışarısı güneşli olduğu halde içerinin ışığı da kasvetliydi. Sadece resepsiyon bankosunun bulunduğu duvara güneş vuruyor, koyu renk lambriyi ve Almanca, Fransızca, İngilizce dergilerin bulunduğu rafı aydınlatıyordu.
ankonun üstünde küçük bir gümüş çan da vardı; tam gidip çalacakken arkamda bir kapı açıldı ve üniformalı bir genç belirdi.
“İyi günler beyefendi” dedi yorgun bir tavırla ve bankonun arkasına geçip kayıt işlemine başladı. Gecikmesine ilişkin üstünkörü bir özür dilediyse de, tavrı bir süre boyunca belirgin biçimde kayıtsızdı. Ne var ki adımı söyler söylemez irkilip kendini toparladı.
“Mr. Ryder, çok özür dilerim, sizi tanıyamadım. Mr. Hoffman, müdürümüz, sizi bizzat karşılamayı çok istiyordu. Ne yazık ki şu anda önemli bir toplantıda.”
“Hiç önemli değil. Kendisiyle daha sonra tanışmaktan memnuniyet duyacağım.”
Resepsiyon memuru, müdürün benim gelişimi kaçırdığına ne kadar üzüleceğini mırıldanıp durarak kayıt formlarını aceleyle doldurdu. “Perşembe akşamı” hazırlıklarının müdürü ne kadar sıkıştırdığını, otelden çok uzun süreler ayrılmasını gerektirdiğini iki kere belirtti. “Perşembe akşamı”nın özelliğini soracak enerjiyi bulamayıp başımı sallamakla yetindim.
“Bu arada Mr. Brodsky bugün harikaydı” dedi memur neşelenerek. “Gerçekten harikaydı. Bu sabah orkestraya dört saat aralıksız prova yaptırdı. Şimdi de duyabilirsiniz! Hâlâ kendi kendine canla başla çalışıyor.”
Lobinin arka tarafını işaret etti. Dışarıdaki trafiğin boğuk gürültülerinden zor duyulmakla birlikte, binanın içinde bir yerde piyano çalındığını ancak o anda fark ettim. Başımı kaldırıp daha dikkatli dinledim. Birisi tek bir kısa motifi yavaşça, endişeyle, defalarca çalıp duruyordu – Mullery’nin Dikeylik’inin ikinci bölümünden bir motif.
“Tabii müdür bey burada olsaydı,” diyordu resepsiyon memuru, “Mr. Brodsky’yi getirip size tanıştırırdı muhtemelen. Ama ben...” Gülerek devam etti: “Ben rahatsız etmekten çekiniyorum. Eğer konsantre olmuş haldeyse...”
“Elbette, elbette. Başka zaman tanışırız.”
“Müdür bey burada olsaydı...” Cümlesini yarım bırakıp yine güldü. Sonra öne doğru eğilip alçak sesle devam etti: “Biliyor musunuz beyefendi, bazı müşteriler şikâyet etme küstahlığında bulundular. Mr. Brodsky’nin ne zaman piyanoya ihtiyacı olsa büyük salonu kapattığımız için. Bazı insanların düşüncesizliğine akıl sır ermiyor! Dün iki ayrı müşteri resmen Mr. Hoffman’a şikâyette bulundular. Söylememe gerek yok, derhal ağızlarının payını aldılar.”
“Hiç kuşkum yok. Brodsky dediniz, değil mi?” İsmi düşündüm, ama hiçbir şey çağrıştırmadı. Sonra resepsiyon memurunun şaşkın bakışlarla beni seyrettiğini fark edip hemen ekledim: “Evet, tabii. Mr. Brodsky’yle ilk fırsatta tanışmak için sabırsızlanıyorum.”