- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Ara Perde
-
Özgün Adı:
Telón de boca -
Kategori:
Edebiyat / Roman -
Yazar:
Juan Goytisolo -
Çeviren:
Neyyire Gül Işık -
ISBN:
975-08-1064-3 -
Sayfa Sayısı:
101 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 2006
Yeni Roman’ın İspanyol edebiyatındaki en dikkate değer sözcülerinden Juan Goytisolo’dan, “kurgusal deneme” tadında bir roman: Ara Perde... Yazarın “yazınsal vasiyetim” diye adlandırdığı ve son kurgusal yapıtı olacağını söylediği bu şiirsel metin, bireyseli aşan, evrensele taşınan bir anlatının izlerini taşıyor.
Her şey gecenin köründe başladı: uzaklıktan ötürü hafiflemiş, boğuk bir uğultu, inatçı bir kazma ya da elektrikli matkap benzeri. İlk başta kuşkulandı, bir karabasanın uzantısını mı yaşıyorum yoksa uğultu salt bir içkulak sorunu mu diye. Yarı uyur yarı uyanık birkaç dakika bekledikten sonra kolunu uzatıp elektrik düğmesine bastı. Ampul yanmadı. Bozulmuş muydu yoksa? Yataktan kalkıp kalorifer ve diğer lambaların düğmesine bastı. O da işlemiyordu. Isı apansız düşmüştü, soğuktan titredi. Karanlıkta terliklerini ve yün hırkasını araştırdı. Elektrikli matkabın uğultusu ve kazma darbeleri durmak bir yana, büsbütün saldırganlaşmışlardı. Yoksa son zamanlarda sık sık olduğu gibi bitişik evlerden birinde tamirat falan mı vardı? Saçma bir fikirdi bu, öyle ya, kim komşuların dinlenme hakkına saygı göstermeksizin gecenin o saatinde iş yapmaya kalkışırdı? Yatak odasının kapısını açıp avluya bakan galeriye çıktı. Küçülen ay tükenme dönemindeydi ve portakal ağaçlarının dallarıyla karşı cepheyi belli belirsiz aydınlatıyordu. Bir başka elektrik düğmesi aradı, ama boşuna. Ev karanlığa gömülmüştü, elektriği kesmişlerdi. Darbeler gittikçe kuvvetleniyordu. Nereden geldiklerini anlamaya çalıştı. Misafir odasına giden merdiveni ihtiyatla indi. Duvarın öteki tarafında birisi orayı vuruyordu. Darbeler kuvvetle iniyor, duvar yıkılacak gibi oluyordu. Dışarı çıkıp yardım istemeyi, polise telefon etmeyi aklından geçirdi. Yüreği çarparak, telefon hattının kesilmiş olduğunu farketti. İncecik hilali kalın bulutlar örtmüştü, ortalık zifiri karanlığa gömülmüştü. Evi kim yıkmak istesindi ki, hem niçin? İçerdekiler neden susuyorlardı, neden ortaya çıkmıyorlardı? Çocuklar geldi aklına, onları kurtarmak gerekiyordu. Bağırarak anne-babalarını çağırdı. Ev yıkılacak gibiydi, enkazın altında kalacaklardı. Dehşeti büsbütün arttı. Şimdi darbeler dört bir yandan geliyordu: sağdan, soldan, üst katlardan, bodrumdan. Kazma vuruşlarıyla matkapların titireşimiyle inim inim inleyen avluya çıktı. O gürültü patırtı arasında sesini nasıl duyuracaktı? Duvarlar çatır çatır çatlıyor, cehennem makinelerinin baskısına boyun eğiyorlardı. Çocukların adları ağzını dolduruyordu. Haykırdı, haykırdı, haykırdı. Derken anladı ki sarsılan eve inen darbeler kendi yüreğinin delice çarpıntısından başka bir şey değilmiş.